Siyasi yasaklar, hukuk ve cesaret
Kutsal metinlerde geçen Firavun ile Musa kıssası meşhurdur. Musa, bir peygamber olarak İsrailoğullarını Firavun tahakkümünden kurtarmak için Firavun’un huzuruna çıkar ve ondan halkını serbest bırakmasını talep eder. Ona göre gülünç olan bu teklif karşısında Firavun, Musa’nın meydan okumasına cevaben sihirbazlarını toplar ve onlardan bir bayram günü Musa ve davasını tüm halk nezdinde yerle yeksan ettirebilmek için sihirlerini kullanmalarını ister.
Ne var ki sihirbazların bir göz boyama aracı olarak halkları manipüle etmenin bir aracısı olarak kullandıkları olan sihirleri, Musa’nın gerçekleri tarafından alaşağı edilir. Sihirbazlar Musa’ya iman ederek secdeye kapansa da Firavun’un öfkesi gerçeklerin açığa çıktığını gördüğü halde daha da artar. Tüm manzaraya şahit olan halka rağmen, ancak yine de kendince halkı için, gücünden vaz geçemez. Hakikate şahit olduğu halde, kendine bir tanrıymış hissi veren gücünü göstermek için sihirbazları görülmemiş bir azaba uğratır.
Bu aslında hakikatin zamanlar ötesi yazgısıdır. Günün birinde bir yerlerde hakikat apaçık ortaya çıktığında, bu hakikat gücü elinde bulunduranların güçlerini yüceltmelerine hizmet etmiyorsa olabilecek en ölümcül şekilde bastırılmaya çalışılır.
Bazen de tıpkı sihirbazların yapageldiği gibi, hakikat güç sahibine hizmet edecek şekilde manipüle edilir. Müesses nizamdaki çıkar ilişkilerine zarar vermeyecek, kimsenin canını yakmayacak yumuşak ve uysal bir forma sokulur. Yeni formu ile bu hakikate önce onu bu hale sokmuş olanlar inanır, sonra da değişik mekanizmalar ile halk bu yeni formu benimsemeye başlar.
Hukukun varlık sebebi, hakikatin ortaya çıkartılmasıdır. Hakikat ortaya çıktıktan sonra hak sahibi hakkını alır, suç işleyen cezasını görür ve adalet tesis edilmiş olur. İdeal bir toplumda olması gereken gücün bir hukuk ile sınırlandırılması ve gücün hukuka tabi olmasıdır. Böylelikle hakikat her zaman kendisini apaçık ortaya koyar, çekincesiz ve yansız bir varlık gösterir.
Hukukun güce tabi ve onun emrinde olduğu durumlarda ise -gerçi güce dokunmayan durumlarda hakikat ortaya çıkar ve buna müsaade edilir- gücün kırmızı çizgilerine yaklaşıldığı anda hukuk, hakikat gücün istediği şekilde tecelli etmesi için bir vasıta haline gelir.
Hukukun güce tabi olmasının önündeki en önemli engel, hukuku tesis edenlerin cesaretidir. Tıpkı sihirbazların gerçekler karşısındaki durumu gibi, hakikati el üstünde tutmak ve kollamak için en büyük güce karşı dik durabilmesidir. Hatta yeri geldiğinde onlar gibi “Elinden geleni ardına koyma, çünkü sen sadece ve sadece bu dünyamızı yıkabilirsin. (20:72)” diyebilmesidir.
Hukuk söz konusu olduğunda, cesaretin dimdik ayakta kalabilmesi ve gücün karşısında eğilmemesi sağlam bir düşünce ve inanç temelini gerektirir. Cesur hukukçular hakikatin koruyucuları olarak onun apaçıklığının güvenceleri olmak gibi kutsal bir görevi deruhte ederken, onların ayaklarını kaydıracak iki ayartıcı hep oradadır: kendilerine sunulacak çıkarların göz alıcılığı ve gizliden ucu gösterilen tehditlerin korkutuculuğu. Böylece onlar toplumlarının adı bilinmeyen kahramanları olur.
Siyasi yasakların gücüne güç kattığı, mazlumun mazlum olanın eninde sonunda hakkını misliyle aldığı dünya düzeninde başına gelen haksızlıkları, hukuksuzlukları başkası ve mümkün rakibi için istemek ancak ve ancak gücün kibri olarak adlandırılabilir, hukukun gereği olarak değil.
Remora balığı köpek balığının dişlerinin arasında kalanlarla beslenir, köpek balığı da büyük çaplı düşmanını dahi yerken ona dokunmaz. Çünkü aralarında menfaate dayalı bir birliktelik vardır yani kommensalizm. Sihirbazlardan çıkara hizmet edecek opsiyonları beklemek gibi köpekbalığı da Remora’dan faydalanır, o da tek başına bir hiçken o devasa cüsseden beslenir, tebaasını besler ve birbirlerine dokunmazlar.
Remoraların beklenti ve çıkarlarıyla şekillenen siyasi ve hukuki sistem köpekbalığını da parmağında oynatıyor. Çünkü Remora olmasa o koca cüssenin umusunu kim gerçekleştirecek?
İşte bir sürü metaforlarla, tarihten günümüze bir anlatı…
Siyasi yasaklar mevzu bahis ise sonuçlarını da bir miktar aklı ve siyasi bilgisi olan herkes tahmin ediyor nasılsa. Bilmeyenler de öğrenir bu vesile.
Cesareti olan buyursun.