Kim bize yalan söylüyor?
2017’nin son yalanı, ABD ile vize krizini sonlandıran karşılıklı açıklamalarda atıldı.
Biliyoruz ki devletler sıkışınca halklarından gerçeği saklar, aldatmacaya başvurur, icabında 7 büyük günahtan biri demeden su gibi yalan da söylerler.
Medyanın görevi ise bu resmi yalanları örtbas etmek değildir. Aksine, yalanları bulup ortaya çıkarmak, gerçeği ifşa etmek, aldatmacaları yakalayıp gözler önüne sermektir.
Varlık sebebi yalanla mücadeleyken, medyanın tutup da yalana alet olması, tuzun kokması demek.
Maalesef 2017, gider ayak şunu da yaşattı bize. ‘Amerikalılar öyle bizimkiler böyle dedi, bakalım kim kime inanacak, dikkatle bir kenara not etme zamanı’ diyerek hain fişlemeye çıkan gazeteciler de gördük.
Yani peşinen ‘bana bizim elçilik yalan söylüyor dedirtemezsiniz’ önyargısıyla hareket ettiği yetmezmiş gibi, bunu başkalarına da dayatmaya kalkanlar...
Başka bir seçeneğin yokmuş, kendi elçiliğin ne derse zerre şüphelenmeden, kalbini hiç bozmadan sorgusuz sualsiz inanmak ve doğruluğunu yeminbillah savunmak zorundaymışsın gibi bir mecbur tutma hali.
E tabii, velinimetin yetkililer dururken elin gavuruna inanacak değilsin ya...
Oysa...
Bakın Washington Post’a, vize krizinin aşılması konusunda kendi elçiliklerinin yaptığı açıklamaya mesafeli, kafadan doğru kabul etmiyor.
Sadece iki açıklama arasındaki çelişkiye dikkat çekiyor. Birinin dediği diğerininkini tutmadı, Türk elçiliği bizimkini yalanladı diye tarafsız bir dille veriyor.
Kendi elçiliklerinin yalan söyleme ihtimali iki cihan bir araya gelse yokmuş, hayatta inanmazmış, dünyada olmazmış gibi davranmıyor.
Çünkü kendisini devletin emrinde bir propaganda aygıtı olarak görmüyor, halkın gerçekleri öğrenme hakkından daha kutsal bir amaca hizmet etmiyor.
Biliyor ki ne bağımsızlık ne de vatan savunması yalanı meşrulaştırır. Dış güçlerle mücadele, öyle resmi yalanlarla kendi halkını kandırarak yapılmaz.
BİR MEDYA UYDURMACASINA SUÇÜSTÜ
Ankara’daki ABD büyükelçiliği, yerel çalışanlarının işlerinden dolayı bir daha tutuklanmayacağına dair güvence verilmesi üzerine normale döndüklerini duyurdu.
Washington’daki Türkiye büyükelçiliği ise yanlış yansıtılıyor, olur mu öyle şey, bizde yargı bağımsız, hükümet ne karışır, güvence müvence yok diye iddiayı yalanladığına göre...
Ortada bir pinokyo var, biri bize yalan söylüyor. Fakat kim bu burnu uzun?
Tahminimi sorarsanız...
Henüz bir hafta kadar önce ABD elçiliği, vize randevularının bir yıl sonrasına atıldığını açıklayarak durumu daha da kötüleştirmişti ya hani...
İşte hikâyedeki en büyük yalancı, ‘Bu Türkiye’nin Kudüs çıkışına misillemedir, krizi tırmandırarak cevap veriyorlar, demek ki canlarını çok pis yaktık’ mavallarıyla okurlarını, seyircilerini uyutanlardır.
Palavraları, mürekkebi bile kurumadan ayan beyan ortaya çıktı.
Çaçaronlukla, şirretlikle, cazgırlıkla, çirkeflikle estirilecek hiçbir yalan rüzgârı bu gerçeği örtemez.
2017, yalanla mücadelede zayıf geçti.
Dilerim şu gelecek 2018, üfürülen cümle balonların bir bir sönmesine vesile olsun.
Hepinize iyi seneler.