Önümüzdeki seçimlerde de "dış güçler saldırıyor" olacakmış!

Felaket tellallığı yapmak istemem ama önümüzdeki seçimlerde AK Partinin seçim propagandası yine “dış güçler saldırıyor” olacakmış.

TOBB’un “İstihdam Seferberliği 2019 Tanıtım” toplantısında “Türkiye ekonomide yeni bir hikaye yazmaya başladı” diyen Hazine ve Maliye eski bakanı Berat Albayrak şöyle demişti:

Şubat ocaktan hakikatten çok daha iyi, mart şubattan daha iyi, nisan da marttan daha iyi olacak.” (25 Şubat 2019)

Demişti.

Sayın Albayrak bu konuşmayı yaptığında dolar 5.30, avro 6.03 TL’ydi. Şubat ayından daha iyi olacak dediği Mart ayında dolar kuru 7,21 liradan, Euro kuru ise 8,59 liradan işlem görüyordu.

Bu yazıyı yazdığım dakikalarda doların TL karşılığı 8,6750, Euro’nun ise 10,2750 idi.

Ülkemizde her üç kişiden biri işsiz, TÜİK’in 2021 Haziran ayı Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması’na göre gelir eşitsizliği son 11 yılın en kötü seviyesinde. TÜİK’in ortaya koyduğu fotoğrafa göre Türkiye’de en yüksek gelire sahip yüzde 20’lik grubun toplam gelirden aldığı pay, geçen yıl ve bir önceki yıla göre 1.2 puan artışla yüzde 47.5’e yükselmiş, en düşük gelire sahip yüzde 20’lik grubun aldığı pay 0.3 puan azalarak yüzde 5.9’a gerilemiş.

Tam tersi olması gerekmiyor muydu? Gerekiyordu ama ülkemizi yönetenler böyle buyurmuşlar.

Tüketici Hakları Derneği’nin (TDH) TÜİK ve Türk İş’in verilerini kullanarak yaptığı hesaplamaya göre ülkemizde 16 milyon kişi açlık, 50 milyon kişi yoksulluk yaşıyor. Toplamda aç ve yoksul sayısı 66 milyon kişiyi buluyor.

Ülkemizin nüfusu 83 milyon, 66 milyon kişi aç ve yoksul olduğuna göre mutlu azınlığın sayısı da ortaya çıkmış oluyor galiba!

Üç, maaş, yedi maaş aldıkları ortaya çıkanlardan küçük bir kısmının kimler olduğu da biliniyor zaten.

Bir parantez açmak isterim:

Galiba bu durumda halk olarak ülkemizi yönetenlerle empati kurmamız gerekiyor: Ülkemizi yönetenler “her daim refah içinde yaşayan vatandaşları”yla hemhal olduklarından halkının aynı durumda olduğuna inanıyor olabilirler.

Parantezi kapatıyorum.

Soru şu:

Böyle bir ekonomik kriz ortamında “dış güçler ekonomimize saldırıyor, dış mihraklar ülkemizi bölmek istiyor, hainler pusuda, yedi düvel mücadele ediyoruz, AK Parti kaybederse ümmet-i Muhammed kaybeder” propagandasına toplum hala inanır mı?

Çarşamba günü Karar Tv’de yayınlanan Bi’Karar Ver programında konuğumuz olan siyaset bilimci Prof. Dr. Kemal Görmez hoca AK Parti’nin en büyük kampanya temasının ‘dış güçler’ olacağını ve söylemin önümüzdeki seçimlerde toplumun önemli bir kesiminde de ciddi bir karşılık bulacağını söyledi. (7 Temmuz)

Hatta Görmez’e göre sadece önümüzdeki dönemde değil, en az iki seçimde daha “dış güçler” söylemi bugünden daha fazla önemini koruyacak.

Prof. Görmez’in bu sözlerini iki sebeple önemsedim.

