SDG nasıl ‘kaybedilecek?’
Beşşar Esed Kürt kimliğini hiç tanımıyordu. Suriye Kürtlerini ‘ecanib’ sayıyordu. Ecanib, ecnebi’nin çoğulu. Yabancı demek. Şunun için yabancı: Baas’ın 1962’de yaptığı nüfus sayımında 1946’dan önce Suriye’de yaşadıklarını belgeleyemeyen Kürtler vatandaşlıklarını kaybetmişler. (Sayıları 120 bin kadar.) Kendilerine Suriye kimliği yerine üzerinde “Bu kişinin ismi Haseke’ye özgü Suriye Arapları listesinde bulunamamıştır” yazılı birer kâğıt parçası vermişler. Nüfus sayımına katılamayanlar ise ‘maktumin’ olarak adlandırılmış. Ne demek maktumin? Ketmedilmiş. Yani gizlenmiş.
Yani Suriye’nin son 50-60 yılında Kürt diye bir kimlik, varlık, tanınmamış.
Yine de Hafız Esed zamanında Irak’taki ve Türkiye’deki ayrılıkçı Kürt örgütleriyle ilişki kurmuşlar.
Hafız Esed KDP’ye ve PKK’ya Suriye’deki Kürtlerin haklarıyla, hukuklarıyla ilgilenmemelerini şart koşmuş. (Özcan Gökcan, Suriye’nin Kürt Meselesinin Tarihsel Seyri, Türkiye Otadoğu Çalışmaları Dergisi, Cilt 5 Sayı 2.)
Suriye iç savaşından önceki son gidişlerimizden birinde Türkiye’deki Kürt açılımını nasıl değerlendirdiğini Beşar Esed’e sormuştuk. “Lüzum yoktu” dedi. “Kürtler de öyle bir şey istemiyor Avrupa veya Amerika da istemiyor.”
Kürtleri vatandaşlık haklarından bile mahrum eden bir rejimin cumhurbaşkanı olarak böyle bakmasını yadırgamamıştık.
O yıllarda Cumhurbaşkanı Erdoğan’la araları çok iyiydi. Bu değerlendirmesini Erdoğan’a söylemememizi rica etmişti.
Çok geçmeden Arap Baharı başladı. Ortadoğu’da zaten her şey bozuktu. Totaliter rejimler, krallıklar, emirlikler… Daha kötüsü olmaz diyenler yanıldı. Her şey Arap Baharından sonra daha kötü oldu.
Suriye de nasibini aldı. 13-14 yıl süren bir iç savaş Suriye’yi harabeye çevirdi.
Şimdi, Esed rejimi devrildi.
Suriye, Hey’et-i Tahrirü’ş Şam lideri Ahmed el-Şara liderliğinde yeniden doğmaya çalışıyor.
İç savaş sırasında ABD’yle yakın temas halinde olan ve ABD’nin desteğiyle önemli bir askeri varlık haline gelen SDG Şam’daki yeni rejimle hem Suriye Kürtlerinin haklarını hem de kendi örgütsel varlığını teminat altına almanın yollarını arıyor.
Bir taraftan da Türkiye’de 2. Çözüm süreci başladı.
Sorunun Türkiye hudutları içindeki kısmında önemli bir arıza görünmüyor. İktidar, DEM’le, Öcalan’la görüşe görüşe, Meclis’te ve Meclis dışında müzakere ede ede bir neticeye varabilir.
Ama sorun Türkiye hudutları içinde başlayıp biten bir sorun değil. Irak’ta, Suriye’de, İran’da, Kafkaslar’da uzantıları var.
Irak’ta Barzani yönetimiyle küçük aksaklıklar dışında bir ilişki yürüyor.
Benzer bir ilişki Suriye’deki SDG ile yürütülebilir mi?
MHP lideri Bahçeli’nin sert açıklamalarından süreç tasarımının böyle bir seçeneği içermediğini anlıyoruz.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın tutumu da öyle. Şam’daki basın toplantısında “SDG’nin ilerleme kaydetmeye niyeti yok. SDG’nin belli faaliyetlerini İsrail ile koordinasyon içinde yürütüyor olması gerçeği Şam ile yürütülen görüşmelerde büyük bir engel teşkil etmekte” dedi.
Ne yapması gerekiyordu SDG’nin?
Suriye ordusuna entegre olması gerekiyordu.
Nasıl? Suriye ordusu içinde birkaç Kürt tümeni mi kurulacak?
Bu mantıksız. Ordu içinde ordu olmaz.
Dağınık şekilde Suriye ordusu içindeki birliklere mi sevk edilecekler?
Bu da karışık iş.
Şu ana kadar hiç kimse SDG güçlerinin Suriye ordusu içinde nasıl kaybedileceğini söylemedi.
Tabii SDG de kaybolmak istemiyor.
Mazlum Abdi her gittiği yerde ‘adem-i merkeziyet’ tabirini kullanıyor.
Dohuk’ta düzenlenen Barış ve Güvenlik Konferansına katılacağı öğrenildiğinde Türk heyeti Dohuk’u terk etti. Demek ki Mazlum Abdi’nin uğradığı mekanlarda bulunmak doğru değil.
Abdi Dohuk’ta da aynı minval üzere konuştu:
“Biz Esad dönemindeki merkezi sisteme dönülmesine izin vermeyeceğiz. 15 yıldır verilen savaş Suriye'de tüm bileşenlerin merkezi olmayan bir sistem ile herkesin kendisini yönetmesini gerektiriyor.”
Türkiye Suriye’de adem-i merkeziyet istemiyor.
Yeni Suriye rejimi de istemiyor.
SDG istiyor.
Bu durumda ne olacak?
Harp mi çıkacak?
Bugünlerde Suriye Kürtleriyle ilgili bir makale okudum.
Yazarı Suriyeli bir Kürt. Adı Hüseyin Jummo. Başlığı şöyle: Kürtler Suriye’yi bir arada tutabilir de bölebilir de.
Yani?
Yani Suriye’nin de bir Kürt sorunu var.
Jummo’nun makalesine müteakip yazıda bakalım.
