Shakespeare yahudileri neden sevmezdi

Jeremy Black “İngiltere Tarihi” kitabında İngiltere’yi “Çok uluslu kimlik taşıyan emperyalist bir devlet.” olarak tanımlar.

İngiltere 17. yüzyıla kadar kralların, din adamlarının, lortların, sirlerin, düklerin, feodal beyleri arasında toprak ve iktidar kavgası yaşadığı bir ülke. Siyasi birlik, kralların gücüne bağlı pamuk ipliğine bağlı ilerlemiş.

Yahudilerin İngiltere ile bağları ticaretle başlamış. İngiltere’nin siyasi tarihi kadar istikrarsız ve karmaşık. Yahudilerin, İngiltere’ye ilk yerleşimi 11. yüzyılın ikinci yarısından sonra başlar. Yahudilerin İngiltere’de şantajcı tefeciler olarak ün kazanması, toplumda oluşturdukları kaos yüzünden onları kilise ve halk arasında istenmeyen sevilmeyen insan haline getirir. 1275 yılında faiz karşılığı borç verilmesi yasaklanan Yahudilere 15 yıl mühlet verilir. Yahudiler bu yasağa uymayınca Kral birinci Edvard, 1290’da Kraliyet Kararnamesi çıkarıp “Sürgün Fermanı”ıyla Yahudileri İngiltere’den kovar. Yaklaşık 350 yıl boyunca Yahudiler İngiltere’de barınamazlar.

Yahudi tüccarların çalışmaları sonucu 1656 yılında Kral Oliver Cromwell, din adamları ve tacirlerin şiddetle karşı çıkmalarına rağmen Yahudilerin İngiltere’ye yerleşmelerine izin verir.

Kilisenin tefeciliği yasaklamasına rağmen Yahudilerin Avrupa’da tefecilik yapmaları onları Avrupa’da sevilmeyen insan haline getirmelerinde başat roldür.

17.yüzyılın ikinci yarısından sonraki tarih aynı zamanda İngilizlerin sömürgeciliği Avrupa ülkelerinden devr alıp sömürgecilikte lider olmasına da denk gelen asırdır. Siyasi sömürgeciliği İngilizler, ekonomik sömürgeciliği İngiltere’nin himayesinde Yahudiler devralır.

Bu konuda eşine dünya tarihinde rastlanmayan Profesör Teoman Duralı’nın “Çağdaş İngiliz-Yahudi Küresel Medeniyeti” eserine bakabilirsiniz.

Yazımıza mevzu olan Shakespeare gelelim. Shakespeare yukarda Yahudilerle siyasi özetini verdiğim İngiltere’de tüccar bir babanın oğlu olarak 1564 yılında doğar. İngiliz dilinin en büyük yazarı ve dünyanın en iyi dram oyuncusudur. 38 oyun, 154 sone ve farklı edebi türlerde eserler veren Shakespeare günümüze dek olagelmiş. Günümüzde salt İngiliz dilinin ve İngiltere’nin yazarı olarak değil dünya edebiyatına altın harflerle adı yazmış evrensel bir yazardır.

Edebiyata katkılarından dokunulmazlık tahtında ikamet eden Shakespeare yazımıza mevzu olan eserini ‘Venedik Taciri’ oyununu 1596-1599 yılları arasında kaleme alır.

Dönemin Venedik’i , Avrupa’nın en önemli ticaret merkezlerinden biri olup cumhuriyetle yönetilen ve adaletiyle bilinen bir şehirdir.

“Venedik Taciri”nin konusu; Yahudi tefeci Shylock, gemi ticaretiyle uğraşan Antonio’ya 3 bin dükayı 3 aylığına bir kilo eti kaşılığında verir.

