Kemal Unakıtan ve enflasyonla mücadele
Bir röportajında Sayın Mehmet Şimşek, mealen “Türkiye’de 1974’ten beri yüksek enflasyon vardı; yüksek enflasyonu düşürmek vaadiyle 2002 yılına kadar iktidara gelen 20 farklı hükümet enflasyonu düşüremedi fakat biz yani 58. Abdullah Gül ve 59. Recep Tayyip Erdoğan hükümeti enflasyonu tek haneli rakamlara düşürmeyi başardık.”
Sayın Şimşek, “geçmişte düşürdüğümüz gibi yine enflasyonu yine düşürürüz” demek istiyor.
“Buyursun düşürsün, elini tutan mı var” sorusu bu yazının konusu olacaktır.
Sayın Şimşek göreve geldikten sonra, dipsiz bir kuyuya yuvarlanmak üzere olan ekonomi toparlandı; fiyat mekanizmaları ve ürünlerin birbirlerine göre göreli fiyatları mantıklı bir hale geldi, vs.
TCMB faizi, Mevduat faizi, kredi faizi, kurlar ve enflasyon oranları birbiriyle ilişkilendirildi ve piyasalar tekrar ölçülebilir bir düzene girdi.
Fakat enflasyonla mücadele konusunda her geçen gün soru işaretleri büyüyor.
Sayın Şimşek göreve başladığında %38 olan TÜFE oranı, aradan 20 ay geçmesine rağmen bugün yani 2025 Ocak ayında hala %41,5.
Hükümet, geçmişte, yani 2001’de %68,5 olan enflasyon oranını 2005’te %7,7’ye düşürmüştü.
Acaba hükümet aradan yirmi yıl geçtikten sonra benzer bir başarıyı tekrarlayabilecek mi?
2023’de %65 olan enflasyon oranı, üç yıl sonra yani 2026’da acaba tek haneli oranlara düşecek mi?
Sayın Mehmet Şimşek geçmişte yapılan ne varsa hatırladığı için neredeyse birebir, geçmişte alınan tedbirlerin benzerlerini almaya çalışıyor fakat şimdiye kadar yeterince başarılı olamadı ve her geçen gün şüpheler artırıyor.
2002 -2012 döneminde ne olmuştu da hükümet başarılı olmuştu, hatırlayalım:
TCMB gecelik borç verme faiz oranları, 2002’nin sonunda %51 ve 2005’in sonunda da %17,5 düşmüştü.
2002 yıl sonunda 1,64 TL olan dolar kuru, üç yıl sonra yani 2005’in sonunda 1,34 TL’ye düşmüştü.
Kurlardaki bu düşüşü bugüne uyarlayalım: Bugün 36 TL olan bir doların değeri, üç yıl sonra yani 2028’de, 29,42 TL’ye düşer.
Sanayici ve ihracatçıların çoğunun önümüzdeki yıllarda sıkıntıya gireceğini bu veriler garanti ediyor; önümüzdeki dönemde de kurların artmayabileceği veya az artacağını söyleyebiliriz.
3)2003 yılında %11,4 olan bütçe açığı 2005 yılında %2’ye düşmüştü.
4)2002 yılında 52 milyar dolar olan ithalat, TL’nin değer kazanmasıyla, 2005 yılında 117 milyar dolara yükselmişti. Bilhassa uzakdoğudan ithal edilen ürünler sayesinde genel mal fiyatları yerinde saymış ve hatta bazı ürünlerin fiyatı TL olarak düşmüştü, vs. vs. vs.
Görüldüğü gibi, bugün yapılanların neredeyse aynısı 2002 - 2012 döneminde de yapılmıştı.
Alınan bütün tedbirlere rağmen dün açıklanan Ocak ayı enflasyon sonuçları çok yüksek geldi: Aylık %5,03 ve yıllık %42,12.
Peki hükümet bilindik ve akla makul gelen bütün tedbirleri aldığı halde niçin sonuç alamıyor?
BÜTÇE BÜTÇE BÜTÇE
Her ay “merkezi yönetim bütçe” rakamları açıklandığında herkes “bütçe açığının oluşturacağı sorunlara” odaklanıyor. Halbuki Türkiye’nin “bütçe açığı sorunu” yok, yirmi yıldır yok.
Bütçe açığının enflasyonu açıklayıcı niteliği olmadığı görülünce bu defa ne anlama geldiğini kullananın da bilmediği “Maliye, TCMB’yi yalnız bırakıyor” klişeleri kulaklarımızı tırmalıyor.
Bütçeyle enflasyon arasında bir ilişki var hem de kuvvetli bir ilişki var; ilişkinin çok güçlü olduğu dört başlıkta konuyu irdeleyelim: Bütçe Büyüklüğü, Bütçe Açığı, Faiz Ödemeleri ve Faiz Dışı Fazla.
BÜTÇE BÜYÜKLÜĞÜ
Yıllar Milyar TL ENF. ORANI %
2003 140 18,40
2004 141 9,32
2005 146 7,72
Üç yıllık dönemde, “bütçe hacmi”nde yani büyüklüğünde neredeyse hiç bir artış olmaması bize ne söylüyor?
Cevap: Hacmi büyümeyen bütçelerin enflasyona katkısı olmaz. Bütçe büyüklüğü artışıyla enflasyon oranı doğru orantılıdır. Bütçe ile enflasyon arasındaki birincil ve belirleyici ilk çıkarımımız bu olsun.
