Gençlik-Başkanlık-2023
Gençler hepimizin göz bebeği ama onlar için “neler yapıyor” ya da “yapabiliyoruz” sorusunun cevabı hiç de hoş değil. Almanya’nın eğitim politikası neredeyse 1871’den beri aynı; Hitler döneminde dahi değişmemiş. Öğrencilerin yetenek ve kapasitelerine göre yönlendirildikleri ve ayrıldıkları bir sistem mevcut. Kim gelirse gelsin temel ilkelerle oynanmıyor. Bizde ise bırakın partileri aynı partinin bakanları arasında bile bir ortaklık, devamlılık yok. Her gelen Amerika’yı yeniden keşfediyor.
MEB tarafından yıllardır eğitim şuraları yapılmasına rağmen herkes tarafından kabul edilebilir bir eğitim-öğretim politikası ortaya koyamadık. Şuralar asli sorunların tartışılmasından çok ideolojik çekişmelerin yaşandığı ve siyaseten güçlü olanın diğerlerine fikirlerini dayattığı bir platform durumunda.
Çok yazılıp, çizilse de geleceğimizin temel dinamiği olacak genç nüfusu maalesef bozuk para gibi harcıyoruz. Mevcut sistemde gençlerimizin ezici bir çoğunluğu mesleksiz bir şekilde hayata atılıyor. Meslek lisesi mezunlarımızın çoğunluğu piyasanın beklentisini karşılamaktan çok uzak.
Bu nedenle meslek tercihleri yüksekokullara ve fakültelere kalıyor. Ancak burada da çok büyük bir sıkıntı var ve pek çok yüksekokul ve fakültenin düzeyi meslek liselerinden çok da iyi değil. Bu nedenle gençlerimizin büyük bir kısmı gelecekleri için çok önemli olan zamanlarını buralarda boşa harcıyor.
Pek çok üniversitemiz, kâğıt üzerinde ülkemizin okulluluk süresini artırmak ve resmi işsizlik oranlarını azaltmaktan başka işe yaramıyor. Ve daha kötüsü buralarda gençlerimiz çeşitli sebeplerle hem büyük büyük sıkıntılar çekmekte hem de istismara açık hale geliyorlar.
FETÖ felaketine rağmen hala ülkemizde öğrencilerin barınma ve burs sorunlarının aşılması konusunda ciddi bir adım atılmış değil. Gençlerimiz dün FETÖ tarafından istismar ediliyordu bugün ve yarın da başka bir FETÖ türevi tarafından istismara hala açıklar.
Çok kötü şehircilik örnekleri vermekte olan TOKİ’nin yaptıkları ortada; bu yönde bir irade sergilenebilse öğrencilerin barınma sorunu bir yıl içinde çözülebilir. Burs meselesinde de aynı durum geçerli. Karşılıksız ve karşılıklı olarak isteyen her öğrenciye yeterli ekonomik destek verilebilir. Burslar karşılığında sosyal hizmet çalışmalarına katılmak, mecburi hizmet vb. şartlar konulabilir. Sonuçta bir tıp öğrencisi için toplumun ödeyeceği maliyet ile bir öğretmenin yetiştirilmesi için harcanacak maliyet aynı değil.
Tüm bunların yanında daha önemli bir sorun ise sosyal-kültürel-ekonomik açıdan dışarıdan gelen gençleri ağırlayabilecek, onları olumlu yönde dönüştürebilecek imkân, hoşgörü ve yetkinliğe sahip olması çok güç olan; bir konser ya da panelin yapılma ihtimalinin bile sıfıra yakın olduğu yerlerde okullar açılmasıdır. Bu tür okulların gençler için getirisi ne olabilir ki?
Hemşehrilerim kızmasın ama Alaca’daki bir yüksek okul gençlere ne tür imkanlar sunabilir ki kampüs dışında? Burs ve barınma imkânlarının zaten yetersiz olduğu yerlerde bir de iş imkânlarının azlığını düşünürsek bu durum pek çok genci istismara açık hale getirmektedir. Elbette ki kötü emelli insanlar her yerde olabilir ancak büyük şehirlerin bu gençlere çok farklı imkânlar sunabileceği ise bir başka gerçektir.
Burada, daha açık şekilde yazamadığım birtakım istismarların engellenebilmesi ve gençlerimizin harcanmaması için, hükümete ve YÖK’e açık bir çağrıda bulunuyorum. Gençlerin burs ve barınma sorunlarını acilen çözecek bir eylem planı hazırlanmalı ve bir an önce sosyal-kültürel imkanlardan yoksun, öğrenciye dört duvar ve birkaç hoca vermekten başka hiçbir artısı olmayan okulların kapatılması ve bunların başka yerlere taşınması için gerekli adımlar atılmalıdır. Tüm enerjimizi başkanlığa hasrederken bu tür hayati sorunlarımızın da olduğunu unutmamamız gerekiyor. Yoksa 2023’te “Büyük Türkiye” ideali sadece lafta kalır.