İkinci rehavet yazısı

Geçen haftaki yazıda açık ara lig lideri Trabzonspor için artık en büyük tehlikenin “rehavet” olduğunu izah etmeye çalışmıştık. Bir spor kulübü için rehavetten bahsederken, bunun sadece futbolcuların düşen veya duralayan performansları ya da “nasıl olsa maçları kazanıyoruz havasına girmesi” kadar konuyu basite indirgememek gerekiyor şüphesiz.

Malatya maçında yerinde sayan ve o maç dahil son maçlarda bir türlü form tutamayan oyuncular, Sivas deplasmanına eldivensiz, içliksiz, kısa kollu formalar ile giden ve tir tir titreyen bazı futbolcular, Gervinho ve Edgar sezonu kapatmışken, yerlerine oynaması düşünülen oyuncuların bir türlü sahada olamaması, Edgar’ın hayati önemdeki yerinin hala dolmaması ve bu esnada 4 puan kaybı, son Giresun maçında da kulübe de oyuna girebilecek hamle oyuncusu kalmaması ve aynı endişelerin hafta sonu oynanacak olan Galatasaray maçı öncesi devam ediyor olması çok açık “rehavet “ belirtileri…

Bu anlatılanlar ve burada şimdilik anlatılmayan başka ayrıntılar, sezon başından beri övgü üzerine övgü dizilen bordo-mavili kulüpte, orkestranın aynı ahenkte çalmadığı ya da bazı enstrümanların yeniden akort edilmesi gerektiği düşüncesini doğurmakta, sanki.

Yani bahsettiğimiz rehavet en tepeden futbolcuya, sağlık ekibinden teknik ekibe ve hatta taraftara kadar, içine girildiğinde kolay kolay çıkılamayan ve olası bir yıkıma sebep olabilecek bir durum.

Trabzonspor taraftarlarının bir kısmı bile, daha ortada oynanmamış birbirinden zor 16 maç ve alınması gereken 48 puan olmasına rağmen şampiyonluk kutlamalarını hangi mekanda ve nasıl yapacaklarını planlamakla meşgul, sosyal medya platformlarında.

Liderliğin değil, sadece şampiyonluğun kutlandığını ve kayıt altına alındığını bir kere daha hatırlatmak gerekiyor sanırım, Trabzonspor camiasına. Umarım üçüncü bir rehavet yazısı yazmak zorunda kalmayız önümüzdeki haftalarda…

GİRESUNSPOR MAÇININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ

Aslında bütün bu anlatılanlarda ne demek istendiği, dün akşamki Giresunspor maçının ilk 70 dakikasını izleyen herkes açıkça ortadaydı. Ta ki Umut’un attığı gole kadar. Umut golü attıktan sonra Trabzonspor, maçın başından beri yapması gerekeni hatırlayıp maaile rakip kaleye yüklendi.

Ne var ki Bakasetas nadir görülen bir iş yaptı ve arka arkaya iki penaltı kaçırdı. Daha doğrusu kaleci Okan kurtardı. Bu eleştirilebilir tabi. Ancak bordo-mavililer, aynı uygulamayı Karagümrük maçında Djaniny ile yapmış orada ise sonuç almıştı. Unutmamalı.

Sonuçta penaltı kaçar, kaçabilir. Önemli olan genel performanstır, hem takım hem de futbolcu için. Kaçan penaltılar iki puanı Akyazı’nın çimlerine bırakırken, son 20 dakikada hafızası yerine gelen Trabzonspor’a gecenin tesellisi, bu son 20 dakikada gösterdiği performans oldu.

Neticede hafta sonu oynanacak olan Galatasaray maçı için de birçok soru işareti oluşturdu, dün akşam ortaya koyduğu inişli çıkışlı grafiği ile Trabzonspor.

FENERBAHÇE, GALATASARAY, BEŞİKTAŞ VE KONYASPOR

Sezon başında oldukça iddialı olan üç İstanbul takımı, ilk projelerinde inanılmaz bir hayal kırıklığı yaşayıp ta 20 puana yakın farklarla geri kalınca, zorunluluktan başvurdukları yedek planları ve altyapı hocaları ile az da olsa daha derli toplu bir görüntü vermeye başladılar. Bu performansları ile puan farkını kapatıp yeniden yarışa dahil olup olamayacakları daha çok Trabzonspor’ un kaybedeceği puanlara bağlı olsa da ikinci yarıda üç kulübün ilk yarıdakinden daha fazla puan toplayacağı kanaatindeyiz. Fenerbahçe teknik direktörü İsmail Kartal’ ı da kulüple olan ilişkileri ve yerine başka bir hoca arandığından dolayı altyapı hocası kategorisinde değerlendirmek mümkün.

Konyaspor ise kaldığı yerden Trabzonspor’u kovalamaya devam edecek gibi. Yeşil-beyazlılar, mütevazi kadrosuna rağmen sezon başından beri oldukça uyumlu bir görüntü veriyor ve hemen hemen tüm oynadığı maçlarda belirli bir tempoyu yakalayabiliyor. Yeni nesil jenerasyondan İlhan Palut hocanın ortaya koyduğu tam bir “teknik direktör takımı” Konyaspor.

VE AHMET ÇALIK

Bizim kuşağın top oynadığı zamanlarda babalar kızardı çocuklara. En çok ayakkabıları çabucak eskittiğimizden. Derken babaların elinden tutup altyapılara bazen de adeta zorlayarak götürdüğü kuşaklar geldi. Bizim dönem, fakirlerin oynayıp zenginlerin izlediği dönemdi. Babaların altyapıya götürdüğü dönem ise futbolcu olabilenlerin “zengin” olabildiği dönemdi.

O kuşaklardan yetişen çocukların bazıları ailelerini gururlandırdı. Zengin oldular ve ailelerine evler, arabalar aldılar. Çeşitli katkılar yaptılar ailelerine, ebeveynlerine.

Ancak hiçbiri Ahmet Çalık kadar ailesini gururlandıramamıştır muhtemelen. Trajik ölümü ile sadece futbol dünyasını değil, bütün ülkeyi üzüntüye boğdu Ahmet. Çünkü farklıydı. Gencecik hayatına bir sürü hayır-hasenat, bir iyilik, bir sürü dostluk ve bir sürü sevgi sığdırmayı başarmıştı.

Çok az kişinin arkasından bu denli bir içten hüzün, bu denli bir sahiplenme ve bu denli ebediyete uğurlama görülmüştür. Hiçbir şey sebepsiz yere ortaya çıkmıyor şüphesiz.

Ahmet Çalık’ı yetiştiren anne -babaya saygılar, teşekkürler.

Tüm futbolculara örnek olacak böyle bir evlat yetiştirdikleri için.

Allah rahmetiyle karşılasın, mekanı cennet olsun.

YORUMLAR (5)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
5 Yorum