BÜTÇE AÇIĞI
Yıllar %
2003 11,2
2004 7,1
2005 2,0
İkinci çıkarımımız da bütçe hacminin artmadığı dönemlerde, bütçe açığı çok yüksek olsa bile etkisi fazla abartılmamalıdır.
Son yirmi yılda bütçe açığı %2’ler civarındadır ve hiç bir ekonomik sorunun kaynağı bütçe açıkları değildir. Hatta şu soruyu da sorabiliriz: Madem bütçe açığı bu kadar iyi enflasyon niçin yüksek?
Görüldüğü gibi bütçe hacminin artmaması kaydıyla çok yüksek olan %11,2 ve %7,1 bütçe açıkları bile enflasyonun düşmesini engelleyememiştir.
FAİZ ÖDEMELERİ (MİA TL)
Yıllar Bütçe Faiz Ödemeleri
2003 140 59
2004 141 56
2005 146 46
Düşünün, bir maliye bakanısınız ve bütçenizin %42’sini sadece faizlere ödüyorsunuz. Bugüne uyarlarsak, 14 Trilyon 730 milyar TL bütçenin %42’si, 6 Trilyon 186 milyar TL ediyor. (2025 için planlanan faiz ödemeleri bir trilyon 950 milyar TL.)
Genel olarak bir bütçede faiz ödemeleri, bütçenin %15’ini geçmediği sürece sürdürülebilirliğe bir zararı yoktur.
Son 15 yılda faiz ödemeleri %15 sınırını hiç aşmadı.
FAİZ DIŞI FAZLA (MİA TL ve Bütçe %)
Yıllar Tutar %
2003 18,4 4,04
2004 26,2 4,70
2005 37,6 5,80
Faiz Dışı Fazla (FDF) demek, bütçe gelirlerinin faiz hariç bütün harcamalara yetip, artması yani fazlalık vermesi demektir. Artan kısım da faiz ödemelerinde veya borç azaltımında kullanılır.
Görüldüğü gibi bütün bütçe kısıtlarına rağmen, maliye bakanlığı bu üç yılda faiz ödemeleri için bile para biriktirebilmiş.
Gerçekten de Bütçe Disiplini ve enflasyonla mücadelede alanında tebrike şayan bir başarı elde edilmiş 2002 ve sonrası dönemlerde.
Bu hükümet, yüksek faizlerle, değerli TL’yle, enflasyonun altında artan asgari ücretle ve diğer onlarca düşük gelirliler aleyhine tedbirlerle enflasyonu düşürebilir; fakat asla tek haneye düşüremez.
Çünkü hükümet:
1) 2023 bütçesini %124, 2024 bütçesini %64, 2025 bütçesini %37 ve 2026 bütçe hedefinin de %18 artırdı.
Bütçenin büyüdüğü ve talebin canlı olduğu bir ortamda enflasyon istenildiği kadar düşmez; düşemez.
Hükümet 2023 yılında 6,6 Trilyon TL bütçe yapmıştı.
2024’te bütçeyi 10,8 Trilyon TL’ye yükseltti.
Bu yıl için de 14 Trilyon 730 milyar TL’lik bütçe yaptı.
Hükümet, hem cebine 14 Trilyon 730 milyar dolar koyarak çarşı pazara çıkıyor hem de enflasyonun düşmesini umuyor; bu imkansız.
2) Hükümet, bu kadar yüksek bütçe harcamaları yapmasına rağmen bütün gelirleri, faiz hariç giderlerine yetmiyor yani faiz dışı fazla (FDF) veremiyor. 2023 ve 2024’te tam bir Trilyon 541 Milyar TL faiz dışı açık verdi yani aldığı borçların faizini de borç alarak ödedi.
Yine de bilinmesini isterim ki Türkiye’nin şu anda ve yakın gelecekte bir “kamu borcu sorunu” yoktur; olmadığı için de borçlanma bir sorun oluşturmaz fakat riskleri artırır.
Muhtemelen burada irdelediğim verileri ve diğer pek çok konuyu Sayın Şimşek de biliyor.
Soru: Peki niçin harcamaları kısıp daha küçük bir bütçe yapmıyor?
Cevap: Çünkü bütçeyi tek başına yani Hazine ve Maliye Bakanlığı olarak hazırlama yetkisi yok ve daha düşük bir bütçe için Sayın Cumhurbaşkanını ikna edemiyor.
Soru: Peki, bütçeyi kim hazırlıyor?
Cevap: T.C. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı verileri Hazine ve Maliye Bakanlığından alıp bütçeyi hazırlıyor.
Adından da anlaşılacağı gibi Strateji ve Bütçe Başkanlığı Cumhurbaşkanının sekreteryası görevini görüyor; dolayısıyla bütçe büyüklüğünü aslında Sayın Cumhurbaşkanımız belirliyor ve hazırlatıyor. Cumhurbaşkanımızın harcama yapmayı sevdiği biliniyor.
Bilvesile, 2002 - 2009 yılları arasında sağlık sorunlarına rağmen Maliye Bakanlığı yapan ve oluşan iktisadi başarılarda büyük katkısı bulunan büyüğümüz, üstadımız Sayın Kemal Unakıtan Beyefendiye Allah'tan rahmet diliyorum.














