Kredi sebep enflasyon sonuçtur

Cumhurbaşkanı Erdoğan CNN Internationl’a verdiği röportajda 'Faiz oranları ve enflasyonun pozitif yönde ilişkili olduğuna dair bir tezim var. Faizler ne kadar düşerse enflasyon o kadar düşer. Attığımız adımların sonuçlarını gördük.' demiş.

Sayın Cumhurbaşkanından bu tezi acaba doğru mudur? Elde edilen sonuçlar, gerçekten Cumhurbaşkanını haklı çıkarıyor mu? Cevapları, eski iddia olan, “faiz sebep enflasyon sonuçtur” önermesiyle birlikte irdeleyelim.

Bir kredi işlemi, borç olarak alınan para, tarımsal ürün veya eşyanın, bir “fazlalık”la birlikte yani faizle birlikte geri ödenmesi veya iade edilmesiyle, tamamlanmış olur.

Her kredi işlemi, faizli olmak zorunda değil fakat faizli her işlem bir kredi sözleşmesidir.

Bir bakıma, “fazlalık” olarak “faiz” kredi sözleşmelerinin mütemmim bir cüzüdür. Her bakımdan “fazlalık” ancak ve yalnız kredili işlemlerde mümkün olabilmektedir.

FAİZ VE KREDİ

Etkileşim bakımından “Faiz ve Kredi” arasındaki ilişki “ters orantılı”dır.

Faiz ve enflasyonun dengede olduğu bir konjonktürde (toplu durumda) anlamlı oranlarda “faiz oranları artırılırsa kredi hacmi düşer, faiz oranları düşürülürse kredi hacmi artar.”

Bu ters orantılı olgu bilindiği için kamu, iktisadi faaliyetleri canlandırmak için faiz oranlarını düşürür; böylece, düşen faiz oranları sayesinde, önce krediler ardından da tüketim ve yatırım harcamaları artar.

Yüksek oranlarda artan tüketim ve yatırım harcamaları da önce büyümeyi sağlar, biraz gecikmeli de olsa enflasyonu artırır.

KREDİ VE ENFLASYON

“Kredi ve Enflasyon” arasındaki etkileşim ilişkisi “doğru orantılı”dır.

Faiz ve enflasyonun dengede olduğu bir toplu durumda, dengeyi bozacak miktarda “krediler artarsa enflasyon yükselir, krediler azalırsa enflasyon düşer.”

Kamu otoriteleri ve ekonomi yönetimleri kredi ve enflasyon arasındaki bu kuvvetli etkileşimi bildikleri için enflasyonun yükseldiği dönemlerde, enflasyonu düşürmek için faizleri yükseltirler ve daha da yükseltebileceklerine dair piyasaları sözlü yönlendirmelerle tehdit ederler; böylece toplam talebin düşeceğini ima ederek, kredi vermeyi/almayı zorlaştırırlar.

Kredilere ulaşma imkânının kısıtlanması tüketim ve yatırım harcamalarını azalır ve sonuçta enflasyonun

artış hızı yavaşlar.

FAİZ VE ENFLASYON

“Faiz ve Enflasyon” arasındaki etkileşim ilişkisi “ters orantılı”dır.

Faiz oranları yükseldikçe krediler azalır; krediler azalınca, iktisadi faaliyetler yani yatırım ve tüketim harcamaları azalır; bu da önce büyüme oranını, ardından da enflasyonun artış hızını düşürür.

Tersi de doğrudur yani faiz oranları düştükçe krediler artar; krediler artınca da yatırım ve tüketim harcamaları artar, bu da, önce büyüme hızını ardından da enflasyon artış hızını artırır.

Esnaf diliyle söylersek faiz oranları düştükçe krediler artar yani para basılır; faiz oranları yükseldikçe krediler azalır yani piyasadan para çekilir.

Önce Sayın Cumhurbaşkanımızı onaylayalım: Faiz, kredi işlemlerinin özünde mündemiç (içkin) bir olgu olduğu için “faiz sebep enflasyon sonuçtur” önermesi, dolaylı ve lafzi olarak da olsa doğrudur.

Böylece, bu kısa ve basit analizimiz bize, “kredi işlemleri sebep enflasyon sonuçtur” çıkarımını yapma imkânı vermektedir.

