Bir yaprakta bin şifa: Lahananın sessiz gücü
Kış sofralarının mütevazı kahramanı... Kimi zaman turşuda, kimi zaman sarmada, kimi zaman da sade bir salatada karşımıza çıkar. Ama biz onu çoğu zaman sadece bir sebze olarak görürüz. Oysa lahana, doğanın bize sunduğu en güçlü şifa kaynaklarından biridir.
Lahana; bedenin kalkanı, bağışıklığın sadık dostu, sindirimin gizli yardımcısıdır. İçeriğindeki C vitamini oranı portakalı bile gölgede bırakır. Bağışıklık sistemini güçlendirir, soğuk algınlığına karşı vücudu dirençli hale getirir. Kışın soğuğuna karşı adeta doğal bir zırh gibidir.
Ama lahananın hikâyesi bununla bitmez...
Sindirim sistemini destekleyen lif oranı, bağırsak sağlığını korur; mideyi rahatlatır, toksinleri atar. Özellikle haşlanmış lahana suyu, yıllardır “doğal detoks” olarak bilinir. Kadim halk bilgeliğinin modern bilime öncülük eden bu tarafı, bugün detoks içeceklerinin de temelini oluşturuyor.
Diyet yapanlar içinse tam bir kurtarıcı. Düşük kalorisi, yüksek doyuruculuğu sayesinde kilo vermeyi kolaylaştırır. Ancak en önemlisi, vücutta biriken ödemi atmaya yardımcı olur. Hani bazı günler aynaya bakıp “şiş hissediyorum” deriz ya, işte o günlerde bir tabak lahana yemeği mucizeler yaratabilir.
Bilim insanları, lahanada bulunan “glukozinolat” adlı bileşenin kanser hücrelerinin çoğalmasını engellediğini söylüyor. Bu, lahananın sadece sofralık değil, aynı zamanda koruyucu bir mucize olduğunu gösteriyor.
Belki de bu yüzden annelerimiz kış gelince “Turşu kuralım’’ diye söylerlerdi. Çünkü onların sezgisel bilgeliği, sağlığın lahanayla geldiğini çoktan çözmüştü.
Bugün modern hayatın temposunda, hazır gıdaların cazibesine kapıldık. Oysa asıl güç, market raflarında değil; tencerede kaynayan sade bir lahana yemeğinde gizli.
Bir düşünün… Belki de en büyük sağlık devrimi, yeniden o eski, sade sofralara dönmekle başlayacak. Ve o sofralarda yine bir tabak lahana olacak.
Sağlıcakla kalın…
