Edip Cansever ve şiirde psikolojik hâl

Bir kasvet, bir sıkıntı, bir yalnızlık, hatta iletişimsizlik, Edip Cansever’in şiirini bir sarmaşık gibi sarmıştır sanki… “Çağrılmayan Yakup” öyleydi; adıyla var olamayan silik bir kişinin ‘sancı’sı mısralar içinde biteviye dönüp duruyordu.

Ad, var olmanın en belirgin işaretidir oysa. Yakup’un en büyük sıkıntısı bu! Adıyla çağrılmayışı, bilinmeyişi, fark edilmemek…

Cansever, “Ben Ruhi Bey”de de şiirin tüm boşluklarını benzer bir sıkıntıyla doldurur. Yine tiyatro türünün imkânlarına sarılmış bir uzun şiir. Öykülemeyle ilerliyor. Ana kahramanı Ruhi Bey. Çağrılmayan Yakup gibi bir huzursuz özne; sıkıntılı, gergin, uyumsuz, içe kapanık, yalnız…

Şiir, adeta bir öykü, bir tiyatro. Önce Ruhi Bey çıkar sahneye, hem anlatıcı hem kahramandır. “Gördüm ben bu yaşam boyu iniltiyi” der daha başta. İçindeki ‘acı’yı fısıldar. Tedirgindir, bir sır kabarmaktadır içinde. Söylemekten çekindiği, gizlediği ama artık dizginleyemediği, taşıyamadığı bir sır; “sıkıntıyı buruşuk bir iç çamaşırı gibi sakl[ar]…” Saklar saklamasına da!.. Nereye kadar? Bir ağaç gibidir Ruhi Bey; suskun, ama “kazılmış, oyulmuş yerlerinde” “Dışa vurmak istemediği” bir şeyler gizleyen bir ağaç gibi…

Cansever, bu huzursuz halet-i ruhiyeyi tasvirde oldukça başarılı.

Ve sonra “Ansızın bir rüzgâr” çıkar da anıların yapraklarını kımıldatır, sırrın üstündeki örtüyü savurur. “Ansak mı anmasak mı/ Yeri mi şimdi değil mi” dese de örtü sıyrılmış, anıların önündeki set yıkılmıştır. Bu ruhsal boşalma durumunu “Bırakıp gidiyor anılarımı rüzgâr/ Denize bırakılmış çöpler gibi” mısralarında öyle güzel anlatır ki şair.

Bir anne silüeti, silik, aranan, “sarılıp öpmek” istenen, ama “Her neyse…” Her şey bu küçük önemsiz gibi duran ifadede “Her neyse…” Bir geri çekilme hâli, tedirginlik. Cansever ketumdur, burada durur: Anne der ve susar; “pencerelerde belli belirsiz bir kadın/ Pencerelerde ve her yanda”… Sonra yine silik, belli bir belirsiz bir konak, “iniltili, hasta bir konak”, “Çatısında baykuşların tünediği”, tahtaboşlarda “iplerin düğümlendiği”… Kuyudaki ikinci işaret bu: Esenliksiz bir mekân; kırmızı bir konak!

Anıları, yaşananları silip geçer sanılır zaman! Ruhi Bey de öyle sanır; “Konaksa yandı çoktan/ Tertemiz bir asfalt ezip geçti onu” der. Tertemiz bir asfalt, ezip geçer mi?.. Silinir mi? Hayır! İşte bir hatırlama rüzgârı, geri getirmiş, “denize bırakılmış çöpler gibi” Ruhi Beyin önüne bırakmıştır o kül yığını “kırmızı konağı”. Hatırlamak kaçınılmazdır, bir çocukluk travması, silik işaretler hâlinde çizgiler giderek belirginleşir. Cansever, bu psikolojik hâli, küçük, belli belirsiz işaretler -hatırlayışlar- ile o hâle uygun örtük bir dille adım adım belirginleştirir, bir psikolog gibi. Sonra basit gibi görünen bir ifade daha: “Ben Ruhi Bey, nasıl olan Ruhi Bey/ Nasılım”… “Nasıl olan Ruhi Bey/ Daha nasılım.” Ve “Ee daha nasılsınız Ruhi Bey” Cevap güzel: “-İyiyim iyiyim”… Nasıldır sizce?.. Hiç de iyi değildir aslında! Şiir, tam tersini doğrular: “İyiyim iyiyim” yani “Hiç iyi değilim!”

Sonra yine bölük pörçük hatırlayışlar… Tablo yavaş yavaş tamamlanacaktır. Elinde kırbacıyla bir baba. Kırbaç ve baba! Otoriteyi, belki şiddeti işaret ediyor. Ardından babanın odasında “Hasta yatağında/ Kımıldamadan yat[an]” bir anne… Bu iki figür önemli. Bastırılan travma belirir giderek; “yanmış bir limonluk”, bir öfke patlaması, koskoca konağın halılarını, perdelerini, Çin porselenlerini, gümüş takımlarını… “Hepsini, hepsini bir bir” çıkarıp, “Öfkeyle/ Kanını akıtarak konağın”… Ne olmuştur? Örtülen sır, kilitlenen dişler açılır. Cansever, Ruhi Bey’in büyük sıkıntısının altındaki dehşetli bir travmayı, bir psikolojik patlamayı, ruh hâline uygun olarak tedirgin bir biçimde, bölük pörçük fâş eder. Ruhi Bey, konağı cayır cayır yakmıştır. Üvey anneyle, çocuk yaşta yaşanan bir cinsel travma, hafızanın duvarlarını yıkmıştır.

Psikolojik bir vakayı, çoklu anlatıcılar eşliğinde işliyor Edip Cansever. İnsanın bir kuyuyu andıran karanlık ruhundaki yaralara dokunuyor. Başarısı bu!

Hiçbir psikolojik travma, apaçık bir dille anlatılamaz. O da öyle yapıyor, örtük bir dille, silik, flu bir tabloda kanayan bir yaraya işaret ediyor.

YORUMLAR (2)
2 Yorum
YORUM YAZ
İÇERİK VE ONAY KURALLARI: KARAR Gazetesi yorum sütunları ifade hürriyetinin kullanımı için vardır. Sayfalarımız, temel insan haklarına, hukuka, inanca ve farklı fikirlere saygı temelinde ve demokratik değerler çerçevesinde yazılan yorumlara açıktır. Yorumların içerik ve imla kalitesi gazete kadar okurların da sorumluluğundadır. Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır. Özensizce belirlenmiş kullanıcı adlarıyla gönderilen veya haber ve yazının bağlamının dışında yazılan yorumlar da içeriğine bakılmaksızın onaylanmamaktadır.