‘Dört kapı kırk makam’

Alevilik, Hanefilik, Şafiilik, Caferilik, Zeydilik gibi bir fıkhi mezhep değil. Şenol Kaluç’un kitabından anlamamız gereken şeylerden biri bu.

Bir tasavvufi yol olarak yorumlamak daha sağlıklı.

Nasıl bir yol?

Hemen bütün sufi tarikatlarında olduğu gibi, marifetullah yolu. Bir seyri süluk.

Nereye doğru?

Allah’a doğru. Seyr-i ilallah.

Sonrası var mı?

Allah’ta seyr. Seyr-i fillah.

Şeyh Safi Buyruğu’nda tafsilatıyla anlatılıyor.

(Safevilik, Şeyh Safi ya da Safiyyüddin Erdebili’ye nisbetle yapılmış bir adlandırma. Kendisinin Şafii olduğu söyleniyor. Kaluç’un sık sık şiirinden iktibaslar yaptığı Şah İsmail, yani Hatayi onun soyundan.)

Buyruklarından birkaç cümle alayım, nasıl bir süluktan bahsedildiği anlaşılsın:

“Ey Talib, çün bildün ki Hakk’a irmenün evvel şartı terkdür, ya’ni Hakk’dan gayrısın terk itmekdür. Zira ki her kişide ki terk vardur yakin bilinür ki ol kişi marifete irdi ya’ni Tenri’sin buldı ve her kişide ki terk yohdur ki marifete irmedi, dünya ve ahiret ne idüğin bilmedi.”

Sülukun en yüksek mertebesi Peygamberimizin makamı.

Yaratılışa dair bir çeşit mitolojileri var.

Adem’in yaratılışı, Hz. Peygamber’in ruhunun Âdem yaratılmadan önce var olduğu, Hz. Ali’nin ruhunun da Peygamberimiz’in ruhuyla beraber olduğu…

Çoğu kaynaklara dayanılarak doğrulanması da yalanlanması da mümkün olmayan ancak tasavvufi gelenekte ve Alevilikte mevcut olan şeyler.

Elest bezmi Kur’an-ı Kerim’e istinaden anlatılıyor. Fakat içinde bir ‘felsefe’ var.

Allah, Adem’e ruhundan üfledi. Melekler Adem’e değil ondaki ruha secde ettiler. İblis kibirlendi. Bu inceliği görmedi ve isyan etti.

Seyri süluk bir mürşidin ya da ‘mürebbi’nin rehberliğinde başlıyor. ‘Mürşidi olmayanın mürşidi şeytandır’ düşüncesi ‘Sünni’ sayılan tarikatlardaki gibi Alevilikte de var.

Dört kapı ‘şeriat, tarikat, hakikat, marifet.’

Hacı Bektaş-ı veli “Şeriat bir ağaçtır, tarikat onun dalları, marifet yaprakları, hakikat meyveleridir” diyor.

Şenol Kaluç, dört kapı kırk makamı Hoca Ahmed Yesevi, Hacı Bektaş-ı Veli, Yunus Emre ve Kaygusuz Abdal’ın tariflerine göre listelemiş. Birbirlerine yakın şeyler. İslam’ın şartlarının hepsini içeriyor. Helal kazanmak, havf ve reca arası (korku ile ümit arası) olmak, cömertlik, haset ve kinden sakınmak, kibir ve riyadan uzak durmak gibi şartlar da var. Bütün tasavvuf geleneğinin hemfikir olacağı makamlar.

Kaluç, Alevilerin ibadetlerle ilgili tutumunu da şöyle izah ediyor:

“Şeriatın hükümlerini yerine getirip getirmemek kişinin uhdesinde olan ve ecri Hak Teala tarafından verilecek hususlardır. Bu yüzden Aleviler bu hususlarda fıkıh ehline göre daha serbest bir duruşa sahip gözükürler ancak bu serbest duruş şeriat hükümlerinin inkârı anlamını taşımaz.”

“Aleviliğin giderek merkezden uzaklaşması, sıkı takibatlara uğraması, geleneğin aktarılamaması, Sünni toplumca dışlanmaları ve modernleşme süreçlerinin bir maliyeti olarak Aleviler yol değerlerinden uzaklaştıkça ibadetlere karşı daha lakayt durmaya başlamışlardır. Buna rağmen seksenli yıllara kadar Alevi geleneği içinde az ya da çok yetişen bir birey “Bizde namaz yoktur, oruç yoktur” tarzı bir yaklaşımla İslam’ın temel ibadetlerini kategorik olarak inkara yeltenmemiştir.”

“Bu ve buna benzer iddialar maalesef doksanlı yıllarla birlikte Aleviler arasında iyice yükselen Kemalist-sol-laik damarla birlikte gündeme gelmiştir. Aleviliği Hz. Ali’den kurtarma çabaları tam da bu dönemde yoğunlaşmıştır. Aleviler bu dönem öncesinde “gerçek İslam”ın Alevilik olduğunu iddia etmişlerdir. Hatta halk arasında biraz safiyetle şu sözler duyulurdu: “Kur’an da namaz da oruç da aslında bizimmiş, elimizden almışlar.” Yine Alevi büyükleri “Başımız Kur’anla bağlı” derlerdi.

“Aleviliği değerlendirirken sosyolojik olarak değişmiş ve dönüşmüş bir gerçeklik olarak karşımızda duran Aleviliği referans almak yanıltıcı olur.”

Aleviler Kur’an-ı Kerim’e karşı lakayt mıdır?

Kaluç kendi ailesinden misal veriyor:

“Benim ailemde daha çocukluğumuzda ilk öğrendiğimiz şeylerden birisi “Kur’an üç cuma akşamı okunmazsa ağlar” cümlesiydi ve okuma yazma öğrendiğimde benden ilk istenen şey Kur’an-ı Kerim’i okumam olmuştu.”

YORUMLAR (75)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
75 Yorum