Çöküş öncesi işaretler

Çok enteresan bir piyasa oluşuyor. Marketler zararına satışa geçerken ocak ayında fiyatlarını sabitlediklerini açıkladılar. Sonuçta önümüzde seçim var... İktidara destek için belki onlar da elini taşın altına koymak zorundalar.

Benzer durum bankalar için de geçerli. 23 Aralık itibari ile bankalar 1-3 ay vadeli mevduata %23,24 ve toplam TL mevduatına da %17,37 faiz veriyorlar. Ama aynı bankalar mesela ticari kredi faizlerini %13,09’da tutmuşlar. Marketler gibi bankalar da zararına mevduat-kredi ilişkisi içerisindeler.
Baskıcı yönetimlerde bu tür piyasa çelişkileri oluşur. Ne bankalar kendi istekleri ile bu tarz işlemlere girmektedir ne de marketler...

Benzer ama küçük bir baskıcı yönetim örneğini 1993 yılında Tansu Çiller denemişti. Sonuç 94 krizi oldu. Hatta benzer baskıcı yönetimin bir başka örneğini 2000 yılında IMF desteği ile Ecevit Hükümeti uyguladı... Gereken reformlar yapılmayınca sonuç 2001 krizi olarak karşımıza çıktı.

Fakat bu kez durum çok daha geniş ve kapsamı çok daha büyük bir baskıcı yönetim oluyor. Hem finansal piyasalar hem de reel piyasalar dizayn edilmek isteniyor.

2000 yılında IMF desteği ile bir program desteği çerçevesinde uygulanan baskıcı yönetim bu sefer Rusya, BAE, S Arabistan, Katar ve Çin desteği ile sürdürülmek isteniyor. Kaynağı ve karşılığı belirsizlikler içeren döviz girişi ile çelişkilerle dolu bir piyasa yaratılmaya çalışıldı.

Elbette bu piyasa da bir süreliğine istenen sonuçları verdi. Arka kapı yöntemi ile döviz satışları vs ile oluşması gereken dengeler dışında oluşturulması arzulanan dengeler sonuç verdi. Negatif faiz ama yükselmeyen kur gibi...

Ama bu işler öyle istendiği gibi süreklilik arz edemiyor. Çünkü piyasa dengesi kendi içinde değil, dışarıdan yönlendirme ile elde edilmek isteniyor.

Ve sistem eninde sonunda herkesin bildiği gibi çatırdamaya başlıyor.

Hatırlarsanız 1993’de borsa coşmuş ve adeta ralli yapmıştı. Tıpkı 2000 yılındaki gibi... Ama her iki ralli de devam edemedi.

Ocak 94’de borsa aniden düşerken döviz fiyatları başını alıp gitti. 2000 yılında ise borsa sakin sakin düşerken ilk aşamada döviz yerinde saydı... Ama bir süre sonra orası da kaynayıp fokurdayıverdi.
Şimdi benzer bir senaryo mu olacak bilemiyoruz tabii. Ama finansal piyasalarda bu tepkiler pek hoş işaretler değil.

Bir yerde bir kaynama başladı mı devamı başka yerlerde gelebiliyor.

Bakalım bu sefer ne olacak?

***

Şimdi borsa düştü diye elbette bir şey olmadı. Ama süreci yakından izlemek gerekiyor. Çünkü sürdürülebilir bir piyasa için dengelerin serbestçe oluşması gerekiyor.

Mesela pek kimse dikkat etti mi bilmem ama 2022 yılında 13,4 milyar dolarlık fazladan altın ithal etmişiz. Dövizden bir kısım paranın altına gittiğini buradan söyleyebiliriz.

Bunu şu açıdan söylüyorum: İnsanlar ve kurumlar tasarrufları ile bir gelir elde etmek isterler. O nedenle para adres arar...

Paranın aradığı adreslerden biri bir süreliğine borsa oldu. Şimdi buradan çıkış yaşanıyorsa adres neresi olacak?

İşte önümüzdeki dönemde asıl cevap bekleyen soru bu olacaktır. Şimdilik sadece borsada oluşan çöküş işaretleri diğer piyasaları nasıl etkileyecek ve nasıl bir adres sorgusu ortaya çıkartacaktır.

Bekleyip göreceğiz. Ama baskıcı yönetimlerin ve yöntemlerin sonunun pek hayırlı olmadığını eski tecrübeler bize göstermişti.

Umarız ki ülkemiz adına bu sefer daha hayırlı sonuçlar ortaya çıkar. Aksi halde zaten 2014’den beri devam eden buhran ekonomisinin toplumdaki acıları çok daha ağır olabilir.

Belki de 6 ay gözlerimizi kapatmanın zamanı geldi. Sonra uyanınca ne göreceğimizi Allah bilir.

YORUMLAR (87)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
87 Yorum