Faşizmin “açılış” cinayeti ve Türkiye
1924’ün 10 Haziran günü, Roma’da, sosyalist milletvekili Giocomo Matteotti ortadan kaybolmuştu.
Matteotti, 39 yaşında, etkili bir hatipti.
Bir süre önce, Nisan ayında yapılan, yasama seçimlerini Faşist Parti kazanmıştı. Mussolini 18 aydır başbakandı. Ama bu kez aynı zamanda en güçlü partinin lideriydi. İtalya’da sokakların silahı faşist milislerle kaynadığı, şiddet ve terör estirdiği günlerdi. Seçimler de bu iklimde yapılmıştı.
İtalyan Meclisi 30 Mayıs 1924’te açıldığında, ilk oturumda 275’i Faşist Parti’den olmak üzere sağın 375 milletvekili vardı. Buna karşılık 40 sosyalist, 40 liberal, 19 komünist milletvekili bulunuyordu.
O gün Sosyalist Parti milletvekili Matteotti söz istedi. 2 saat meclis kürsüsünde kaldı. Seçimlerin geçersiz sayılması gerektiğini söylüyordu. Faşist milletvekillerinin hararetleri arasında, kara gömleklilerin şiddet eylemlerini ve tehditlerini anlattı. Seçimlerde yapılan hile ve ihlalleri sıraladı.
10 gün sonra yol ortasında sırra kadem bastı.
Görgü tanıkları faşist çeteler tarafından zorla bir arabaya bindirildiğini söylüyordu.
İddialar, aramalar ve şikayetlerden sonuç alınamadı.
Bunun üzere Sosyalist Parti 15 gün sonra, 27 Haziran’da, tepkisini göstermek için sineyi millete çekildi.
Birkaç hafta boyunca hükümet sarsılır gibi oldu.
Ama sonuç alınamadı.
Bu sarsılma İtalyan demokratik düzeninin son sallantısıydı.
16 Ağustos’ta bir yol kenarında bir ceset bulundu.
Bu, Matteotti’nin bedeniydi.
Faşistler önce sorumluluğu reddettiler.
Sonra, işler kızışınca, 3 Ocak 1925’te, Mussolini mecliste o ünlü konuşmasını yaptı.
Şöyle diyordu: “Burada, bu Meclisin ve tüm İtalyan halkının huzurunda, olanların siyasi, ahlaki ve tarihi sorumluluğunu tek başıma üstlendiğimi beyan ederim (...) Faşistler bir suçlular çetesiyle, ben de bu çetenin reisiyim...”
Aynı gün devlet kurumlarının faşistleştirilmesinin başladığını ilan etti.
1926’ta, faşist devlet, parti devleti ilan edildi.
Mussolini ülkeyi olağanüstü yetkilerle yönetiyordu.
Sendikalar, siyasi partiler, odalar, dernekler böylece kapatıldı. Muhalifler amansız takibe uğramaya ve keyfi cezalara çarptırılmaya başladılar.
Evrensel değerler, birey, liberal demokrasi, somut “tehdit ve tehlike” olarak tanımlanıyordu.
Büyüklük iddiası, milliyetçilik, Arnavutluk, Libya konusunda meydan okuma, hoyratlık, siyasetin jeopolitik genişlemeye endekslenmesi İtalya’yı işgal etti.
Kaçırılmasının 50. Yıldönümünde 10 Haziran 1974’te, dönemin İtalyan Cumhurbaşkanı Giovanni Leone’nin katılımıyla adına bir anıt açılmıştı sosyalist millitvekilinin.
Öğrenciliğimden, ilk öğrendiğim andan itibaren hafızamdan hiç silinmeyen bir olaydır Matteotti’nin öyküsü.
Faşizmin başlangıç cinayetiydi.
Aslında, kaçırılması, öldürülmesi, Mussolini'nin sorumluluğu üstlenmesi ve devamıyla Matteotti hadisesi, sadece İtalyan faşizminin değil, tüm otoriter öykülerin önemli simgeleri arasında yer alır.
Otorlikte esas olan öz değil, biçim benzerliğidir.
Rejimlerinin adının faşizm olması gerekmez, rejimin kurucu ve simgesel suçunun bir cinayet olması gerekmez, bu suçu siyasi sorumluların meydan okuyarak üstlenmesi de şart değildir.
Türkiye’de kimi olaylarla ilgili olarak bu yazı kaç kez kalemime geldi ama yazmadım. Bahçeli’nin “Tabipler Birliği derhal kapatılması gerekir” açıklaması, diğerleriyle birleşince ve Matteotti yine aklıma geldi.