Fakat “hangi kredi” sorusu askıda irdelenmeyi bekliyor.

Önermeyi tam doğru bir ifadeye çevirmek istersek, “enflasyon oranının çok çok altında bir faiz oranı sebep, yükselen enflasyon sonuçtur” çıkarımını elde ederiz.

Eğer Sayın Cumhurbaşkanımız yukarıda yaptığım analizleri yaparak bir sonuca ulaşsaydı, haklı olurdu çünkü Sayın Cumhurbaşkanımız daha önceleri hiç “düşük faiz veya yüksek faiz” sebep enflasyon sonuçtur ifadesini kullanmamıştı.

Fakat artık net bir şekilde kullanıyor: “Faiz ile enflasyon arasında pozitif yönde bir ilişki olduğuna dair bir tezim var” dedi.

Eğer Sayın Cumhurbaşkanımız “düşük faiz sebep enflasyon sonuçtur” deseydi, gerçekten de, dünyadaki bütün iktisatçılar, apaçık bir şekilde bu önermesini onaylardı.

Fakat Sayın Cumhurbaşkanımız tam tersini yani ‘yüksek faiz sebep enflasyon sonuçtur’ iddiasında bulunarak iktisatçılarla ihtilafa düştü.

FAİZ ORANLARI KREDİ VE ENFLASYON

Faiz ve makro ihtiyati tedbirler krediye ulaşmanın fiyat ve şartlarını belirler, yani bir bakıma, piyasalara, enflasyonun geleceğiyle ilgili sinyal verir.

Tekrar: Kolay ulaşılabilir, düşük faizli ve hızla artan krediler, yatırım ve tüketim harcamalarını artıracağı için önce ekonomi büyür ve ardından enflasyonun artış hızı yükselir.

Bu önermenin tersi olan “zor ulaşılan ve yüksek faizli krediler” enflasyonu düşürür, önermesi de doğru ve zorunlu bir çıkarım olur.

Şimdiye kadar anlattıklarımın sadece bir teori olmadığını ve her ekonomide ispatlanabileceğini biliyorum fakat biz, faizlerin %19’dan aşağıya doğru indirildiği Eylül 2021 tarihini baz alarak rakamlara bakalım.

Bu dönemde TL krediler ( 2,562 M TL’den 6.405 M TL’ye yükselmiş) %150 oranında artmıştır.

Eylül 2021’de, Hazine’nin yıllık (son on iki aylık) harcaması 1.385 M TL’ydi. Nisan 2023 itibarıyla, son 12 ayda, Hazine’nin harcamaları 3.602 M TL’ye yükselmiş; yani Hazine harcamaları bu 19 aylık dönemde (3.414/1.385=2.60) %160 artmıştır.

Acaba bu dönemde enflasyonda ne gibi gelişmeler yaşanmış?

TÜFE’nin Eylül 2021 – Nisan 2023 dönemindeki toplam artış oranı toplamı: %128

ÜFE’nin 2021 – Nisan 2023 dönemindeki toplam artış oranı toplamı: %192

Ortalamayı alırsak, (ÜFE + TEFE)/2= (128+192)/2= %160

Rakamların Özeti:

TL kredilerde artış oranı %150,

Kamu harcamalarında artış oranı %160 ve

Enflasyon ortalamalarındaki artış oranı da %160 olarak gerçekleşmiştir.

Hesapladığımız bu oranlar, bize, kredi ve enflasyon arasındaki etkileşimi ve nedenselliği net bir şekilde göstermektedir.

Bir başka anlatımla, krediler ve enflasyon arasında hem engellenemez bir etkileşim var hem de sebep sonuç ilişkisi var.

Elbette modelimize eklenebilecek pek çok ilave parametre daha var fakat sanırım bu rakamlar bize “ucuz ve bol kredi sebep enflasyon sonuçtur” önermesini ispatlamaya yeter.

DÜŞÜK ORANLI KREDİ ARTIŞ HIZI ENFLASYONU DÜŞÜREBİLİR Mİ?

Acaba yukarıda anlattıklarımızın tam tersi de doğru olabilir mi?

