İçiniz ürpersin ya terörist değilse
Savunduğum tek yasak, ihkak-ı hak yasağıdır.
Kendi adaletini gerçekleştirme, cezasını kendi elinle verme, yargı ve polis yetkisindeki güce başvurma, zor kullanma yasağı.
İhkak-ı hak yargısız infazdır, o da suç.
Savunsam, bir tek çocuk istismarcıları için savunurdum. Lince katılsam ancak taciz, tecavüzden yakalanan sapıkların recmedilmesine katılır, ancak onları öldüresiye taşlardım.
Fakat içiniz ürpermez mi, ya masumsa, ya yanlış kişiyse...
Siz yargısız infaz yasağının cani sapıklar için bile kaldırılmasına karşıyken... Ya infaz edilecek kişi, zannedildiği gibi darbeci ya da terörist değilse...
Bir ‘Ümraniye sapığı’ yakalandı, hatırladınız mı? Günlerce manşetlerden teşhir edildi. Gördüğü yerde linç edecek, sokakta yaşatmayacak bir öfke ve nefrete hedef gösterildi.
Ama bir ay yattıktan sonra salıverildi ‘pardon’ denilerek...
Yanlışlık olmuştu. Fakat kağıt üstünde aklansa da adı ve yüzü bir kere lekelenmişti, alnına kara sürülmüştü, dağılan hayatını bir daha toplayamadı...
Peki ya sokak lincine de uğrasaydı... Dünyası karartılmakla kalmayacak, bugün hayatta bile olamayacaktı.
Daha yakınlara, ‘Büyükada Casusları’na gelin...
Suçüstü yakalanmışlardı, 15 Temmuz’un devamı mahiyetinde darbe ve kalkışma planlıyorlardı, ‘hak savunucusu’ ayağıyla ihanet tertiplerken toplantı halinde basılmışlardı hani...
İhkak-ı hak serbest olsa ve vatansever vatandaşlar, durumu şüphe çekici bularak polisten önce davransaydı... Devlet gelinceye kadar kaçmasınlar diye icaplarına baksaydı... Yakalananların hepsi bugün salıverilip ailelerine kavuşmuş olur muydu?
Daha da yakına gelin...
Dün sosyal medya, Bingöl’de toplu tecavüz iddiasıyla çalkalandı. “Bingöl susma, uyuma, ayağa kalk” kıyametleri koparıldı, halk bütün gece sokağa ve taşkınlığa çağrıldı...
Sabah savcılığın ve valiliğin açıklamalarıyla anlaşıldı ki kayıtlara geçen böyle bir cinsel saldırı yok.
Halkın, provokatif yalanlarla galeyana getirildiği örnekler de çok üstelik.
VATANDAŞIN TAKDİRİNE Mİ HAVALE?
Güç kullanmak devletin tekelinde ve o bile yasalarla sınırlanmak kaydıyla.
Nerede kaldı vatandaşın sokakta terörist ve hain avına çıkmasına ruhsat verilmesi...
Gerçi iktidar sözcüleri dün ısrarla, son KHK ile getirilen muafiyetin yalnızca geçmişi, 15-16 Temmuz tarihlerindeki direnişi kapsadığını söyledi.
Fakat metindeki “ve bunların devamı niteliğinde” ifadesi kafa karıştırıcı, tehlikeli muğlaklığı giderilmiş değil.
Geleceğe dönük de ‘darbe ve terör saydığı eylemlerin bastırılmasına katılan vatandaşların cezadan muaf tutulacağı’ şeklinde genişletilmeye müsait.
Hâlâ ‘FETÖ ihanetinin devamı niteliğinde’ denilen kaos ve terör faaliyetlerinden söz edilirken sakıncası yok mu?
Meclis’ten geçmediği için önden tartışılmadı da. Kanun koyucunun muradına dair bir şerh olmadığından, şu haliyle yargı bile neye dayanarak bu maddeyi yorumlayacak?
İktidar sözcülerinin dünkü ayrım ve düzeltmelerinin hukuki bir bağlayıcılığı yok ki...
Amaç vatandaşı kendi tedbirini almaya sevk etmek değilse, bir an önce maksadın, içtihada bırakılmadan KHK ile netleştirilmesi gerekmez mi?