Dövizi satıp TL’ye geçme zamanı
Soru: Madem TL’nin değerleneceği bir dönem yaşayacağız, dövizlerimizi satıp TL’ye geçmek doğru bir tercih midir?
Cevap: Önümüzdeki altı aylık dönemde bütün göstergeler, tahminler ve beklentiler yıllık %20 civarında döviz getirisini işaret ettiği için evet.
Soru: Elimizdeki dövizlerin hepsini satalım mı?
Cevap: Risk yönetimi açısından daima dengeli olmak lazım; getirisi ve garantisi ne kadar yüksek olursa olsun eldeki bütün varlıklar tek bir finan§sal ürüne yatırılmamalı.
Soru: Peki, TCMB dövizimizi bizden satın alıp ne yapacak?
Cevap: Şov yapacak.
Tabir caizse, TCMB bu paraları, Türkiye’ye sıcak para getirmeyi düşünen yabancılara güçlü olduğunu göstermek için alıyor. Yoksa Bankalar gündelik işlerini yapmaya yetecek kadar dövizi ellerinde tutup, geriye kalanını zaten TCMB’ye yatırıyor. Bir bakıma zaten TCMB’de yatan dövizlerin mülkiyetini satın alıyor.
Soru: Peki, altı ay sonra tekrar dövize dönebilir miyiz?
Cevap: Kesinlikle, evet.
Günlerdir, bu ve benzeri sorulara muhatap oluyorum.
Yabancıların dövizlerini satıp TL varlıklara girdikleri bir dönemde, “yabancılar kazanacağına siz kazanın” yaklaşımıyla, döviz sahiplerini TL’ye geçmeye ikna etmeye çalışıyorum.
Ben ekonomi yönetimlerinde görev almış veya TCMB’de çalışmış iktisatçılarla DTH ve KKM konularında aynı fikirde değilim; onlar, “millet TL’ye geçsin ve bizim para politikalarının aktarım mekanizması daha iyi işlesin” derdindeler; döviz biriktirenlerin kayıp veya kazançlarını pek umursamıyorlar.
Ben aynı kanaatte değilim, DTH ve KKM ürünlerini isabetli ve etkili ürünler olarak görüyorum; bu ürünler olmazsa, Türk halkının da tıpkı Arjantinliler gibi birikimlerini yurtdışına çıkarmaya çalışacağına eminim. Bir gün bu konuyu da irdeleyeceğim.
Konumuza dönüp can alıcı soruyu soralım, acaba halkımız dövizini satmaya ikna olacak mı?
Bilmiyorum.
Türk insanının büyük çoğunluğu kendi hükümetlerine, bilhassa ekonomi ve döviz kuru konusunda asla güvenmez.
2002 yılında 1,69 olan dolar kuru, 2008 yılında 1,15 TL’ye yani %47 düşmesine rağmen mevduat/katılım hesabı hacmi hiç düşmediği gibi sürekli yükseldi.
Aşağıdaki tabloda da görüleceği gibi 2002 yılında 49 milyar dolar olan döviz hacmi 2008 yılında %100’den fazla artarak 101 milyar dolara yükselmiş.
Vatandaşlar Ak Parti’den önceki hükümetlere olan inançsızlık ve güvensizlik duygularıyla 2002-2008 döneminde döviz cinsinden en az %110 kazanma fırsatından mahrum kalmışlardı.
Soru: Peki, şimdi mevcut hükümete veya ekonomi yönetimine güveniyorlar mı?
Bilmiyorum.
Soruyu kendime sorayım, dövizleri satıp TL’ye geçmek konusunda hükümete güveniyor muyum?
Cevap: Uzun vadede asla, orta vadede her gün tetikte olmak kaydıyla kısmen ve kısa vadede evet.
Kısa vade bir yıl, orta vade 2-3 yıl ve uzun vade 3 yıldan uzun.
Aşağıdaki tablo, 2002’den günümüze kadar neredeyse her yıl artmış döviz tevdiat hesaplarının (DTH) dolar olarak hacmini veriyor.
“Bir ara Dolarizasyon %28’e kadar inmişti” diyenler de doğru söylüyor çünkü TL hacmi çok arttığı için DTH’ların oranı düşmüştü fakat mutlak değerleri hep yükseldi.
2008’de 2 milyar dolar düşmüş görünüyor. Sebebi 2008-9 dünya ekonomik krizidir ve bankalardan çekilen dövizlerin özel kasalara saklanmasından kaynaklanmıştır.
Keza 2016’da da darbe teşebbüsünden dolayı bazı dövizler yurtdışına gönderilmiş veya yine bankalardan çekilerek kasalara konmuştu.
2022-23-24 yılları kargaşa yılları olduğu için Kur Korumalı Mevduat hesaplarının tamamı DTH rakamlarına eklenmiştir.
(KKM’siz DTH: 2022’de 198 M dolar, 2023’te 188 M dolar ve 2024 Nisan’da 202 M dolar)
Kaynak: BDDK, veriler, aylık, yılsonu
Bu tabloyu görünce, bir kez daha döviz sahiplerinin, önlerine çıkan “servet artırma fırsatı”nı bu defa kullanacaklar mı yoksa eskisi gibi yine dövizde sabit mi duracaklar sorusu önem kazanıyor ve ben de cevabı bilmiyorum.
Doğrusu, TCMB son birkaç yıldır uyguladığı ve uygulamadığı politikalardan dolayı kredibilitesini zayıflattığı için bugün 145 milyar doları aşan brüt döviz rezervlerini, yılsonuna kadar 180 milyar dolara kadar yükseltmesi olumlu etki yapabilir.
Fakat bu dövizlerin kısa vadeli yabancı banka swaplarıyla değil, beş ve on yıl vadeli tahvil satışlarıyla olması tercih sebebi olmalıdır.
Brüt döviz rezervlerini bile daha fazla artırmaya çalışmak TL’de aşırı değerlenmeye sebebiyet vereceği için hem gereksiz ve zararlı hem de maliyetli olur.
Yurtiçi yerleşiklerin bu defa ne yapacaklarını bilmiyoruz fakat tarih bize, yurtiçi yerleşikler ne yaparsa yapsın şaşırmamayı ve onları eleştirmemeyi öğretirken, kurumlarımızın henüz oturmadığını ve sürekli yalpaladığını öğretti.