Meh-met bi-ze pa-ra bul
Sayın Mehmet Şimşek ne enflasyonu düşürmek ne de ekonomide başka başarılar elde etmek için atanmadı; şahsi itibarını ve yeteneklerini kullanarak Türkiye’ye “yurt dışından yatırım çekmesi” beklentisiyle atandı.
Neredeyse herkes bu görevi yani yurt dışından para çekme başarısını, eğer mümkün olursa, alkışlamaya hazır gözüküyor.
Uluslararası Kredi Derecelendirme Kuruluşları nezdindeki reyting notu yatırım yapılabilir seviyelerinin beş kademe altına indiği ve öngörülebilirlik kalmadığı için yabancı yatırımcılar, Türkiye’yi ilgi alanlarından çıkarmış görünüyorlar.
Hatta toplam yatırımlar içinde en çok %5’ini riskli de olsa getirisi yüksek pazarlara yatıran yatırımcılar bile Türkiye’den uzak duruyor.
Bir yabancı yatırımcı, yabancı bir ülkeye giderken veya yatırım yaparken kârlılığı sağlayacak doğru fiyatların yanı sıra daha birinci dakikada “exit strategy” denilen “satıp çıkma stratejisi”ni de oluşturur.
Yabancı yatırımcı elbette kurların ya da faizlerin seviyesini önemser fakat Türkiye gibi güvenilirliği azalmış bir ülkede, esas önemsedikleri olgu “istedikleri zaman” ellerindeki varlıkları satıp çıkmalarının şüpheye yer bırakmayacak şekilde olabilirliğidir.
Sayın Şimşek’in, Türkiye’ye güvenini ve ilgisini kaybetmiş bu yatırımcıların önce ilgisini çekmesi sonra güvenini kazanması ardında da ikna etmesi gerekiyor; şimdiye kadar yapılması gereken pek çok şeyi yaptı ve sunduğu “yol haritası”yla yabancı yatırımcıların takdirini kazandı.
Şimdiye kadar yapılanlar, Sayın Şimşek’in yabancı yatırımcıları çekme yolunda başarılı olduğuna dair içeride ve dışarıda genel bir mutabakat oluşturdu: Enflasyonun düşürülmesi, cari açığın azaltılması, bütçe disiplininin sağlanması, kur ve faiz piyasalarının tamamen serbestleştirilmesi çalışmaları vs. vs.
Yurtdışından para çekmeye çalışırken enflasyonu düşecek, cari açık azalacak, bütçe büyük açıkları oluşmayacak ve dünyada itibar artacak.
Öyle görünüyor ki, para çekmek için başarılanlar ve başarılacaklar neredeyse para çekmekten daha değerli sonuçlar oluşturabilir.
Peki, kim bu yabancı yatırımcılar ve parayı Türkiye’ye nasıl getirecekler?
1) Doğrudan yatırım yapmaya gelecek olan yatırımcılar. Bu tip yatırımlara “greenfield yatırım” deniyor yani tesisini ve şirketini sıfırdan kuracak yatırımcılar.
Avrupa Gümrük Birliği öncesinde, yüksek gümrük duvarlarıyla korunan iç pazarımızı ele geçirmek ve küresel bir şirket olmanın hakkını vermek için Türkiye’ye bazı doğrudan yabancı yatırımlar gelmişti.
Fakat Türkiye Avrupa Gümrük Birliğine girdikten sonra neredeyse hiç yeni yabancı yatırım gelmedi.
Bu aralar Avrupa kökenli doğrudan bir yatırımın gelme ihtimali hiç yok; tam tersine TOFAŞ DOBLO gibi bazı projeler buradan sökülüp Avrupa’ya taşınabilir.
2) Brownfield yatırımlar. Yani mevcut kurulmuş şirketlerin hisselerini hisselerini satın alarak gelecek yatırımcılar.
Geçmişte hizmet sektöründe bu tip çok büyük yatırımlar geldi. Örnekler Garanti Bankası, Denizbank, İNG, Yapı Kredi ve diğer bazı bankalar; keza Türk Telekom Turkcell, Vodafon vs.
Yabancı yatırımcıların geçmişteki bu alımlardan memnun kaldığını söylemek kolay değil fakat yine de bu alana yatırım gelme ihtimali sıfırdan yapılacak yatırımlardan daha yüksektir.
3) Yurtdışından kredi almak ya da alınmış kredileri yenilemek.
Sayın Şimşek göreve geldikten sonra yenilemeler daha kolay yapılmaya başlandı. İlave 2-3 milyar dolarlık mütevazı tahvil ve sukuk ihraçları da talep görmeye başladı.
Fakat yüksek faizlerine rağmen bu rakamlar Türkiye’nin bütün ihtiyaçlarını tam karşılamıyor. Mesela faizine razı olunsa da, bir defada, on milyar dolarlık tahvil ya da sukuk ihracına çıkılsa, yeterli talep gelmeyebilir.
4) Yabancı yatırımcılar, emsalleri arasında “dünyanın en iskontolu borsası” olan Bist İstanbul’dan hisse senetleri alabilir. Bir ara gelecek gibi oldular fakat sonra satıp çıkmaya başladılar. Fakat bu alandaki umutlar tamamen tükenmiş değil.
5) Hazinenin uzun vadeli, mesela on yıl vadeli TL “tahvil ve sukukları”nı satın alabilirler. Muhtemelen, yabancı yatırımcılar gelirlerse, bu ürünleri satın almaya geleceklerdir.
Çünkü Sayın Şimşek yabancı yatırımcılara çok ikna edici bir enflasyonla mücadele haritası sunuyor.
Eğer Sayın Şimşek’in vaatleri tutarsa yabancı yatırımcıların “özkaynak karlılıkları” %20’leri hatta %30’ları aşabilir.
Tecrübeler, yabancı yatırımcıların önce tahvil ve sukuk, ardından hisse senetleri, sonra da şirket devralmaları yoluyla gelişmekte olan pazarlara girdiklerini gösteriyor. Yani benim yaptığım sıralamanın tersi bir sıralamayı, 5,4,2,1 tercih ediyorlar.
Peki, gelirlerse başımız göğe mi değecek?