Hitchcock da kimmiş!
Beşiktaş camiası bir ömür gibi uzun gelen, hiçbir büyük camianın kolay kolay bekleme sabrını gösteremeyeceği 6 sezonluk bir bekleyişin ardından gelen şampiyonluğu sonuna kadar hak etti.
Oynadıkları futbolla sadece Beşiktaşlıların değil taraflı tarafsız herkesin sevdiği ve saydığı bir takım olarak günler öncesinden gönüllerin şampiyonu olan futbolcular bu zor günde büyük bir stres altında maça çıktılar.
Marcello'nun erken gelen golleri ile Kartal zoru kolaya çevirse de ilerleyen dakikalarda önce tribünler ardından takımın oyundan kopması herkesi tedirgin etti. Allah'tan Gomez'in golü çok gecikmeden geldi de tribünler kriz geçirmekten kurtuldu.
Kim ne derse desin Beşiktaş, taraftarına Alfred Hitchcock filmlerini aratmayacak bir gerilim sunmayı çok seviyor.
Osmanlıspor'un kaçırdığı net pozisyonlar az daha her şeyi tersine çevirebilirdi.
Bu şampiyonluk kesinlikle hücum gücünün hakkı ve Beşiktaş yönetiminin gece eğlendikten sonraki ilk işi çok iyi iki bek ve göbeğe üst düzey bir stoper almak olmalı yoksa bu tribünler daha çok korku filmi izler.
Ve bir paragraf da tribündekiler kadar Beleştepe'yi, parkı, sahili ve tüm semti dolduran taraftarlara açmak gerek. Dışarıda yakılan meşaleler bir ara sahada görünmez hale getirdi. Stat dışından da enerjilerini sahaya yansıttılar.
Binlerce taraftarın haykırdığı gibi;
"Şampiyonluk hasretiyle çok çile çektik
Geceleri uyumadan sabahlar ettik
Uçurumlara düşmeden tut elimizi
Şampiyon ol Beşiktaş'ım mesut et bizi"
O mutlu güne Beşiktaşlıları ulaştıran Şenol Güneş'e, ekibine, futbolculara ve elbette yönetime de büyük bir teşekkür hepimizden. Gecenin belki de en güzel sürprizi dışarıda yağan bahar yağmuruydu.
Binlerce taraftar yağmura rağmen büyük bir coşkuyla şampiyonluğu kutladı. Gecenin tek eksiği şampiyonluk kupasıydı.
Türkiye nin güzel bir rengi olan Çarşı'ya bir çift söz gerek; böyle bir gecede bile takımına ceza aldıracak tavırlar sergilemeleri çok üzücü. Kendilerine çeki düzen vermeleri şart.