Kürt sorunu: Bir de böyle bakalım

Cumhurbaşkanı Erdoğan 2005’teki çarpıcı “Kürt sorunu var” dan “Kürt sorunu yok”a geldi.

Bu, “Sorun olarak bilinenleri biz çözdük, terör boyutunu da güç kullanarak bitiriyoruz” anlamına geliyor.

Bana da okuyucularımdan “Çözülmeyen hangi sorun var ki?” gibi sorular geliyor.

Ak Parti iktidarının Kürt vatandaşlarımızın geçmişten bu yana yaşadığı ağır sorunları gördüğünü, terör olgusunun kaynağında bile bu ağır sorunların bulunduğu görüşünden hareket ettiğini, sorunları çözmek için çaba sarf ettiğini ve bu noktada önemli ilerlemeler sağlandığını kabul etmek lazım. Bu zeminde devreye giren “Çözüm süreci”nin sorunun terör ayağını devreden çıkarma amacına yönelik olduğu da doğru.

Sonra?

Çözüm süreci örgüte yönelik ABD güdümlü bir operasyonla akamete uğradı, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile Ak Parti, MHP ile işbirliği - koalisyon noktasına geldi HDP karşıt role soyundu ve sorunda “terörle mücadele” yeniden öne çıktı.

Ak Parti – MHP koalisyon dili, kaşıt koalisyonun yanında yer aldığı veya alacağı kanaatiyle ve o iş birliğini engelleme stratejisiyle HDP’yi “terörün, Kandil’in uzantısı” olarak nitelemeyi tercih etti.

Halen o strateji devam ediyor.

İktidar cenahında HDP’nin “Düşman” muamelesi gördüğünü, Meclis’teki anayasal meşruiyetinin bile bir tür “Truva atı” gibi algılandığını söylemek mümkün.

Burada sorulacak soru tabii ki şu: Peki bu durumda “Kürt sorunu” bitmiş mi oluyor?

Sorunun şöyle oluşturulmasına ne denir?

-Kürt sorunu bitti, düşmanla mücadele sorunu mu başladı?

Düşman” tanımlaması?

Bazı gerçekler var:

1.HDP Kürt siyasi hareketinin temsilcisi olarak algılanıyor. Kürt vatandaşlarımızın çoğunlukla oy verdiği, partinin “Kürt kimliği” ile bağlantısını bilerek soldan başka bileşenlerin de içinde yer aldığı, bir siyasi parti. 6 milyon civarında seçmenin oyunu alıyor. Meclis’te üçüncü parti.

2.Burada hayati soru şu: İktidarın, şu anda “Devlet”in adeta “Düşman” kategorisinde değerlendirdiğini bile bile 6 milyon “vatandaş” bu partiye neden oy veriyor? Bu partide neyi buluyor, neyin temsilcisi olarak görüyor, bu partinin başarısı ile neyi amaçlıyor?

3.Bu sorunun cevabı çok sevimli olmayabilir. Böylesine büyük bir kitleyi ülke için çok kötü bir amacın içinde görmeyi hiç kimsenin benimsemediği, partilerin kaçamaklı açıklamalarından anlayabiliyoruz. Ama fiili uygulamaya bakıldığında, bu kitleden endişe edildiğini de anlayabiliyoruz. Evet “Bu 6 milyonluk kitle hangi saikle HDP’ye oy veriyor?” Bu sonunun cevabı nasıl verilirse verilsin, HDP’yi iddia olunduğu gibi “Kandil’in uzantısı” tanımlaması ile sorun olarak görmek demek, “Kürt sorununun en azından 6 milyonluk bir seçmen kitlesini etkileyen terör sorunu haline geldiğini” iddia etmek anlamına gelmiyor mu?

Nasıl tehlikeli bir kurgu yapıldığını görebiliyor muyuz?

4.Ankara’dan bakıldığında “Kürt sorunu”nun Suriye ve Irak’la da bağlantılı görüldüğü çok açık. Suriye ayağında ABD tarafından tahkim edilen YPG/PYD varlığı Ankara’yı teyakkuz halinde tutuyor, Kuzey Irak’taki “Federe Kürt yapılanması” da, ilişkiler ne kadar “yumuşak” tutulmaya çalışılırsa çalışınsın bir başka “teyakkuz alanı”. Nitekim “Bağımsızlık referandumu”nda “Ankara’nın teyakkuzu” bütün ağırlığı ile ortaya çıktı.

5.En azından şu biliniyor: Bölgede diyelim, ABD’nin, onunla birlikte hareket eden başka bölge içi – dışı güçlerin, bir miktar Rusya’nın güdümlemek istediği bir “Kürt sorunu” var.

Ankara’nın teyakkuzu, bu projenin bir takvimde Türkiye’yi de kapsayacak olması ile ilgili.

Bu teyakkuzu yabana atmanın doğru olduğunu düşünüyor değilim.

Ama kendi kendimize, neden bu konuyu başkalarının oyun alanına dönüştürdüğümüzün sorgulanması gerektiğini ifade etmek istiyorum.

6.Söyleme gelince “Irak’ta, Suriye’de akrabalarımız, kardeşlerimiz var” diyoruz, Türkmenler’in yanında Kürtler’i, Araplar’ı sayıyoruz, ama “teyakkuz halimiz”i de dünya görüyor. Daha kötüsü, içimizden emin değiliz. Diyelim “Amerikan oyunu”nun içimizde kitleleri etkilediği gibi bir kaygı taşıyoruz.

Neden?

7.Neden içimizde bu işi “kardeşçe” çözemedik, neden komşularımızda dışardan gelen üstelik inanç yapıları, hesapları farklı güçler, bizim “kardeşliğimizden, akrabalığımızdan” daha etkili noktaya geldiler.

Şunu soruyorum zaman zaman: HDP ile içine hapsolduğumuz ilişki tarzına mahkum muyuz, mahkum muyduk, HDP’ye “düşman” muamelesi yapmanın, ona oy veren kitlelerde aidiyet törpülenmesine yol açacağından hiç mi endişe etmedik? Bütün şeytanlaştırmaya rağmen HDP’ye oy vermekte ısrar eden insanlar “Hangi sorun”u ortaya koyuyorlar, onlar için “şu anki Ankara’nın tavrı” nasıl bir “Sorun” teşkil ediyor?

Bütün bu sorular kafaları karıştırmak için değil, kafaların netleşmesi için…

YORUMLAR (249)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
249 Yorum