Muhammed Hüseyin Şehriyar

Şehriyar’ım gözüm yaşı sel kimin,

Garip sen mi vetanında el kimin,

Sevdan üreğimde kara yel kimin,

Heç elden özgeye gardaş olar mı?

Haramzadalardan yoldaş olar mı?

Bereketli Azerbaycan toprakları tarih boyunca işgale uğradı, halkı acı ve zulüm ile yoğruldu. Ancak hemen söylemeliyim, Azerbaycan kültürü üstesinden geldi bu kötü durumun. Öz değerlerini kaybetmedi; kendi aydınını, sanatçısını yetiştirdi.

18-01/27/sehriyar-5.jpgMuhammed Hüseyin Şehriyar

Sanatçı, “yürek sesi”yle konuşur. Yüreğini gökkuşağının tüm renklerine açar. Milletine, insanlığa açar gönlünü. Tarihe not düşer, yol arkadaşlığı yapar sizinle.

Bugün yol arkadaşımız yüreğimizi ince ince titreten mısraların sahibi Muhammed Hüseyin Şehriyar.

***

Türkiye’de daha çok Kuzey Azerbaycanlı aydın ve sanatçılar tanınır. Oysa İran toprakları içerisinde kalan Güney Azerbancan’da da -Sovyet Azerbaycan’ında olduğu gibi- Türkçe kullanımı uzun dönem yasaklandı, buna rağmen Türkçe eser veren birçok şair, yazar ve sanatçı yetişti.

İşte Şehriyar, yürekten kopan feryadını tüm dünyaya öz dili ile haykıran Türk dünyasının büyük şairi.

Hasret ve aşk şairi…

“İzin ver, toy gecesi men de sene daye gelim,

El gatanda sene meşşate temaşaya gelim.

Sen bu mehtap gecesi seyre çıkan bir servi ol,

İzin ver, men de dalınca sürünüp saye gelim.

Mene de baktın o şehla gözüle, men garagün,

Cür’etim olmadı bir kelme temennaye gelim.

Men cehennemde de baş yastığa goysam senle,

Heç ayılmam ki, durub cennet-i me’vaye gelim.

Nene garnında da senle ekiz olsaydım men,

İstemezdim doğulup bir de bu dünyaya gelim.

Sen yatıb, cenneti rö’yanda görende geceler,

Men de cennette guş ollam ki o rö’ya ye gelim.”

Tebrizli şair dört yaşında okuma yazmayı öğrenir, ilk şiirini yedi yaşında yazar. Daha çocuk yaşta mizahi bir dil kullanarak yazdığı mısralar aynı zamanda onun kıvrak zekasının da bir ispatı. Köylerine gittiğinde hizmetçileri Rukiye Bacı Şehriyar’ı yemeğe çağırır. Şehriyar yemekte ne olduğunu sorar,“yemekte et var” cevabını duyunca hemen oracıkta şu dörtlüğü okur:

“Rügeyye bacı, başımın tacı

Sen Hezreti Abbas

Eti at ite

Mene ver kete.”

1906 doğumlu şair. Şiirine şiir, ününe ün kattığı yıllarda bile öz dili Türkçeyi kullanamaz. 1940’lı yıllar hayatının en kıymetli yıllarıdır… Annesiyle geçirdiği beş yıl hayatının en boğumlu dönemeci olur; kalbine, doğduğu toprağa bakar yeniden, anadilinin inceliklerini yeniden keşfeder, ölümsüz eserlere imza atar.

Şehriyar’ın annesi oğlunun Fars diliyle yazdığı şiirlerin ününü duyduğunda, “Ay bala, sana büyük şair olupsan deyirler, lakin men o dili anlamıram; menim dilimle de bir danış ki oğlumun nece büyük şair olduğunu men de bilim.” der. Sarsılmıştır Şehriyar. Annesinin sözleri üzerine adını eteklerinde kurulduğu Heyder Baba Dağı’ndan alan ve çocukluğunu geçirdiği köy olan Heyder Baba’ya ithaf ettiği meşhur “Heyder Baba’ya Selâm” şiirini yazmaya başlar.

Annede gerçekleşir insanın seyri; anneyle devam eder. Yeryüzüne bir çığlıkla gelir ve ağlarız yol boyunca. Fakat sakinleşmemiz lazım. Nedir bizi teselli edecek olan? Şehriyar’ın tesellisi annesinin sesindedir. Yeniden kendine, kalbine, Türkçeye döner. Şarkıya, türküye, duaya annesiyle döner.

Yazdıkları Türkçenin duası.

Heyder baba, seni veten bilmişdim,

Veten deyip baş götürüb gelmişdim,

Seni görüp gözyaşımı silmişdim,

Halbuki lap gemli gurbet sendeymiş,

Gara zindan, acı şerbet sendeymiş.”

***

Kelime, gerçek anlamına ve özgürlüğüne kavuşur onun şiirinde. Hakikat var o mısralarda. Gönül zenginliği, hürmet, sevgi, ahde vefa var.

Güzel gönüller bağrına basar onları…

Şehriyar, bırakıp gidenleri, gidip de dönmeyenleri, muhabbeti yüreklerden kazıyanları, hıyanet edenleri, halkına arka çıkanları, torunlarının başını şefkatle okşayan nineleri, soylu hikâyeleri resmeder.

Yüreğimizin kararan köşelerini aydınlatır.

“Heyder Baba göyler bütün dumandi,

Günlerimiz birbirinden yamandi,

Birbirizden ayrılmayın, amandi,

Yahşılığı elimizden alıplar,

Yahşı bizi yaman güne salıplar.”

Yalnızca bir şiir yazmaz, usta bir ressam titizliğiyle topraklarımızın binbir rengini gönlümüze nakşederek mükemmel bir tablo da çizer.

Şehriyar, bizim şehrimizin, mahallemizin, ailemizin bir parçası. Yüreklerimizden yakalar bizi; esrarlı tatlı bir ülkeye götürür.

Şehriyar, bir ırmak. Bizse o ırmakta çimen kuş desenli kilimleriz.

YORUMLAR (6)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
6 Yorum