Toplumcu yazar Shakespeare Hristiyanlığın tefeciliği günah sayıp yasakladığı dünyada Venedik’te Yahudi tüccar varlığında tüm Avrupa hatta Rusya’da ve İngiltere’de halk nezdinde karşılığı olan tefeci Yahudi üzerine oyun karakterini yazmış. Yahudi tefecinin istediği para mı yoksa üç bin düka için bir Hristiyan tüccarın eti mi? Yahudi tefeci Shylock, paranın değil sahnede oyun iletledikçe görüyoruz ki Hristiyanlardan biriktirdiği Yahudi halkının yüzyıllık intikamını almanın kinin nefretin peşindedir. Bir kilo et semboliktir. İntikamının karşılığı Antonio’nun parasını değil para karşılığı canını almaktır.

Gemileri batan Venedikli Tüccar Antonio borcunu zamanında ödemez ve mahkeme kurulur. Yahudi tüccarın istediği para değil. Yaptığı iyilik (!) karşılığında borçlunun canını almak: “Bir insandan alınmış bir kilo etini sitiyorum.” der.

İntikam duygusuyla bilenmiş Yahudi tüccar, bir Hristiyan’a kaçan kızı için sayıklaya sayıklaya “Keşke kızım ayaklarımın altında ölseydi de mücevherlerim gitmeseydi.” Sayıklamaları intikam duygusunu daha da beslemekte halk mahkeme koridorlarında şefkat merhamet duygularıyla Yahudi tefeciye seslenir. Hakim Yahudi tüccarı merhamete çağırır. Merhametin ana yüreğinden çıkıp bir şefkat güneşi gibi herkesi sardığı sahnede Yahudi tefecinin adaleti intikamdır. Tefeci bıçağını kınından çıkarıp borçlu Antonio’nun ciğerini sökmek için bileyleye bileyleye Antonio’ya doğru ilerler. Bıçağın bileme şıkırtısı mahkeme koridorlarında halkın tepkisine karışır. Yahudi tüccar hançeriyle Antonio’ya yaklaşır. Herkesin merhamet duygusunu tekrar tekrar Yahudi tefeciye anımsattığı anda üç bin düka alacağı yerine alacaklının etini istemekle gözünü karartmış tefeci kan emici yarasalar gibidir. İntikam ve nefretten başka tüm insani duyguların kendisinden uzak durduğu insanlık değerlerinin kendisini terk ettiği insanlığın en kötü dehlizinde köpüre köpüre “Aklıma nefretten başka bir duygu gelmiyor.” diyor Yahudi tefeci.
Antonio hakime dönüp “Bir kurtla dahi anlaşabilirsin ancak bir yahudinin kalbini yumuşatamazsın. Boşuna uğraşmayın.” der ve yüreğinin sökülmesine, ölüme kendini hazırlar. Yahudi tefecinin adaleti, artık borç verilen paranın tahsil edilmesin de değildir. Yıllardır beslediği intikamın karşılığı olan bir Hristiyanın canını almak, ciğerlerini sökmek. Bir kilo et için yahudinin sık sık mahkeme koridorunda şakırdata şakırdata bilediği hançeresi ve terazi hazırdır artık.

Bu arada Antonio’nun dostu Bassanio 6 bin düka ile yani borcun iki katı ödeme ile birlikte gelir.
Ancak Yahudi tüccar Shylock, “6 bin dükanın her bir dükası çoğalıp 6 düka olacak olsa bile para istemiyorum.” Borç zamanında ödenmediği için mahkeme Shylock’tan yanadır. Ciğerini söküp almakta sabırsızlanıyor. İntikam, nefret, ölüm şehvetiyle gözü dönmüştür, yanıp tutuşmaktadır.
Ve Antonio’nin ciğerlerinin sökülüp alınması için üst kıyafetleri çıkarılır. Venedikli müflis tüccar Antonio’nun hayatta kalma umudu biter.

