“Tencere götürür” görüldü, ama...
İstanbul’da patates - soğan tanzim satışları İstanbul’u kurtarmadı. İkinci defa seçime gitmek daha da kötü tesir yaptı, 16 binlik fark 800 bine çıktı.
Halkın duygularını görememenin bedeli bu.
“Köprüler, yollar, hastaneler yaptık” söylemi de iktidarın varlığını kutsayan çevrelerimiz tarafından çok önemsense, bazen “Gözünüze dizinize dursun” dozunda trolizme yol açsa da, belli ki iktidarın mutfağına gelen bilgiler ağırlıklı olarak “Tencere götürür” özdeyişini ciddiye almaya yol açıyor.
Belli ki bu, muhalefetin söyleminden ibaret değil ve belli ki halk, muhalefetin ifade etmekten aciz kaldığı boyutta bir geçinme zorluğu yaşıyor.
İşte orada Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Pahalılıkla mücadele edeceğiz” söylemi devreye giriyor. Bu sözün şüphesiz bir anlamı var. En azından “pahalılığın iktidar tarafından da görüldüğü”nün ifadesi olarak bir anlamı var. Çünkü bütçenizin şişkinliğine bakıp “Pahalılık var mı ki…” gibi bakışıp ıslık çalmak da mümkündü. Ne de olsa üç – beş yerden maaş almak gibi bütçe şişiren gerçeklerimiz de var.
Neyse…
İktidarın pahalılığı önemsemesi önemli.
Peki ya çare?
Çare olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ortaya koyduğu formül ise, “pahalılığın varlığını önemsemek” kadar ciddiye alınır değil. Değil çünkü, biraz yerel seçimler öncesindeki patates – soğan tanzim satışlarını hatırlatıyor. Ciddiye alınır olmamaktan da öte, bir tür çaresizliğin en tepeden seslendirilmesi anlamına da geliyor. Cumhurbaşkanının açıkladığı formül şu:
“1000 adet Tarım Kredi Kooperatifi (TKK) tanzim satış mağazası açacağız.”
İşin “Devletin tanzim satış mağazası açması” boyutunun serbest piyasa ekonomisi içinde hangi anlama geldiği kısmı önemli tabii. Bunlar pek çok ülkede pek çok şekilde denenmiş ve terkedilmiş usuller. İktidar da özelleştirme politikaları ile devletin elindeki işletmeleri satarak ilerliyor zaten.
Ama daha önemlisi pratikte nasıl bir sonuca yol açacağı hususu.
Hemen bölün 1000’i 81’e. 12 küsur. Yani bizim anlayacağımız her ile 12 tane TKK tanzim satış mağazası düşüyor. Bozdur bozdur harca misali. 12 mağaza Hakkari’de bile az. İstanbul’da, İstanbul’un 39 ilçesinde kaç tanzim satış mağazası olacak?
Sayıdan öte, bu marketlerde fiyatlar nasıl? Belli ki sayın Cumhurbaşkanı marketlerden, böyle vitrine yönelik projeler dışında alış-veriş yapmıyor. Pazar fiyatlarını kontrol babında oraları ziyaret ettiğine de tanık olamıyoruz. Hani “Beş zincir market” ten söz etmişti pahalılığın sebebini anlatırken… Mesela danışmanlarından birisi sayın Cumhurbaşkanına “Beş zincir market ile TKK marketlerinin fiyat durumunu kıyaslayan bir rapor” vermiş midir? Ürün kalitesi farklılaşabilir, kalite ve fiyat farklılığı tüm marketler için söylenebilir ayrıca, ama TKK mağazalarının fiyatı “beş zincir market”in hiç de altında değil, hatta epeyce üzerinde.
Bu önerinin asıl problemli tarafı, pahalılığın gerçek sebebini göremiyor ve halkın yaşadığı sıkıntının böyle kozmetik söylemlerle izale edilebileceği gibi bir yaklaşımı yansıtıyor olmasında.
ÜFE yani üretici enflasyonunun yüzde 45’lerde olduğu, yani maliyet safhasında fiyatların tırmandığı bir zeminde köklü tedbirler almadan tüketici fiyatlarında ayarlama yapabilme imkanına inanmak problemi.
İyi Parti’den Yavuz Ağıralioğlu dedi ki bir tv kanalında: “Devlet akaryakıt için tanzim satış mağazaları açmalı, elektrik için, doğal gaz için, gübre için, tarım ilacı için, ucuz döviz için, paralı yol – köprü fiyatları için, tabii faizsiz kredi için….”
Üretimin bütün girdileri birbirini besleyen biçimde pahalılanırken, tezgahta - rafta ucuz ürün bulmak… Nasıl olacak bu? Aldığı maaş ile mutfak ve aybaşına kadar geçmeyen günler arasında hesap yaparak ömür çürüten insanlarımız umudu nasıl bulacaklar?
İdeolojik kaygılarla iktidarı desteklemenin insanların geçim zorluğunu ıskalamak gibi bir riski var. Bunun yer yer bazı sütunlara “Yahu bunu da önemsemeliyiz” tarzında yansıdığı gözleniyor. Eh yani, önemseyelim bari. Üç – beş maaş alanla evine ekmek götürmekte zorlanan insanların aynı anda iktidarı aynı heyecanla desteklemesi kolay değil ne de olsa. Ya o geçim savaşı verenler iktidar cenahı ile gündem farklılaşması yaşadıklarını fark ederlerse… İstanbul, Ankara, Antalya, Adana nasıl kaybedildi, unutmamak gerek.