Peru’dan dünyaya armağan soprano; Yma Sumac

Zoila Augusta Emperatriz Chávarri del Castillo bilinen ismiyle Yma Sumac 10 Eylül 1922’de Ichocán, Cajamarca, Peru’da doğdu. 50’li yıllarda egzotika müziğinin en ünlü temsilcilerinden birisiydi. “Egzotika”, Latin, Afrika veya Polinezya ritimleri veya kabile sesine sahip ilahiler veya şarkılarla zenginleştirilmiş, orkestra veya salon enstrümantasyonuna sahip, çoğunlukla enstrümantal bir pop müzik biçimi olarak tanımlanıyordu.

Ülkemizde çok da tanınmayan oysa dünya ölçeğinde plakları en çok satan divalardan birisi olan Smac, sesi “dört oktavın çok üzerinde” olduğu söylenen hatta bazen beş oktavı bile kapsadığı iddia edilen ikonik bir müzik neferiydi.

Kendisiyle 1950 senesinde çıkarmış olduğu albüm olan “Voice Of The Xtabay” ile tanışmıştım. 20. Yüzyılın ortalarına damga vuran bir kadın sesi olarak uluslararası tüm etnik müzik tarzlarının birleşimini sunan, bu gizemli müzik türünü başlatmış, 5 oktava kadar çıkacak sesiyle şarkılarını seslendiren Perulu Yma Sumac’tı.

Peru’dan Los Angeles’a ses aralığı keşfedilerek getirilmiş bu kadın senelerce sürecek haklı şöhretine de yine Voice of Xtabay albümüyle ulaşacaktı zira albüm onun sesinin ve sanatının olağanüstü bir deliliydi.

Albüm sofistike bir gong sesiyle içine girilen Taita inty isimli şarkıyla başlıyordu. Şarkının binlerce yıllık bir İnka İlahisi olduğu söylenir. Devamında da yeni formlara büründürülmüş geleneksel Peru şarkılarıyla birlikte tiz seslerden, adeta cam kırılacak düzeyde tizleşen koloraturaya sıçrayan operatik seslerle donanmış bir şölendir albüm.

Smac’ın otobiyografisini de yazan müzik yazarı Nicholas Limansky Smac’ın müziği için şöyle bir tanım getiriyor. “Geleneksel Peru müziğini aldı, popüler müzik damarına yerleştirdi, içerisine biraz caz ve blues aşıladı ve koloratur soprano sesiyle söyledi. Bu büyüleyici karışım sadece ona aitti.”

Hiçbir müzik eğitimi almadan 5 oktava uzanan bu ses, ilk opera söyleme deneyiminde 40’lı yıllarda Donizetti’nin “L’elisir D’amore”’undan bir arya seslendirdi. Bu performans kendisine de dünya kapılarını aralayan bir kapıydı aslında.

Sumac’ın yükselişi 50’li ve 60’lı yıllardaydı. İçerisine nüfuz ettiği ve haklı şöhretine kavuşmasına sebep olan Hollywood müzik endüstrisi sayesinde destansı bir mite dönüştürüldü ve şaşırtıcı derecede uzun bir kariyere sahip oldu. 1990’lı yıllarda yani 70’li yaşlarındayken dahi performans sergilemeye devam ediyordu.

Hollywood’da bu denli meşhur olan ilk Latina gibi tanıtılsa da kendisinden önce Meksikalı Lupe Velez bu şöhrete zaten kavuşmuştu. Sumac’ın alamet-i farikası mistik güzelliği, özenli ve folklorik sahne kostümleri, kuşların ve vahşi hayvanların seslerini birebir taklit etme yeteneğiyle birlikte bir Peru efsanesi gibi tanıtılmasıydı. “Eski bir İnka imparatorunun soyundan geldiği” reklamıyla birlikte aniden gizemli bir Perulu olarak daha önce eşine rastlanmamış bir şöhret yakaladı.

1954’ten itibaren Amerika ve Avrupa’nın her yerindeki performanslar sergilemeye devam etti. Bu en parlak döneminde Hollywood Bowl, Carneige Hall ve hatta Royal Albert Hall’de konserler verdi. 1960 yılında, o zamanki Sovyetler Birliği’nde aylarca sürecek, 40 şehri kapsayan tarihi bir turne gerçekleştirdi. Sadece bu turnede 20 milyon insana şarkı söylediği söylenir.

Trt’de 80’li yıllarda Öztürk Serengil tarafından sunulan “Gülünüz Güldürünüz” isimli yarışmanın jenerik müziği de divanın “Mambo” albümünde yer alan “Gopher” isimli şarkıydı. Serengil’in pleybek yaparak eşliğinde dans ettiği bu şarkı için, Sumac’ın Türkiye’de ilk bilinirliği olduğunu söyleyebiliriz.

Voice of Xtabay’da yer alan şarkısı Ataypura! The Big Lebowski’de ve yine Gopher Mambo’su “Mad Men” filminin müziklerinde yer aldı. Sumac Hip hopçular tarafından da keşfedildi; Black Eyed Peas, 2003 senesinde çıkardığı şarkısı Hands Up’ta yine meşhur şarkı Mambo’nun introsunu kullandı.

Doris Day, Maria Callas, Diana Ross hayranı olan Sumac’ın çocukluk ikonu da Marlene Dietrich’ti. Sesini bu şarkıcıların eşliğinde şekillendiren Sumac bana göre dünyaya gelmiş geçmiş en güçlü seslerden biriciğidir.

Sumac Hollywood’a açılmadan sıradan bir halk şarkıcısı olarak kalsaydı gizlice dünya müzik haritasından silinip gitmesi en muhtemel senaryo olurdu. Ancak güzelliği, sıra dışı müziği ve hakkında söylenen yarı gerçek yarı fantastik renkli hikayelerin birleşimini mucizevi sesiyle harmanlamasıyla bugün hala albüm baskıları devam eden kült bir soprano olarak biliniyor.

Google doodle’da ölüm yıl dönümünde ikon olmasından, şarkılarının hala daha film müziklerinde kullanılmasına, melez güzelliğinin büyüsünden sesinde görülmemiş o aralığa kadar nadirattan olarak nitelendireceğimiz birisi Sumac.

O mükemmel sesinin keşfedilmesi, daha da çok dinlenmesi, bu harikalığın playlistlere girmesini sağlamak amacıyla kendisi hakkında bu yazıyı yazmak istedim.

Secret Of Incas, Ömer Hayyam, Musica de Siempre ve Las Canciones Unidas gibi filmleri de olan diva bugün 102 yaşında.

“Lament ve Malaya” şarkılarındaki o büyülü sesi eşliğinde yazdığım bu yazıya son veriyor, o devasa ses iklimine tüm okuyucularımı davet ediyorum.

YORUMLAR (4)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
4 Yorum