Almanya siyasetinde AfD sarmalı
Almanya’da yeni hükümet yaklaşık 1 ay sonra kurulacak ve hükümet büyük bir sürpriz olmazsa Friedrich Merz başbakanlığında Hıristiyan Birlik Partileri (CDU-CSU) ve Sosyal Demokratlardan (SPD) oluşacak. Yaklaşık yüzde 21’lik oyla ikinci parti olan aşırı sağcı AfD’nin yüzde 20 bandını aşarak daha yüksek oy alması gibi bir endişe yaşanıyordu ancak bu olmadı. Ama AfD’nin büyümesine neden olan şartlar hala varlığını sürdürüyor.
Muhtemel hükümetin büyük ortağı (CDU-CSU) gerçi oyların yüzde 4,32 oranında arttırarak yüzde 28,5 oy aldı ancak yüzde 30’u bile aşamayarak aslında başarısız bir netice elde etti. İkinci ortak SPD ise geçtiğimiz seçimlere göre yüzde 9,29 oranında oy kaybederek ancak yüzde 16,41’e ulaşabildi. Bu rakam bir kitle partisi olan SPD için aslında büyük bir kriz ancak hükümete girerek şimdilik bu krizin çözülmesi sürecini ötelemek zorunda kalacak.
Ciddi hiçbir siyasi tecrübesi olmayan ve Almanya eski Başbakanı Angela Merkel tarafından siyasetin dışına itilmiş Friedrich Merz’in başbakanlığında, zayıf bir SPD ile kurulacak hükümet çok güçlü bir hükümet olmayacak. Hele Hıristiyan Birlik Partilerinin kendi içinde bile mücadele içinde olduğu hesaba katılırsa kurulacak yeni hükümeti kolay günler beklemiyor.
***
Almanya’da siyaset sadece Federal Meclis’te belirlenmiyor. Eyalet Parlamentoları da karar verme süreçlerinde etkili olabiliyor ve eyalet parlamentolarında çoğunluk şu anda kurulması muhtemel olan hükümetin lehine değil. Almanya’da Anayasa Mahkemesi’nin de hükümetlerin aldığı kararları bozmak gibi bir yetkisi ve alışkanlığı olduğunu hesaba katarsak, yeni iktidarı zor günlerin beklediği şimdiden söylenebilir.
Tüm bu koşullar altında yeni hükümetin 4 yıllık yasama dönemini kazasız belasız atlatıp erken seçim olmadan gelecek seçimlere varması zor gibi görünüyor. Bu turum tam da AfD’nin işine yarıyor. Yani Almanya için radikal kararlar almaktan uzak bir hükümet te, aradaki tüm farkları aşarak uzlaşan bir koalisyon da AfD’nin işine yarayacak.
AfD söyleminin merkezinde yer alan biz ve diğer partiler hamaseti tıkır tıkır işliyor. Mümkün olması söz konusu olamayacağı halde AfD hükümet ortağı olmaya hazır olduğunu beyan etti. AfD elbette bunu siyasi bir araç olarak kullanacak ve yandaşlarına demokratik teamüller aşılarak bypass edildik propagandası yapacak.
***
Almanya’nın öncelikli olarak Ukrayna, ekonomi ve göçmenler konusunda radikal adımlar atması gerekiyor. Yani kamuoyunun an itibarı ile beklentisi bu üç konuda atılacak adımlara yönelmiş durumda. Bu üç konuda atılacak adımlar ise ancak geniş bir uzlaşmayla sağlanabilir. Hükümetin önündeki açmaz ise şu: Ya AfD’yi yanına alarak çözüme gidecek ya da muhalefette kalan Yeşiller ve Sol Parti’yi. Yeşiller ve Sol Parti için de hükümetle uzlaşma seçmenlerine kolay izah edebilecekleri bir opsiyon değil. Bu noktada hükümet için kalan son ihtimal ise ciddi sorunlara el atmadan durumu geçiştirmek.
Tarih AfD’yi bir şekilde tüm denklemlerin ortasına yerleştirdi. AfD adına avantajlı bir diğer faktör ise Trump. Bu faktör AfD’yi Alman siyasetinin anahtar partisi haline getiren etkenlerin en önemlilerinden birisi. AfD’nin muhtemel iktidarında ABD tarafından kabul görmemek bir yana daha da fazla destek görebileceği ihtimali, aşır sağcı partinin Almanya’da yaşadığı meşruiyet krizini hızla bir şekilde aşmasına inanılmaz bir katkı sunuyor.
Bu yıl ve gelecek yıl yapılacak belediye ve eyalet seçimleri de yeni kurulacak hükümet için bir sınav niteliği taşıyacak. Alman siyasetinin kendisini AfD ile ölçme tuzağına düşmemesi gerekiyor. Bu seçimlerde olduğu gibi kim kazanacak sorusundan daha çok AfD ne kadar oy alacak sorusu ile meşgul olunursa bu er ya da geç AfD iktidarı ile son bulan bir süreç olur.
Yeni yasama dönemi bu anlamda AfD sarmalına kapılmamak için son çıkış olacak. Alman siyaseti İkinci Dünya Savaşı sonrasından bu yana en önemli sınavını bu yasama döneminde verecek. Ya müesses nizam kendini yenileyerek yoluna devam edecek, ya da Almanya AfD bilinmezine mecbur kalacak.