Madem yüksek kredi artışları yüksek enflasyona sebep oluyor, acaba, faizleri yükseltmeden “emir ve yasaklarla” kredilerin artış hızı yavaşlatılırsa enflasyon artış hızı da yavaşlatılabilir mi?

Cevap vermeden evvel, bürokrasinin aldığı bazı kararlardan anlıyoruz ki ekonomi yönetimi, faizleri yükseltmeden kredileri kısmayı ve bu sayede enflasyonu düşürmeyi planlıyor.

Soruyu berraklaştıralım: Mevcut %8,5 faiz oranı artırılmadan ve sadece kredi artış hızı yavaşlatılarak, enflasyon artış hızı düşürülebilir mi?

Cevap: Pek çok ilave tedbirle birlikte, yukarıdaki anlattıklarımızın “mefhumu muhalifi”nden, bu soruya “evet bir miktar düşürülebilir” klişe cevabı verilebilir gibi duruyor. Aslında “artık çok geç” diyeceğimiz noktalara geldik ve bu soruya “evet” cevabı vermek, artık mümkün değil.

Ekonomi yönetiminde oluşan itibar açığı dolaysıyla, güvenilirlik buharlaştı, bundan dolayı da herkes, bulduğu her parayı çok hızlı bir şekilde harcamaktadır.

Çünkü enflasyonun ineceğine inanan kimse kalmadı.

Biz buna beklentilerin oluşturduğu enflasyon diyoruz. Olumsuz bu beklentileri kırmak için normal zamanlarda yapılabilecek her şeyin, artık daha fazlası yapılmak zorunda.

Yüksek enflasyon oranları düşmezse ve faizler, mevcut enflasyon oranının çok altında tutulmaya devam ederse, TL birikimi olanların altın ve dövize hücumları devam edecektir.

Altın ve dövize ulaşmak mümkün değilse, bu defa paralarıyla, değeri düşmeyebilecek dayanıklı ve ithal mallara yöneleceklerdir. İlave para kalırsa da gelecekteki her tüketimlerini öne alarak, ellerindeki parayı harcamaya çalışacaklardır.

Düşük TCMB gösterge faiz oranları ve düşük kredi faiz oranlarına rağmen, eğer bugünlerde ekonomi, tahmin edildiği kadar kötü durumda değilse, bunun sebebi Kur Korumalı Mevduat ürününde vadenin bir aya çekilmesi ve mevduat faiz oranlarının, “serbestçe ve pazarlıkla %40”lara kadar yükselmesidir.

MEHMET ŞİMŞEK FAKTÖRÜ

Benim tanıdığım Mehmet Şimşek 'Faiz oranları ve enflasyonun pozitif yönde ilişkili olduğuna dair bir tezim var. Faizler ne kadar düşerse enflasyon o kadar düşer” cümlesini kuran bir liderin emrinde çalışmaz.

Geçmişte idealleri uğruna kazandığı paranın %85’ini kaybetmeyi göze alarak gelip çalışmış ve sonunda kendi çalışma arkadaşlarının saygısız iftiralarına maruz kalarak ayrılıp yurt dışına gitmişti. Şimdi de iyi bir işi olduğu söyleniyor. Fakat ortada kendi fikirlerini realize edecek bir ortam yok.

Güç ve iktidar AK Parti’nin elinde her an etrafı yakacak bir ateş topuna dönmüş ve bu ateş topunun söndürülme ihtimali kalmamıştır; öte yandan 28 yıldır güç ve iktidardan mahrum kalan CHP ve lideri Sayın Kemal Kılıçdaroğlu, hareketsizlikten dolayı donmak üzeredir

AK Partiye bir tavsiye: Böyle bir ortamda “Ateş Topu”nun yani iktidarın Kemal Kılıçdaroğlu’na devredilmesi, bir zarurettir; çünkü bu devir hem AK Parti’nin yanmasını ve ülkenin yakılmasını engelleyecek hem de ana muhalefet liderinin temsil ettiği kitleyi ısıtacaktır.

Eğer Kılıçdaroğlu seçilir ve ekonomi Ali Babacan Bey’e bağlanırsa, Sayın Mehmet Şimşek’in yeni hükümete, her türlü katkıyı sunacağına eminim.

Yarın: Kemal Kılıçdaroğlu’nun seçilmesi caiz midir?

YORUMLAR (22)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
22 Yorum