İlki Hacı Bayram Veli Üniversitesi’nde İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı olan Prof. Görmez akademik camiada saygınlığı olan, siyasetçilerin ve liderlerin yakından tanıdığı, 30 yıldır kamuoyu araştırmaları yapan bir bilim insanıdır.

İkincisi “dış güçler, beka, ihanet” söylemlerinin ülkemizde yüz yıldır hala son kullanım tarihinin hala geçmemiş olmasıdır.

Bakınız Cumhuriyet Halk Partisi Terakkiperver Fırkayı nelerle suçlamıştı? 1930 yılı seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi seçim propagandasını ne üzerine kurmuştu, Serbest Cumhuriyet Fırka’yı nelerle suçlanmıştı?

Demokrat Parti muhalefetteyken ne ile suçlanmış, iktidara geldiğinde ülkemizin ana muhalefet partisi olan Cumhuriyet Halk Partisi’ni nelerle suçlamıştı?

Ve MHP lideri Devlet Bahçeli ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şu açıklamaları da önümüzdeki seçimlerde Cumhur İttifakı’nın seçim kampanyasını “dış güçler” üzerine kuracağını ve şimdiden bunun startının da verildiğini gösteriyor.

Şu sözler Bahçeli’nin:

Türkiye’ye cephe almış ülkelerin, organize suç şebekelerinin taciz ve tezviratlarına kulak asmadan yolumuza kararlılıkla devam edeceğiz. Cumhur İttifakı’nın muazzez varlığını samimiyetle koruyacağız.” (26 Mayıs)

Şu sözler de Erdoğan’a ait:

AK Parti’yi millet kurmuştur. Her saldırının hedefinde AK Parti’nin olması boşuna değildir. Türkiye ile AK Parti’nin kaderi adeta bütünleşmiştir. Türkiye seven bizi de seviyor, Türkiye’den nefret eden bizden de nefret ediyor. Hep dik durduk ve dik durmaya da devam edeceğiz. Milletimiz bu ülkede kimin ne olduğunu ve neyi niçin yaptığını gayet iyi biliyor.” (25 Haziran)

***

İktidar seçimlerini zamanında, Prof. Görmez ise seçimlerinin zamanından önce yapılacağını söylüyor.

Bu durumda seçimler ister zamanında yapılsın isterse de zamanından önce, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gündeminde asla şunlar olmayacak:

Türkiye neden dünyada enflasyonu en yüksek 14. ülke?

Türkiye yüksek faiz liginde neden 7. sırada?

Türkiye 2023’te dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasında neden yer alamadı?

CB hükümet sisteminde faizin, doların, enflasyonun beli kırılacaktı, neden kırılamadı?

Ülkemizin ekonomisi neden şaha kalkamadı?

Yıllık ihracatımız 2023 yılında 500 milyar dolara neden ulaşamadı?

Kişi başına milli gelirimi 25 bin dolar olacaktı, neden olmadı?

Dış ticaret hacmimiz 1 trilyona neden ulaşamadı? İstihdam oranı neden artmadı? İşsizlik oranı yüzde 5’lere neden gerilemedi?

Bu ülkede neden 22 milyon insan yoksul?

Millet evine ekmek götüremezken eski milletvekilleri, mevcut milletvekilleri, AK Partiye yakın isimler, Beştepe’de görev yapan danışmanlar 3’er 5’er maaşlar nasıl alıyorlar?

Ülkede bu kadar yoksulluk varken, işsizlik varken 640 milyon liraya Yazlık Saray neden yaptırıldı? Hangi gerekçeyle o kadar para yazlık saraya tahsis edildi?

Erdoğan “dış güçler” diyecek “bu seçimler ülkemiz için kritik öneme sahip” diyecek “ülkemizi kıskanıyorlar” diyecek “faiz lobisi” diyecek, “yedi düvel” diyecek, “ihanet şebekeleri” diyecek, “terör” diyecek… Bunlar olmasaydı ülkemiz “güllük gülistanlık” olacaktı diyecek, “inşallah millet olarak şu kardeşinize destek verdiğinizde bütün sorunları çözeceğim” diyecek…

Ve halkın bir bölümü de bu söylemi satın alacakmış…

Ne diyelim “dış güçler” söyleminin satıcısı razı, alıcısı razı ise diyecek bir şey yok.

