Bir işletmenin değeri ve katma değer
Türkiye’de kurulmuş sanayi tesislerinin bugünkü piyasa değeri acaba kaç dolardır?
Bunu hesaplamanın muhtelif yöntemleri var, bildiklerimi kullandım ve bu değeri 875 Milyar dolar ile 1,075 Milyar dolar arasında tahmin ettim.
Kolay olsun diye bu rakamı şimdilik “Bir Trilyon Dolar” ve tek tesis gibi varsayıp devam edelim.
Soru: Peki, bu bir trilyon dolarlık tesiste 2023’te ne kadar “katma değer” üretilmiş ve 2024’te ne kadar üretilmiş olacak?
(Bu bir trilyon dolarlık tesisten çıkacak ürünlerin toplam değeri 550 milyar doları geçebilir fakat bu 550 milyar dolar içinde bu firmanın dışarıdan satın aldığı veya kiraladığı ürün ve hizmetler var. Bu makale, dışarıdan satın alınan her türlü mal ve hizmeti dışarıda bıraktığı için ciroyla şimdilik ilgilenmiyor.)
Cevap:2023 yılında 218 Milyar dolar üretilmiş. 2024 yılında bu tesiste 250 milyar dolar “katma değer” üretilebilir.
Özet: Türk imalat sanayi Bir Trilyon dolarlık bir yatırım yapmış ve bu yatırım sayesinde her yıl 250 Milyar dolar değerinde katma değer üretebiliyor.
Ele alınacak konu bir firmanın cirosu, kârı veya üretimden satışları değil; anlatılması denenecek olan bir firmanın ürettiği katma değerdir.
FAVÖK değil, Piyasa Değeri değil; Katma Değer.
“Katma Değer”i hesaplamak demek firmanın dışarıdan satın aldığı veya kiraladığı her şeyin hesap dışı bırakılması demektir.
Katma Değer: Dışarıdan satın alınan veya kiralananlara yapılan “eklemeler toplamı”dır, basitçe.
Peki, bu katma değer nasıl hesaplanıyor?
Bu sorunun hem karışık hem de uzun cevapları var.
Bir köşe yazısında basit ve kısa cevap tercih edilir, bunu deneyeceğiz.
Sağlıklı verilere ulaşmak kaydıyla aslında “Yöntem” oldukça basittir.
İngiltere’de işçi sendikaları, toplu iş pazarlıklarında mutlaka bu tabloyu da kullanırlardı.
KATMA DEĞER TABLOSU
“Vergiler, primler ayni yardımlar dâhil işçilik giderleri” Gelir Tablosunun “satılan malın maliyeti” veya “satışların maliyeti” kalemi içinde yer alır.
Yapılacak ilk iş “vergiler, primler ve ayni yardımlar dâhil işçilik giderlerini” satılan malın maliyeti tablosundan çıkarıp tabloyu yeniden oluşturmaktır.
Sonra da elde edilen “vergiler, primler ve ayni yardımlar dâhil işçilik giderleri” rakamını, “Gelir Tablosu”nun “Sürdürülen Faaliyetlerden Vergi Öncesi Kâr” rakamına eklemeli ve gelir tablosu yeniden oluşturulmalıdır.
Bulunan değer, yani üretilmiş katma değer: Vergiler, primler ve ayni yardımlar dâhil ödenen ücret ve maaşları, devlete ödenecek vergiler toplamını ve bu ödemelerden sonra şirkete kalan işletme artığı/karma gelirin toplamıdır.
İşletme artığı/karma gelir tutarının bir kısmı hissedarlara temettü olarak dağıtılabileceği gibi şirkette de kalabilir.
Çok daha basit söylersek üretilen katma değer, işçilerin aldığı ödemeler, devletin aldığı vergiler ve hissedarlara kalan paralar toplamından oluşuyor.
Görüldüğü gibi bu yöntem hem kaynak paylaşımı hakkında bilgiler verir hem de bir şirketin gerçek sıhhatini anlamak için analistlere derinlikli yeni bakış açıları kazandırabilir.
Bu yöntemle bu veriyi kullanan işletme sahipleri, hissedarlar, sendikalar, bankalar, borsa analistleri ve vergi denetmenleri daha önce sahip olmadıkları yeni ve ilave bir vizyona da sahip olabilirler.
Mesela Türkiye’de imalat sanayinde çalışan işçiler yıllık bazda 30.000 Euro katma değer üretirken; bu rakam Almanya’da 100.000 Euro’dur.
Peki, Türkiye’de daha düşük katma değer üretmek, çalışanların yeteneksizliği veya tembelliğinden mi kaynaklanıyor yoksa bunun başka sebepleri de mi var?
Bu ve benzeri sorular, verimlilikle ilgili çözüm arayanlara için de bir başlangıç oluşturabilir.
Muhtemelen işçi sendikalarına ilaveten, işveren sendikaları da işçiliğin payının yükseldiği durumlarda bu tabloyu işçi sendikalarına karşı kullanmaktadırlar.
Katma değerden daha çok pay alma arzusu her bakımdan sınıflar ve devlet arasında yaşanan bir çatışma alanıdır; pek çok bakımdan menfaat çatışmalarının yaşandığı bir meydan muharebesidir.
Önümüzdeki dönemde finansal yapısı zayıflamış veya zayıflayacak pek çok işletme için tıpkı geçmişte olduğu gibi FYY (Finansal Yeniden Yapılandırma) benzeri uygulamalar başlayabilir.
Görüldüğü gibi katma değer çalışanların refah seviyesi, vergi gelirleri ve şirketlerin yatırım yapacakları fonlar için temel kaynaktır.
Bir bakıma “Katma Değerli Üretim” her şeydir.
Türkiye üretilen ürünler çeşit ve satıldığı pazar sayısı bakımından dünyanın ilk beş ülkesinden biridir fakat katma değer açısından alt sıralarda.
Umarım basitleştirme uğruna konu, fazla yüzeysel kalmamıştır.