Etüdlere hayır!
Serbest piyasalarda mal ve hizmetlerin serbestçe alınıp satılması, değerlerinin arz-talep ve bilgi döngüsünde belirlenmesi esastır. Kâr-zarar ve fiyatlar piyasadaki onlarca belki de yüzlerce faktörün bileşiminden doğar. Piyasa koşulları adil ise tekelcilik de kendiliğinden önlenir çünkü pazara farklı aktörlerin girişi engellenemeyeceği için mevcut aktörlerin gücü ne olursa olsun onları alaşağı edecek ve yerini alabilecek aktörler her an çıkabilir. Piyasaya yeni aktörler giremediği an piyasa serbest olmaktan çıkar.
Maalesef serbest piyasa koşulları çoğu kez devlet, toplum ve piyasadaki güçlü aktörlerin kara propagandası ve müdahaleleri ile zaafa uğratılır. Geçmişte yaşanan ekonomik krizlerin çoğunda da devletlerin piyasalara yapmış olduğu müdahaleler büyük rol oynamıştır.
***
Piyasa insanların sınırsız ihtiyaçlarını karşılamak için vardır, dolayısıyla piyasalara müdahale azaldıkça piyasaların kendini yenileme, yeni aktörler ve yeni mal-hizmetler ortaya çıkarma gücü artar. Bu serbesti içinde kaynakların bir kısmı heba olup gitse de toplumun genel kazancı sanılandan da fazladır. Devletler sınır koymak yerine teşebbüs özgürlüğünün önünü açmak ve serbestiyi artırmak için çabaladıklarında kazanan toplumun hemen her kesimi olur. Tersi durumlar ise daha çok çatışma sebebidir; Bastiat’ın uyarısı ile “Malların geçmesine izin verilmeyen sınırlardan askerler geçer.”
Devletlerin müdahaleleri dünden bugüne çoğu kez iyi niyet maskesi ile örtülmüştür. Genelin faydasına imiş gibi gözüken pek çok sosyal yardım, faaliyet ve müdahale topluma sanılan faydadan daha büyük zararlar verir ve ayrıcalıklı sınıflar ortaya çıkar. Ve daha kötüsü pek çok insan çalışabilecek ve üretebilecek durumda iken iş gücü piyasasından çekilmekte ve çalışan-üreten kesimlerin sırtına yük oluşturmaktadır.
Buradan çok daha karışık ideolojik yönü de olan bir mevzuya gelmek istiyorum. MEB, bir süredir vatandaşları etüd merkezleri konusunda uyarmakta ve bu kurumları piyasadan silmeye çalışmakta.
Dershanelerin kaldırılma sürecini hep birlikte yaşadık. Amacın dershanelerden çok bugün gerçek yüzünü gördüğümüz FETÖ yapılanması ile mücadele olduğunu biliyoruz. Ancak bugün gelinen noktada FETÖ’nün kötülükleri üzerinden dershanelere ve etüd merkezlerine –buraların kontrolünün zorluğu üzerinden- karşı çıkılmasının piyasa koşulları ve fırsat eşitliği açısından kabul edilebilir bir tarafı yok.
MEB, okullarda açılan yetiştirme ve destekleme kurslarını yeterli görse de bu kursların başarılı olma ihtimalinin düşük olduğunu –sebepleri başka bir yazı konusu- eğitimle biraz içli dışlı olan herkes bilir.
Bu nedenle etüd ve dershanelere karşı çıkmak yerine onların varlık sebeplerini ortadan kaldırmak gerekiyor. Bu yerlere ihtiyaç okullardaki seviyeden (?) ziyade gençlerin zamanında mesleki eğitime yönlendirilememeleri ve üniversite kapılarına yığılmalarından kaynaklanıyor. Bugün piyasalar ara elaman sıkıntısı yaşarken teknisyen bile olamayacak kapasitede on binlerce mühendise sahip.
***
Devlet eğer yapabiliyor ise okullardaki kaliteyi artırmak ve mesleki yönlendirmeyi zamanında gerçekleştirerek milyonlarca genci üniversite kapılarına yığmadan piyasanın aktörleri arasına girmelerini sağlayacak alt yapıyı oluşturmalıdır.
Bunu yapamadığımız sürece dershane ya da etüd merkezlerine karşı çıkmak topluma iyilik olmayacaktır. Çünkü pek çok genç için buralar eksikliklerini giderme ve yeni bir şans yakalayabilmek için bir fırsattır. Bu nedenle bu kurumların gerekli olup olmadığına devlet değil halk karar vermeli. Hele ki öğrencilerin devlet eli ile kastlara bölündüğü bir sistemde bu fırsatın da ellerinden alınması büyük bir vebaldir.
Özel okulların desteklenmesi ne denli doğru ise bu yaklaşım da o denli yanlıştır. İyi malın kötü malı piyasadan kovması gibi iyi okullar da kötü okulları piyasadan kovacaktır. Eğitimdeki kalite, doğru ve zamanında yönlendirme arttıkça da bu tür yerlere ihtiyaç zaten kendiliğinden azalacaktır.