Ülke vasatında maç
Pazartesi günü kendi seyircisi önünde derbiden mutsuz ayrılan Fenerbahçe’nin dün akşam ne yapacağı merak konusuydu. Kâğıt üzerinde zor bir maçtı; öyle de oldu. Sarı-lacivertliler üstünlüğü koruyamadı ve çok önemli iki puan kaybetti.
İlk devre boyunca hiçbir şey olmayan nice maçlardan biri daha oynandı. Sarı-lacivertliler ilk yedi dakika içerisinde üç pozisyon buldu ancak golü bulamadı. Sonrasında oyundan düşüp topu da rakibe teslim edince savunma tarafına geçmek zorunda kaldı. Beklenilmeyen Semedo sakatlığı planları tamamen değiştirmiş; sol açıkta başlayan Oğuz Aydın sağ beke, Kerem Aktürkoğlu kendi yerine geçmişti.Başakşehir Stadyumu uzun zaman sonra bu kadar kalabalık taraftar görmüş; onlar da saha içinin durgun ve sakinliğine ayak uydurmuşlardı. Maçın anlatımını yapan spiker dahi heyecanlanmıyordu.
Domenico Tedesco, “Oğuz, Talisca ve Duran derbide iyi performans gösterdi. Ayrıca Fred’in antrenman performansı iyiydi.” dese de sahaya yansıyan bir durum yoktu. Asensio ve Talisca tutuk kalınca boş bir yarı geçildi.
Basit top kayıplarıyla geçen ilk yarının istatistiklerinde Başakşehir’in iki cılız isabeti, Fenerbahçe’nin ise isabetli şutu dahi yoktu.
Sarı-lacivertliler kötü başlama alışkanlığını adeta hastalık hâline getirmiş; son altı maç içinde yalnızca bir kez ilk golü atıp öne geçebilmişti.
Domenico Tedesco, vitesi yükseltemeyen takımına üç müdahalede bulundu. En-Nesyri, Nene ve Archie Brown.
Bakıldığında iki takımın da gol atma isteği yok gibiydi. Yapılan pas hataları ve kale önlerine kadar gelip yapılan son vuruşlar amatör takım davranışı gibiydi.
Başakşehir gol atma becerisi gösteremeyince Fenerbahçe korner atışında Skriniar ın kafasıyla golü buldu.
Nuri Şahin, maça heyecan katarım düşüncesiyle Bertuğ Yıldırım’ı oyuna alarak forveti üçledi.
Rakibi, derbi sonrası saha içinde psikolojik yıpranmayı yaşıyordu. Yorgunluk değil ama oyuncular birbirinden kopuktu golü kalesinde göreceği de belliydi. Ederson un tam yükselmediği top sonrası Bertuğ’un boş kaleye göndermesi zor olmadı.
Beklenen Kerem ve En-Nesyri patlaması gelmediği gibi Brown da topla çok oynayıp anlamsız kayıplara sebep oldu. Dün akşam Skriniar ve genç Yiğit Efe dışında özverili oynayan oyuncu yoktu. Genç oyuncu emin adımlarla yükselişine devam ediyor.
Milan Skriniar; dediği gibi bazı maçlar vardır, o maçlarda iyi oynayamazsınız ama yüksek şiddette mücadele etmeniz gerekir. Kalemizde gördüğümüz golü yememeliydik. 1-0'dan sonra maçı öldürmemiz gerekiyordu.
Bunu yapmadığı için dün akşam psikolojik anlamda büyük bir darbe aldı.
Rakibine göre daha iyi oynayan Başakşehir, Nuri Şahin yönetiminde dört büyüklerden ilk puanını sadece Fenerbahçe'den almış oldu.
Çözülemeyen futbol kaosları
Çoğumuzun kaos içinde tartıştığı üç konu var: din, siyaset ve futbol.
“Kaos içinde” dememin nedeni, bu tartışmaları aklıselim biçimde yapamamızdan.
Din konusunda, özellikle Ramazan ayında, “Sakız orucu bozar mı?” söyleşileri bütün TV kanallarını kilitliyor; henüz net bir sonuca ulaşılabilmiş değil…
Siyaset ise yüzyıllar geçse de çözülecek gibi görünmüyor. Bu muhalefet iktidarı indiremez; iktidarda muhalefetten vazgeçemez.
Futbol ise bu aralar zirve yaptı. Biz hâlâ neyi tartışıyoruz: Top çizgiyi geçti mi, geçmedi mi? Bu el, bu top, nerede bizim gol.
Oysa her şey ne kadar güzel başlamıştı: Rıdvan’ın futbolu temizleyeceği, Demirören’in bahisi kurumsallaştıracağı, BeIN Sports’un evlerimize misafir olacağı söyleniyordu.
Bugün geldiğimiz noktada “temiz eller” operasyonuna başladık; Demirören’in bahis girişimi tutmadı, kaçak bahis daha cazip hâle geldi, maç şikeleri zirve yaptı ve yayıncı kuruluşun taraf tutup tutmadığı tartışılıyor.
Bilgin Gökberk, Top Tarikatı kitabında durumu şöyle özetlemişti;
“Türk sporu fakr-u zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Siyaset liglere, kupaya, yayına, yoruma, her yere girmiş olabilir.”