Son anda genç avukatın parlak zekası Antonio’ya umut olur. Yahudi tefeciye dönüp “Antonio’nun eti sizindir. İstediğiniz yerinden bir kilo et alabilirsiniz. Lakin sözleşmede kan akıtma yazmıyor. Kan akıtıp Antonio’nun ölümüne sebeb olursanız Venedik kanunları tüm mal varlığınıza el koyacaktır.” Sahnede donakalan Yahudi tefeci 6 bin dükaya razı olsa da iş işten geçmiştir. Dimyata pirince giden tefeci evdeki bulgurdan da olmuştur. Para karşılığı insanın canını alan Yahudi tefeci Shylock’un “Hayatımı alın ama mallarımı elimden almayın.” yalvarması da boşunadır.

İtalya’nın Venedik şehrinde Venedikli bir tüccarı konu alan İngiliz yazar Shakespeare bu eseri yazdıran kimdir veya nedir? Ölümünden dört asır geçmesine rağmen dünya edebiyatının başyazarı haline gelen Shakespeare neden böyle bir eser yazma gereği duymuştur? Hayal gücü mü, fantezisi mi, can sıkıntısı mı, hayatta bulunan gerçek karakterler mi? Yoksa etiyle, bedeniyle, aklıyla, ahlakıyla, hırslarıyla… dönemin Avrupa’sında yaşayan Venedik Taciri karakterindeki Yahudi tefeciler mi? İnsanların o dönemden günümüze dört asır geçmesine rağmen toplumda büyük bir karşılık bulan ve insanların seyretmek için sahneler doldurduğu, izlemek için ekran başına oturduğu bu eseri mevcut karakterin ve o karakterin ait olduğu toplumu mu, halkı mı milleti mi yazdırmış Shakespeare?

Hepimizin bildiği bir hikayedir. Diktatör Franco, ( Bu olayı bir Nazi subayına uyarlayan da var) Guernica tablosuna bakınca ressam Pablo Picasso’ya “Bunu siz mi yaptınız?” diye sorduğunda Picasso “ Hayır efendim, bu sizin eseriniz.” der.

Venedik Taciri kimin eseri? Shakespeare’ın mı yoksa ona yazdıran Yahudi tefeci Shylock’un mu?

Aynı soruyu dünya tiyatrosunun ilk komedi eserlerinden kabul edilip klasikler arasında yerini alan Moliare’nin “Cimri”si için de sorabiliriz. Cimri’de de Yahudi tefeci “Harpagon” cimriliğinde o kadar ileri gider ki oğluna bile tefeyle para veren Yahudi tefeci, aile ve topluma zarar veren ne kadar alavere dalavere varsa kendinde barındırır. Parayı bütün insani değerlerin üstüne tutan, kendisine yabancılaşan ve para karşısında özgürlüğünü yitiren Yahudi tefeci ve para temelinde dünyayı şekillendirmeye, gaspetmeye, tekelleştirmeye çalışan karakter.

Alman Yazar Bernhard Schlink “Okuyucu” adlı eserinde Nazi mağduru bir ebeveynin Amerika’ya yerleşen torununun ağzından
“Yahudilerin her konuda bir örgütü vardır. Cehalet yahudiler için pek sorun olmamıştır.” der.
Bunu neden buraya yazdığımı karakterine söyleten yazar kadar ben de bilmiyorum.
Lakin Shakespeare’ın Venedik Taciri’ndeki alıntıyla yazıyı bitirelim:
Venedik’in Hristiyan gençlerinden biri olan Salarino, Yahudi Tefeci Shylock’a sorar:
“Ne olmuş yani, borcunu zamanında ödemezse,
"Etini alacak değilsin herhalde. Ne işe yarar ki bu?”
Shylock: “Kimseyi doyurmasa bile alacağım intikamı doyurur.“

İsrail ve Siyonistler dünyanın küresel güçlerini de arkalarına alıp Shakespeare’in Venedik Taciri’nden alamadığı Yahudi tefeci Shylock’un intikamını Siyonist Yahudiler günümüz dünyasından şimdi mi alıyorlar? Ne dersiniz?

YORUMLAR (19)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
19 Yorum