Siyahın ve mucizenin dansı: Böğürtlen
Yaz aylarının en davetkâr meyvelerinden biri… Yol kenarında dikenli dalların arasında saklı duran, bazen soframıza tatlılarda, bazen reçellerde, kimi zaman da taze taze ellerimizi boyayarak eşlik eden böğürtlen. Ama böğürtlenin değeri yalnızca damağımızda bıraktığı o ekşi-tatlı lezzetle sınırlı değil; aslında o, sağlığımız için adeta doğanın bize sunduğu şifa hazinesi.
Gelin, bu siyah incinin hayatımıza kattıklarına birlikte göz atalım.
Gençliğin ve enerjinin sırrı: Böğürtlen, C vitamini açısından tam bir güç deposu. Vücudu serbest radikallerin yıkıcı etkilerinden koruyarak cilt yaşlanmasını yavaşlatıyor. Yani düzenli tüketilen böğürtlen, kırışıklıklara meydan okuyup cilde taze bir ışıltı kazandırıyor.
Kalbin dostu, damarların koruyucusu: Kalp hastalıklarının giderek arttığı bir çağdayız. Böğürtlenin içindeki güçlü antioksidanlar ve lifler, kötü kolesterolü düşürürken damar sağlığını koruyor. Bir başka deyişle her bir avuç böğürtlen, kalbinize atılmış küçük ama etkili bir koruma kalkanı.
Beyne güç, hafızaya ışık: Son yıllarda yapılan araştırmalar, böğürtlenin hafızayı güçlendirdiğini ve sinir hücrelerini koruduğunu ortaya koyuyor. Çocukların zihinsel gelişimine destek olurken, yaşlılıkta da Alzheimer gibi unutkanlık hastalıklarına karşı doğal bir önlem sunuyor.
Bağırsakların doğal temizleyicisi: Yüksek lif oranı sayesinde böğürtlen, sindirim sistemini düzenliyor, kabızlığı önlüyor ve bağırsakları adeta süpürüp temizliyor. Sağlıklı bir bağırsak florasının, genel sağlığın temel anahtarı olduğunu artık hepimiz biliyoruz.
Kansere karşı güçlü bir kalkan: Böğürtlenin mor-siyah rengini veren “antosiyanin” adlı pigment, kanserle savaşan en önemli doğal bileşiklerden biri. Bilimsel veriler, böğürtlenin özellikle kolon ve mide kanserine karşı hücreleri koruyucu etkiler gösterdiğini söylüyor.
Sağlıcakla kalın…
