Türkiye ve Kore’nin teknoloji vitrini: Vestel ve Samsung

1970’lerde eşit seviyede bulunan Güney Kore ve Türkiye arasında 2025’e gelindiğinde ortaya çıkan gelişme ve kalkınma farkını; iki ülkenin öncü teknoloji firmaları Vestel ile Samsung’un son 35 yıl içinde kaydettikleri ilerleme ve gelişme süreçlerinde de görebiliyoruz.

Samsung, 1938’de ticari bir şirket olarak kurulmuş olsa da 1980’lerde elektronik ve teknoloji sektörüne hızla yönelmiş, yarı iletken üretimi gibi stratejik alanlara yatırım yapmaya başlamıştı. Vestel ise 1984’te kurulmuş, 1994’te Zorlu Holding tarafından satın alınmıştı. O yıllarda her iki şirket de televizyon, beyaz eşya, tüketici elektroniği gibi alanlarda faaliyet gösteriyor, benzer ürünler üretiyor, bazı pazarlarda birbiriyle rekabet edebilecek seviyelerde bulunuyorlardı.

1990’larda Samsung ile Vestel arasında 3-5 kat gibi hatırı sayılır bir büyüklük farkı vardı, ancak bugünkü uçurum henüz oluşmamıştı. Her iki firmanın da marka değerleri ve teknolojik derinlikleri sınırlıydı. Vestel, Türkiye’nin yükselen bir sanayi girişimi olarak özellikle televizyon üretimiyle ön plana çıkarken; Samsung da Güney Kore’nin yeni sanayileşme hamlesinde önemli bir oyuncu hâline gelmeye başlamıştı, ama henüz küresel dev kategorisine yükselmemişti.

Ancak sonraki 30 yılda izledikleri stratejik tercih ve politikalar, iki şirketin kaderlerini tamamen farklı yönlere taşıdı.

Gelişme Ve Büyüme Stratejilerinin Seyri:

Samsung, 1990’ların ortalarından itibaren Ar-Ge, inovasyon, yüksek teknolojiye dayalı üretim, marka geliştirme ve küresel rekabetçilik alanlarına yoğunlaşarak sistematik bir büyüme stratejisi izledi.

Bu bağlamda;
-Yarı iletken ve çip teknolojilerine yatırım yaptı.
-AR-GE harcamalarını hızla artırdı.
-Marka inşasına ve küresel pazarlarda prestijli konumlanmaya yöneldi.
-Kurumsal yönetim, şeffaflık ve uluslararası standartlara uyum konusunda hızlı adımlar attı.

Ayrıca Güney Kore devleti de bu dönemde, şirketleri yüksek katma değerli sektörlere yönlendiren teşvik politikaları, Ar-Ge destekleri ve altyapı yatırımlarıyla söz konusu dönüşümün destekçisi oldu.

Samsung’un 1995’teki yıllık geliri yaklaşık 19.3 milyar$, net kâr tahmini 2.3 milyar$ civarındaydı. Dünya yarı iletken üretiminde de 6’ıncı sıradaydı.

O tarihten bu yana, üretim hacmini, ürün portföyünü ve yenilikçi teknoloji düzeyini devasa boyutlarda arttıran Samsung, bugün mikroçip, cep telefonu, beyaz eşya, yarı iletken ve ekran teknolojilerinde dünya lideri hâline geldi.

2025 itibarıyla Samsung’un küresel marka değeri yaklaşık 110 milyar $’ı aşarken (Dünyanın en değerli 6’ıncı markası) piyasa değeri 335 milyar$’a ulaştı. Ar-Ge harcamaları yıllık 20 milyar$’ı aşan Samsung, toplamda 220.000’den fazla onaylanmış patente sahip oldu. Sadece 2024 yılında Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO), Avrupa Patent Ofisi (EPO) ve ABD Patent Ofisi üzerinden toplam 10 binden fazla başvuru gerçekleştirdi.

Zorlu Holding tarafından satın alınan Vestel ise, 90’ların ortalarından itibaren yapısal dönüşüm çalışmalarını başlatmış ve 1995’te 400 bin olan yıllık televizyon üretim kapasitesini 1996’da 1 milyon 200 bine çıkarmıştı.

Samsung’un küresel pazarlara yönelik “yenilikçi teknoloji esaslı büyüme stratejisi” izlemeye başladığı dönemde Vestel; daha çok “fason üretim,” “düşük katma değerli ürünler” ve “markasız ihracat” stratejileriyle ilerlemeyi tercih etti.

Özetle Samsung’un sıçrama yaptığı 1990’ların ortalarından 2010’lu yıllara kadar, Vestel;
-Yatırımlarını genişletmek yerine, tüketici elektroniğinde fason üretim ağırlıklı bir modele yöneldi.
-AR-GE yatırımlarına son derece sınırlı kaynak ayırdı.
-Global markalaşma yerine iç piyasada rekabeti ön planda tuttu.
-Zorlu Holding çatısı altında, kaynaklarının önemli bir kısmını inşaat ve gayrimenkul projelerine (Zorlu Center, Zorlu PSM, AVM vb) aktardı.

Kendi markasını küresel ölçekte güçlü hâle getirecek adımların eksikliği, yenilikçilikten uzak üretim yapısı, teknolojik yatırımların sınırlılığı ve stratejik öngörü eksikliği, sonuç olarak şirketi, dünya çapında rekabet edebilir bir teknoloji markası olma şansından mahrum etti.