Sonuçta ülkemizde elektriğe yüzde 15 zam gelmesinin müsebbibinin iktidar değil de “dış güçler” olduğuna inanç varsa, doğalgaza gelen yüzde zamların dış mihraklarca yapıldığına inanılıyorsa ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da bütün bunlara karşı mücadele verdiğine inanılıyorsa diyecek bir şey yok.

Bu söylemler toplumda karşılık bulduğu müddetçe, dış güçler, hainler söylemi ülkemizde miadını doldurmadığı sürece ülkemizde bir şeylerin değişmesi mümkün olmayacak.

Böyle bir ülkede elbette ki bir siyasetçi 15 yıl önce işine öyle geldiği için kalkar der ki:

Bizde bir âdet var, ülkede başımıza bir şey geldiği zaman hemen ‘dış güçler’ deriz, yabancılar deriz şu deriz bu deriz, onlara bazı isimler buluruz. Ve bunlar sebebiyle biz ayağa kalkamıyoruz, kalkınamıyoruz, birliğimiz beraberliğimiz bozuluyor filan. Yani bu doğru da olabilir ancak ben buna katılamıyorum… Eğer sizin bünyeniz güçlüyse, sağlamsa, bünyede olan virüs hiçbir zaman sizin vücudunuza zarar veremez.”

(https://www.youtube.com/watch?v=40D-PmGNIwM)

Sanki bu sözleri kendisi söylememiş gibi 15 yıl sonra bu kez sabah akşam “dış güçler, yedi düvel, milli mücadele, hainler, düşmanlar” demeye “Bekamız söz konusu olduğunda gözümüz hiç kimseyi görmez, görmeyecektir” demeye başlar. Hatta bir siyasi partinin bir siyasi parti liderinin kaderi ülkenin kaderiyle birleşir. Hatta AK Parti’yi sevenler Türkiye’yi de sevmiş olurlar.

Gelişmiş bir toplum olmak istiyor muyuz? İstiyoruz. Ülkemiz hukuk devleti olsun istiyoruz, gelişmiş bir ülke olmak istiyoruz, ekonomimiz iyi olsun istiyoruz, hem de siyasetçisiyle vatandaşıyla…

Ama istiyoruz işte…

Ülkemizin saygın hukukçularından ve siyasetçilerinden olan merhum Prof. Dr. Turhan Feyzioğlu 1954 yılında şöyle yazmış:

Demokrasi, devrimizin en sihirli kelimelerinden biri oldu. Aynı zamana en münakaşalı kavramlarından biri. Herkes O’na taraftar, O’na talip, O’na aşık görünüyor. Politikacılar O’na sadakat yeminleri ediyorlar.”

Yıl 2021. Hala demokrasi sihirli, büyülü ve aynı zamanda münakaşalı bir kavram olmaya devam ediyor. Güncelliğinden bir şey kaybetmiş değil. Aynı şekilde adalet, hukuk devleti, fikir özgürlüğü kavramlarına delice aşığız.

Düşünen, irdeleyen gençlik istiyoruz. Yüz yıldır istiyoruz ve bütün geri kalmışlığımızı “dış güçlere, dış mihraklara” bağlaya bağlaya istiyoruz.

Fransız düşünür, hukukçu ve siyaset felsefecisi ve sosyolog Alexis de Tocqueville Amerika’da Demokrasi kitabında şöyle diyordu:

Bütün gelişmemiş toplumlarda milli irade, vatanseverlik kavramı kadar istismar edilen başka bir kavram yoktur.

Bunu 1800’lü yıllarda yazdı. Milli irade kavramı hala istismar edilmeye devam ediyor.

YORUMLAR (46)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
46 Yorum