Almanya’nın kavrayamadığı dönüşüm

Türkiye’nin yaptığı siyasi veya askeri bir hamle Almanya’nın hoşuna gitmeyince hep aynı şeyler oluyor. Resmi makamların görece tarafsız açıklamalarına karşın ‘sivil’ eylem ve söylemler üzerinden Türkiye’ye ve Almanya’da yaşayan Türklere ‘gerekli’ mesajlar veriliyor. PKK yandaşları gösteriler düzenliyor. Almanya’da yasadışı olan PKK ve Apo bayrakları açılıyor. Birçok gösteride olay yerindeki Türkler saldırıya uğruyor ve Alman medyası da bu yürüyüşleri ‘barışçıl’ yürüyüşler olarak takipçilerine aktarıyor.

***

Ortaya uzmanlar, parti hiyerarşilerinde alt sıralarda olan siyasetçiler, araştırma kuruluşları temsilcileri vs. çıkarak, Türkiye’ye yaptırımlar uygulanması gerektiğini dile getiriyor. Siyasi krizin niteliğine göre bu yaptırım talepleri ekonomik, askeri ve diplomatik olarak değişiyor. En son talep de tıpkı 1990’larda olduğu gibi Türkiye’ye Leopard tankları satılmaması ya da bu tankların modernleştirmemesi oldu. Son yıllarda bu rutine eklenen yenilik PKK yandaşlarının camilere yaptığı saldırılar. Gerçi PKK’nın Türkiye’de yaptığı eylemlerde yeri gelince camiler de hedef oluyor. Ancak PKK bir yöntem olarak Türkiye’de camilere saldırmıyor. Peki Almanya’da camiler niçin PKK’nın hedefi haline geliyor? Bunun nedeni PKK’nın Alman kamuoyuna vermek istediği subliminal mesaj.

***

Almanya’daki camiler yıllardır oluşturulan negatif algı neticesinde, Alman kültürüne karşı mücadele eden merkezler, terörü destekleyen yerler vs. gibi lanse ediliyor. Azınlıklara ait ibadethanelerin zaten var olan dezavantajlı durumu, yıllardır yapılan İslam tartışmaları neticesinde daha da kötüleşti. PKK, Alman kamuoyunda camiler hakkında oluşan hoşnutsuzluğu da arkasına alarak camilere saldırılar düzenliyor ve Alman kamuoyuna ‘ortak düşmanla mücadele ediyoruz’ mesajı veriyor. Bu arada tıpkı Türkiye’de olduğu gibi camileri sadece ibadet amaçlı kullanan ancak Türkiye ile bağlarını koparmamış olmayan çoğunluğa da ‘ayağınızı denk alın’ mesajı verilmiş oluyor.

***

Alman tarafı Türklere böyle bir mesaj verilmesinden çok da rahatsız değil. Bir havra ya da kilisiye yapılan saldırıya karşı gösterilen hassasiyetin camiler söz konusu olunca gösterilmemesinin arkasında yatan neden de. Ne tür siyasi bir gerilim yaşanırsa yaşansın ibadethanelere saldırılmaz. İbadethanelerin ahlaki dokunulmazlığı her medeni ülkenin sağlaması gereken tabii bir durumdur. Bu saldırıları Aşırı sağcı Almanlar ya da PKK yandaşlarının yapması fark etmez. Alman kamuoyunun bu ibadethanelerin korunması konusunda sorumluluğu vardır. En azından bu saldırıların kabul edilmez olduğu medya ve siyaset tarafından hiçbir yanlış anlamaya izin vermeyecek şekilde anlatılabilir.

Esas sorun Alman kamuoyunun tarihi, ekonomik, siyasi ve kültürel değişimlere rağmen Türkiye konusunda hala 1980’li yıllarda oluşan söylem ve tavır düzeyini aşamaması. Türkiye’nin büyük çoğunluğunun güvenini kazanmak yerine, çoğu terör aracını kullanan marjinal gruplara yakın durmak ve böylece Türkiye’ye ayar verme döneminin artık bittiğini kavrayamıyor. Muhtemelen Türkiye ile ilişkileri şekillendiren diplomat, bilim insanı, gazeteci vs. gibi şahısların artık tezlerinin çürüdüğünü kendilerine itiraf edememekten kaynaklanan bir durum.

Berlin duvarının yıkılması öncesinde Michail Gorbaçov’un Doğu Almanya’nın beton kafalı yöneticilerine yönelik söylediği‚ “Geç kalanı hayat cezalandırır” sözünü tekrar hatırlatmakta fayda var. Almanya’nın Türkiye politikalarını artık köklü bir şekilde değiştirme zamanı. Almanya’nın, uygulaması halinde kendisinin de aynı derecede ya da daha büyük zarar görmeyeceği hiç bir yaptırım silahı kalmadı. Konu bu basit gerçeği kabullenip kabullenmemekte.

YORUMLAR (14)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
14 Yorum