İktisadi ihanet

Şu anda bankalarda Kur Korumalı Mevduat hariç 12 Trilyon TL mevduatın dolar karşılığı yaklaşık 328 milyar dolar ediyor.

Soru: Bu gece %25 devalüasyon yapılsa ne olur?

Eğer bugün 36,6 TL olan bir doların değeri, yarın 45,75 TL’ye yükselse; yukarıda 328 milyar dolar olarak tespit ettiğimiz TL mevduatın değeri, bir gecede 66 milyar dolar azalarak 262 milyar dolara düşer.

Bir gecede 66 milyar dolar kaybetmek…

Devalüasyon, halkına refah vadeden bir yönetimin kendi toplumunu uyarmadan, bilerek ve isteyerek yoksullaştırmasıdır; bir bakıma iktisadi bir ihanettir.

Cari açık verdiği için dış borcu yüksek ve parası değerli fakat gelişmekte olan bir ülke er ya da geç devalüasyon yapmak mecburiyetinde kalır.

Yanlış anlaşılmak istemem; 2026 sonbaharına kadar Türkiye’de bir devalüasyon olabileceğine ihtimal vermiyorum.

Öte yandan, yabancı yatırımcıların henüz “tadımlık düzeyde” Türkiye’ye giriş yaptıkları görülüyor; yüksek faizin cazibesine dayanamayarak, yüksek oranlarda döviz girişleri olursa TL değerlenmeye devam eder.

Şu anda uygulanan değerli TL politikalarının, devalüasyona, bir çağrı olduğu fikrini ekonomi yönetimi kabul etmiyor tam tersine TL’nin değerlenmesinden çok memnun.

Sayın Mehmet Şimşek 3 Haziran 2023 tarihinde atandığında bir dolar 21,15 TL’ydi.

Sayın Şimşek’in atanmasından sonraki 7 ayda dolar %39,2 oranında devalüe edildi; bugün enflasyon, umulduğu kadar düşmüyorsa sebebi, yapılan bu devalüasyondur.

Bu devalüasyon döneminde, piyasa faiz oranlarıyla, profesyonelleri bile %19 faiz elde edemediler; TL’de kalan herkes, reel olarak, minimum %20 oranında para kaybetti.

Dolara karşı %20 kaybettiler fakat yıllık %65 olan enflasyona karşı daha yüksek paralar kaybettiler.

TL’de kalıp kötü iktisat politikalarının kurbanı olanlar genellikle küçük birikim sahipleridir. Biriken Trilyonların çoğu ayda bin TL’yle 50.000 TL arasında para biriktirebilenlerin parasıdır, genellikle.

Halka refah ve istikrar vadederek kariyerini, şöhretini, makamını veya çıkarlarını geliştirirken; hanehalkının iktisadi yıkımına sebebiyet vermek de iktisadi bir ihanettir sayılır.

Her dönemin bir kazananı olur; bu dönemde de bilhassa bankalardan kredi alabilenler kazandı.

Bankalar, varlıkları borçlarından, gelirleri giderlerinden daha fazla olanlara yani zenginlere kredi verir; zenginler bu çarpık iktisadi düzen yüzünden servetlerine servet kattılar.

Neyse ki halkımızın büyük çoğunluğu yönetimlere güvenmediği için birikimlerini TL’de tutmaz döviz, altın veya gayrimenkul alır.

Hanehalkının çoğu TL’de kalması durumunda mutlaka para kaybedeceğine inandığı için TL’den kaçar; kaçınca da uygulanan iktisadi politikalar başarılı olamaz, olamıyor.

DEVALÜASYON VE ENFLASYON SARMALINI KIRMAK

Özetleyelim: Hükümetler başarısız olduğu için devalüasyon ve enflasyon bir sarmal gibi devam ediyor ve edecek.

Önerme: Döviz birikimlerin %80’inin gönüllü olarak TL’ye geçmesi durumunda, devalüasyon tehlikesinin ortadan kalktığını ve enflasyonla mücadelenin başarılı olduğunu varsayalım.

Soru: Peki, döviz birikim sahipleri nasıl ikna edilebilir?

Cevap: TL birikimlerinin devalüasyon ve enflasyon yöntemiyle eritilmesini engelleyecek “garantiler”le.

Ezberci iktisatçılar hemen “bu tip garantiler verilemez” diyeceklerdir, geçiniz.

TMSF her bir kişinin her bankadaki bir hesabı için 950 bin TL mevduat ve katılım hesabı garantisi veriyor; aslında, örtük ve dolaylı da olsa devlet, bankaların batmasına izin veremeyeceği için bankalardaki bütün mevduata garanti veriyor.

Daha önce ayrıntılarına girmiştim; bankalarımız, yurtdışından borçlanan şirketlere; TMSF, bankalara ve Hazine de, TMSF’ye kefil olduğu için aslında, özel sektörün dış borçları bile devletin kefaleti altındadır.

Devalüasyon, enflasyon ve iktisadi krizlerin yol açtığı yıkımlar kamunun iktisadi politikalarından kaynaklanıyorsa telafisi de kamuya düşmez mi?

Döviz kaynaklı Kur Korumalı Mevduat (D-KKM) bu tip bir garantiydi ve kamuya bir maliyet yüklemeksizin görevini başarılı bir şekilde yaptı.

D-KKM ve benzeri garantiler sağlanırsa hanehalkının önemli bir kısmı TL’ye geçebilir.

Sayın Mehmet Şimşek dahil yeni ekonomi yönetimi, Kur Korumalı Mevduata karşı adeta haçlı savaşı ilan ederek büyük yanlış yaptılar.

Halbuki, enflasyonu kesin bir yenilgiye uğratmak ve devalüasyon riskini bertaraf etmek için D-KKM’yi genişletmeleri ve benzeri ürünler geliştirmeleri gerekiyordu.

Altınla ilgili şimdiye kadar geliştirilen bütün çözümler ya kamunun, ya bankaların, ya altın rafinerilerinin ya da kuyumcuların menfaati gözetilerek geliştirildi ve tam başarılı olamadı.

Altınla ilgili çözüm önerileri, altın birikimi olanların menfaati gözetilirse başarılı olur.

Şu anda bankalarda 200 milyar dolar karşılığı, altın, dolar ve Euro mevduat ve katılım hesabı var ve bu meblağ yeni ürünler geliştirilmezse azalmayacak.

KKM’nin iptal ve ilga edilmesiyle ekonomi yönetiminin başı göğe değmedi tam tersine bu, onlara enflasyonla mücadelede başarısızlık getirdi.

Geçmişin ve başka gerçekliklerin ezber ve klişelerine sadakatle bağlı kalan iktisatçılar ve yöneticiler; kendi ülkelerine, en çok geçmişteki yapay ve sonuçsuz başarıları tekrarlatabilirler.

YORUMLAR (16)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
16 Yorum