Van Gogh yaşasa

Öbür kulağını da keser miydi? Mümkün.

‘Evet’ mührünü de basar mıydı referandumda? Yine mümkün.

Geçtiğimiz üç güne bakılırsa, bir süre Hollanda’nın yaptıklarıyla yatıp kalkacakmışız gibi görünüyor.

Van Gogh sarısından alı al, moru mor, yeşili yeşil günlere geçmiş gözüken Hollanda’nın başını sonunu ekip biçtikleri kimi adımları rahatça attığını görüyoruz.

Hollanda bu diplomatik hışırlığı yaparken sanılmaya ki fevrî ve münferit hareket ediyor. Tam tersine planlı programlı bir tutum olduğunu düşünüyorum. Sadece kendi adına da değil, bir tür koçbaşı.

Belki de at nallanırken kurbağanın bacağını kaldırması denebilir. Tarihin geniş kanatlı penceresinden bakıldığında ortada şaşılacak bir durum yok. Daha Srebrenitsa’nın dumanları tütmüyor mu? Bir siyah Srebrenitsa gülü sonsuza dek ezmeye devam etmeyecek mi Hollanda’yı?

Ve uzayıp giden sömürge asırlarının içinden günümüze kadar gelen trajik çığlıklar. “Batı hiçbir zaman uygar olmamıştır! Ve bugünkü refahı, devam edegelen sömürgeciliği, döktüğü kan, akıttığı gözyaşı ve çektirdiği acılar üzerine kuruludur” diyen Aliya’nın dile getirdiği hakikati hepimiz binlerce defa duymuşuzdur ama hafıza-i nisyan ile ma’lul beşerler olduğumuz için sık sık hatırlamamız gerekiyor. Hatırlamayı biz yapmasak da onlar hatırlatıyor. Bugünlerde bu hatırlatmaların aralığı iyice kısaldı.

Câmi basmalardan hakaretlere, açık düşmanca beyanatlardan fiilî engellemelere kadar âşikâr bir tutumla karşı karşıyayız. Yüz yüze de denebilir.

Bir zamanlar hediye olarak gönderilen çok değerli lâle soğanlarını salataya doğrayıp yiyen bir toplumun ahfadının yaptıklarına şaşmamalı.

Almanya da elinden gelse sandıkları kurup ‘hayır’ sonucunu almaya dönük bir kampanya yapacak gibi duruyor. İsteyenler sıraya girmiş diğer ülkelerin tutumuna da bakabilir, saymaya gerek yok. ‘

Ama bu tuhaf ‘yabancı düşmanı’ tutumlar öyle üç beş ayda gelişmiş bir şey değil. Maalesef genetik denilebilecek sosyolojik kökenleri var. Yabancıya tahammül edemiyor, metazori durumlarda da ‘istihdamla sınırlı bir ilgi’nin mensupları olarak onları kabul edebiliyorlar.

Referandum tarihi yaklaştı.

Sonuçların ‘evet’ lehine tecellî edeceği hissinin kesin galibiyet kazanması majestelerinden herr’ ye kadar bazı eteklerin bazı zillerini çaldırmaya başladı. Hayır’ için türkçe manşet atan Avrupa gazeteleri de var, tv programları da.

İlgisiz gibi olsa da bazı Avrupa toplumlarında bazı tehlikeli bayrakların bazı siyasetçiler tarafından açılması kimse için iyi sonuçlar taşımıyor.

Durum böyle Van Gogh hazretleri.

Yazıyı bir Türk özdeyişiyle bitirelim: Sana kendine gel demiyorum Avrupa, kendinden git ve insana gel.

Forer etkisi

Bir şarlatanın foyasını ortaya nasıl çıkarırsınız?

Sevgili okur, şaşıracaksınız ama sizi şahsen tanıyorum. Şöyle tanımlardım sizi: Başkalarının size ilgi göstermesine ve hayranlık duymasına ihtiyacınız var, öte yandan kendinizi eleştirmeye meyillisiniz. Gerçek kişiliğinizin bazı zaafları var ama bunları genellikle dengeleyebiliyorsunuz. Kullanmadığınız, hatırı sayılır sayıda yeteneğiniz var. Dışarı karşı disiplinli ve kontrollüsünüz, ama içinizde korku ve güvensizlikleriniz var. Zaman zaman kararlarınızın doğruluğunudan şüphe ediyorsunuz. Belirli bir dereceye kadar değişikliği tercih ediyorsunuz ve yasaklarla, kısıtlamalarla sınırlandırılmaktan memnun olmuyorsunuz. Bağımsız düşüncelerinizden gurur duyuyor, diğer insanların fikirlerini körü körüne kabullenmiyorsunuz. Başkalarına çok fazla açılmayı akıllıca bulmuyorsunuz. Bazan dışa dönük, dost canlısı ve girişken davranıyorsunuz, bazen de içedönük, kuşkucu ve çekingen. Dilekleriniz bazen gerçekçi değilmiş gibi görünüyor. Ne diyorsunuz yazdıklarımın içinde kendinizi görebiliyor musunuz? 0’dan (tamamen yanlış) 5’ e (tamamen doğru) kadar bir puanlamada sizi ne kadar doğru tanımladım?

1948 yılında psikolog Bertram Forer, bu metnin aynısını üniversitedeki öğrencilerine verdi. Cümleleri farklı dergilerin astroloji köşelerinden derlemişti. Her bir öğrenciye tanımları kişisel olarak onun için yazdığını iddia etti. Öğrenciler karakter tanımlamalarını ortalama 4.3 ile puanladılar, böylelikle Forer’in yüzde 86 oranında isabetli olduğunu rapor ettiler. Bu deney sonra onlarca yılda 100 kez tekrarlandı, hemen hemen birebir aynı sonuçlarla.

Büyük olasılıkla siz de metni 4 ya da 5 ile değerlendirdiniz. İnsanların, bir çok başka insana da uyan kişilik tanımlamalarını kendileriyle ilgili olarak son derece isabetli değerlendirme eğilimleri vardır. Bu eğilimi bilim Forer etkisi adını verir (Barnum etkisi olarak da adlandırılır Forer etkisi.) Uydurma “bilimler”in -astroloji, astroterapi, grafoloji, biyoritim, el falı, Tarot falı, ruh çağırmalar- neden bu kadar iyi işlediğini açıklığa kavuşturur. Rolf Dobell-Hatasız Düşünme Sanatı-Çeviri: Itır Arda- NTV yay.

ANONS

Bir süre önce yazılarıyla sütunumuzu onurlandıran ve kendi isteğiyle ara veren yazarımız Yusuf Ziya Adıdeğmez’e içten teşekkür ediyor, sevgi, saygı ve bağlılıklarımızı bildiriyoruz.

YORUMLAR (8)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
8 Yorum