Halihazırda Vestel, 2024 itibarıyla yaklaşık 3.8 milyar dolar civarında bir ciro gerçekleştirmiş olup, piyasa değeri 325-350 milyon$’lar civarlarında dolaşmaktadır. Şirketin 2024 yılı mali raporunda, iç ve dış patent kurumlarına toplamda sadece 91 patent başvurusunda bulunulduğu ifade edilmiştir.

Aynı yıl içinde Samsung’un Vestel’in yaptığı başvuru sayısının 110 katı kadar patent başvurusunda bulunması; iki şirket arasındaki AR-GE, teknolojik gelişmeleri izleme ve inovasyon alanındaki ilerleme ve gelişmişlik farkını net bir şekilde gözler önüne seriyor.

Vestel’in bilimsel araştırma geliştirme ve yenilikçi teknoloji rekabetinden böylesine kopmuş olması; küresel pazarda bir marka olarak değil, daha çok Avrupa’daki büyük zincirlere üretim yapan bir tedarikçi olarak konumlanma felsefesini benimsemiş olmasının hem nedeni hem de sonucudur.

Üretim Portföy Çeşitliliği ve İnşaata Bakış:

Vestel’in sahibi Zorlu Grubu, son 20 yılda enerjisini ve mali kaynaklarını büyük oranda gayrimenkul geliştirme, AVM ve rezidans projelerine ayırmıştır. Bu bağlamda gerçekleştirdiği Zorlu Center, Zorlu AVM, Zorlu PSM gibi büyük gayrimenkul projeleri; kaynaklarını lüks tüketim, kentsel rant, iç piyasaya dönük ve küresel rekabetle ilişkisi olmayan alanlara yönelttiğini gösteren örneklerdir.

Holding’in AR-GE’ye görünürde harcadığı yıllık kaynak 10 milyon$’ları geçmez iken; Zorlu Center’a harcadığı toplam 3.5 Milyar$’lık mali kaynak; Türk sanayicilerinin uzun vadeli sürdürülebilir büyümeyi kısa vadeli gayrimenkul rantının iştahına nasıl kurban ettiklerini göstermesi açısından oldukça ibret vericidir.

Vestel benzeri büyük sermaye ve girişim gruplarının, kaynaklarını iç pazara yönelik lüks konut, rezidans ve AVM benzeri gayrimenkul projelerine yatırması; ülkemiz ekonomisi açısından, kalkınmayı doğrudan desteklemeyen, sürdürülebilirliği zayıf, teknolojik derinliği olmayan, katma değer üretmeyen ve dolayısıyla ekonomik büyümeye katkı sağlamayan yatırımlar anlamına gelmektedir.

Buna karşılık Samsung, yatırımlarının ezici çoğunluğunu teknolojiye, üretime ve markalaşmaya ayıran küresel bir teknoloji devi olduğu gibi; aynı zamanda inşaat alanında da oldukça etkili ve rekabetçi bir rol oynamakta, küresel inşaat piyasasında baskın konumda faaliyet göstermektedir.

Samsung’un altyapı ve inşaat kolu olan Samsung C&T; esasen endüstriyel tesisler (çip fabrikaları, enerji santralleri), global altyapı (yurt dışı metro, havaalanı projeleri), enerji ve mühendislik çözümleri gibi sanayiyi destekleyici, teknoloji entegrasyonlu ve gelir getirici alanlarda faaliyet göstermektedir.

Samsung C&T, ayrıca Dünyanın en yüksek binası olan Burj Khalifa (Dubai) ve Petronas Kuleleri (Malezya) gibi projelerde baş yüklenici olmuştur.

Grubun inşaat kolunun tüm bu kârlı uluslararası inşaat projelerinden elde ettiği kazanımlar; elektronik, yarı iletken, savunma ve biyoteknoloji gibi stratejik alanlara kaynak sağlayan destekleyici bir faaliyet olarak işlev görmüştür. Yani inşaat işi, grubun ana motoru değil, yan ve tamamlayıcı bir faaliyeti; kaynakları emen değil, gruba kaynak üreten bir dalıdır.

İki şirket arasında bu konudaki temel fark, Samsung’un küresel inşaat piyasasında yürüttüğü büyük ölçekli kârlı projelerden elde ettiği kazancı, grubun ana faaliyet konusu olan teknolojik gelişme ve ilerleme alanlarına harcarken; Vestel’in elektronik grubundan ve diğer sanayi üretimlerinden yıllar içinde elde ettiği kazancı inşaat ve gayrimenkul projelerine yatırması ve bu alanlarda büyümeyi tercih etmesidir.

Bu gerçeğin ortaya çıkardığı sonuç; 90’larda iki şirketin birbirine yakın ölçeklerde başlayan ilerleme serüveninin, 2025’te Samsung’u Vestel’in 1000 katı büyüklüğünde astronomik bir piyasa değerine taşımasıdır.

Sonuç olarak, Vestel ve Samsung’un 1990’larda birbirine yakın olan büyüklüklerinin bugün dramatik şekilde ayrışmasının nedeni sadece sermaye farklılıkları değil; vizyon, strateji, ülke politikaları ve kurumsal tercihlerin bütünüdür. Samsung’un bir kalkınma modeli hâline gelmesi, Kore’nin uzun vadeli planlamayla istikrarlı büyüme yolculuğunu yansıtırken; Vestel’in geride kalışı, Türkiye’nin sanayi politikalarında yaşadığı dağınıklık ve kısa vadeli kâr odaklı yaklaşımın bir sonucu olarak değerlendirilebilir. Bu iki şirketin ayrışan yolları, aslında iki ülkenin kalkınma tercihlerinin ve politikalarının da sembolüdür.

YORUMLAR (31)
31 Yorum
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.