İki çay

Baktım adamım gidiyordu.

Hafif bir omuz çantası, sağlam bir ayakkabı ve sâkin bir yüz.

Yetişip durdurdum ve yol kenarındaki asmalı küçük kahveye oturtup bir çay söyledim. O bir de sigara ekledi buna.

Çay bardağı yarısına geldiğinde anlatmaya başladı. Yavaş ve keskin cümlelerle anlatıyordu anlattıklarını. Nerdeyse hepsi aklımda kaldı.

Şöyle diyordu adamım:

“…Yoruldum. Çünkü ben bir insanım. İnsan yorulur. Haksızlıklara uğradım ve buna şaşırmadım, çünkü insan insana haksızlık eder. Dikkatimi haksızlık etmemek üzerine yoğunlaştırdım.”

Kimseye haksızlık etmemeyi başarabildiniz mi yani, diye sordum.

“Sanmıyorum” dedi adamım. “Mutlaka etmişimdir, ama dedim ya, bunu yapmamak için dikkat etmeye çalıştım. Farkındaysan bu şehir artık aşırı kalabalık ve insanların ortak yanları giderek azaldı. Farklılıkları çoğaldığı için de birbirlerindeki özel şeyleri daha iyi görmeleri gerekirken, daha az görmeye başladılar. Bu nedenle de görmedikleri, farketmedikleri şeyleri umursamamaya, dolayısıyla o özelliklere sahip olan insanları da umursamamaya başladılar. Bu da yaygın bir kabalık getirdi; her gün yani aşamalarla yükselen bir kabalık…”

Çayı bitmişti adamımın. Benimki de. İki çay daha söyledim.

“Bir koyun veya keçi insana ne kadar kabalık yapar söyleyebilir misin?” dedi adamım.

Söyleyemezdim.

“Bir dağın içinde kendi kendine akan bir dereciğin sesi ne kadar rahatsız edebilir, biliyor musun?

Bilmiyordum.

Başka tuhaf sorular da sordu adamım.

Ben hiç birine cevap vermedim. Onun da zaten cevap almak için sormadığı açıktı. İkimiz de biliyorduk bunu galiba.

Üçüncü çaydan sonra ayağa kalkıp gözlerini gideceği yöne doğru çevirdi adamım.

“Avrupa’nın üstünde kara bir bulut görüyorum” dedi.

“Hollanda yahut aşırı sağ bağlamında mı” diye sormayı düşündüm önce. Sonra vazgeçtim bu sığ sorudan.

Sonra da pişman oldum birazcık bu soruyu sormadım diye.

Şimdiden epey uzaklaşan adamım, bu sığ soruya derin bir cevap verirdi belki.

Olamaz mı yani?

KİŞİSEL HRİSTİYANLIK

(…)

Son 200 küsur yıldır rasyonalizmi dinden çok da uzak olmayan bir şeye dönüştürdük, dolayısıyla Kierkegaard’ın bütün bunların tamamı ile ilgisi olduğu yönündeki ısrarla kulak asmamamız çok kolay. Ama Kierkegaard’ın özellikle de hayatının sonlarına doğru Danimarka’nın resmi kilisesine karşı topyekûn bir başkaldırı içinde olduğunu es geçmemek gerekir. İçsellik ve manevi hayatlarımızın sorumluluğunu alma konularındaki ısrarı aslında günümüzde pek çok insana cazip gelen kişisel Hristiyanlığa epey yakın. Filozof kendi adınıza düşünmemizi öyle tutkuyla istiyor ki yeri gelince İncil’i aradan çıkarma fikrini de evirip çeviriyor.

Aslında incili ortadan kaldıran bir reform Luther’in Papa’yı aradan çıkarması kadar yerinde olurdu. İncil’in üzerine bu kadar yoğunlaşmak öğrenim dindarlığına ve teolojik kılı kırk yarmalara yol açtı -eğlenceden ibaret bunlar. Bu tip meselelerde öğrenim zamanla toplumun en alt katmanlarına sızdı, bu yüzden artık kimse İncil’i insan gibi okumuyor. Üstelik bu durumun verdiği zararın telafisi yok. Bu tavır, varoluşun anlamı sorusundan kaçmak ve kaçışlarına mazeret uydurmak isteyenlerin sığınağı haline geldi. Çünkü insanın öncesinde gözden geçirmek istediği bir şey, yaşamaya başlamadan önce öğrenimin tamamlanması gerektiği bahanesi var hep. Bu da, pek tabii, insanın hiçbir zaman işe koyulmaması anlamına geliyor. (Günlükler ve makaleler, 1833 - 1855)

Kierkegaard kendisi de dahil olmak üzere insanların manevi meselelerde kendilerini uzman gibi sunması fikrinden (hele ki bunun için para alan rahip ve piskoposlardan) o kadar hazzetmiyordu ki, kitaplarının özel bir otoriteye yazılmadığını sürekli vurguluyordu; hatta kitaplarından birinin adı ‘Otoritesiz’di. (…) Robert Ferguson-Kierkegaard’dan Hayat Dersleri-Türkçesi: Elif Ersavcı-Sel Yay.

KENDİ KÖKÜNE KİBRİT SUYU

Avrupa, bir zamanlar Yahudilere karşı yükselttiği bakış ve nefretin bir benzerini bugün Müslümanlara karşı yükseltmeye başlamış gibi görünüyor. Başörtüsü yasağının ‘hukuken’ gündeme girmesi vs gibi uygulamalar Avrupa’nın geç 28 Şubat’ı gibi algılanıyor.

Pekâlâ..

28 Şubat için harekete geçen niyetleri ve akîbetini zikretmekle yetinelim şimdilik. İyi karanlıklar.

YORUMLAR (2)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
2 Yorum