Hep birlikte eğleniyor muyuz?
Türkiye aslında çok eğlenceli(!) bir ülke. Paran varsa, gücün varsa, iyi kötü köklü ve güçlü bir ailen varsa, en fazla ya rakı sofrasında ya da bir güzel bir kırlent üstünde eş dost altın yaldızlı fincanlarda kahve yudumlarken memleketin garibanı için üzülür, çok güzel memleket hikayeleri anlatırsınız. Anlatırsınız derken merhum Refik Halit Karay gibi değil tabii ki…
Fakirseniz ve dünya işlerinin sizi aştığını düşünüp sizin için çalışanlar olduğunu düşünerek de sıkıntıya girmenize gerek yok! Nasıl olsa birileri sizin adınıza dünyayı dize getirdiği için kendi halinizce mutlusunuzdur. Tabii ki bu durumda memleket hikayelerinin figüranı olmak da çok rahatsız etmez.
Baksanıza memleket İstanbul sözleşmesi yüzünden yıkılan aileler, kocasına posta koyan kadınlar, karısını doğrayan erkekler, cinsi tercihlerini sorgulayan tiplerle dolup taştı. Hem bu lanet belgeyi imzaladığımız 2011’de memlekette kocası ya da sevgilisi tarafından öldürülen kadın sayısı sadece 121 iken şimdilerde sözleşme ile beraber uçuşa geçip 500’lü sayıları bulmuş…
Bu bana yıllar önce, İlber Ortaylı hocamızın matbaanın geç gelişini o kendine has üslubu anlatırken geri kalışımızı bu duruma bağlayan bir şahsa “Efendim zaten sizin babalarınız da çok okumazdı. Siz ne kadar okuyorsanız onlar da o kadar okuyordu. Hem şimdi matbaa da var ama değişen bir şey yok” diyerek bu toplumda okumaktan çok dinlemenin revaçta olduğunu anlatmıştı.
Hemen küçümsemeyin canım dinlemeyi bilmek de çok önemini, rahmetli anneannem ezbere yüzlerce şiir ile Fuzuli’nin Hadikatü’s-Sü’eda’sını neredeyse ezbere bilirdi ama tek satır yazı yazamaz, imza yerine parmak basardı.
Geçenlerde bir gazete haberinde eğer kısa sürede milli savaş uçağımızı üretemez ve F-35 sorununu çözemezsek çok yakın bir gelecekte ordu envanterimizde uçabilecek savaş uçağımızın olamayacağından bahsediyordu. Felaketin farkında mıyız?
Sanmıyorum, kimsenin umurunda değil. Hepimiz kazandığımızı sandığımız mevzileri korumakla meşgulüz. Ülkenin iki büyük partisi CHP ve ikizini -adını anınca kızıyorlar- oluşturan kemik kitle için zaten iktidar olmak ve memleket gibi bir sorun yok. Biri kurucu parti olarak diğeri ise her daim zihniyet olarak iktidarda olarak zaten yolunu yapıyor.
Diğerlerine gelince eh işte onlarda bu ikisinin müsaade ettiği kadar oynuyor. Ne kadar hazindir ki yıllardır süren kesintisiz tek parti iktidarına rağmen bunu söyleyebiliyoruz.
İHA’lar göğsümüzü kabartıyor ama gerisini de getirmemiz gerekli. Hemen her alanda artı değer üreten şirketlerimizin, sermaye gruplarımızın olması lazım ama biz hep kayıkçı kavgasındayız.
Yine geçenlerde Türkiye’de ismi tüketicide güven hissi bırakan ender gıda firmalarından 60 yılık bir maziye dayanan Yörsan’ın iflas talebinin kabul edildiği küçük ve önemsiz bir habermiş gibi basında bir iki cümle ile geçti.
Halbuki devlet daha önce de kurtardığı onlarca batık müteahhidi kamu bankaları üzerinden kredi musluklarını açarak ve maliyeti halka yıkarak bir kere daha kurtarmak için yol açtı.
Acaba, Yörsan’ı kimler, neden kurtarılmaya layık görmedi, kim bilir? Burası Türkiye olduğu için çok da derin düşünmeye gerek yok. Umursamayanlar için sanırsınız “Türkiye’de Yörsan gibi güven imajı oluşturabilen binlerce firma var da biri gitmiş çok mu?” diyecek durumdayız.
Spor kulüpleri üzerinden kulüpler soyuluyor, belki de kara paralar aklanıyor ama yine kimse umursamıyor. Türkiye’nin her yerinde onlarca sıfır statlarımız var ama koskoca Başkent’te şöyle eli yüzü düzgün bir tane stat henüz inşa edilemedi. Yine mesela sıfır stadyumların yanında bu statlarda oynayacak çocukları yetiştirecek tesislerin unutulması da ancak bizde olabilecek rutin işlerden.
Aslında çok da ciddi takılmamak lazım. Nasıl olsa birileri birilerini hain ilan etmeden duramıyor memleketimizde. Bizim dışımızda herkes düşmansa aşiret kavgası bitmez tabii ki… Geçenlerde basında yine küçük bir haber vardı; Urfa’da iki aile arasında toplu, tüfekli 5 gündür devam eden bir meydan muharebesi yaşanıyormuş...
Valla bir an için çocukluğumun kovboy filmleri aklıma geldi. Ne akla hizmetse o filmlerde de hep Kızılderilileri tutardım. Kim bilir belki de o Kızılderililer beni yakalasa kafa derimi yüzerlerdi…