Sorun sadece TEOG’da değil!
Eğitim-öğretim faaliyetlerinin içinde birisi olarak baştan söyleyeyim ki TEOG’un kaldırılması ve bugünden yarına tümden sınavsız bir sisteme geçilmesi mümkün değil. Devletinden özeline bütün okullarda öğrencilerin notları öğrenciden ve öğretmenden bağımsız şişirilmek zorunda kalınırken, okul notlarına dayalı öğrenci yerleştirilmesi nasıl mümkün değilse bütün okulların kendi sınavlarını kendilerinin yapmaları ve öğrenci seçiminde serbest bırakılmaları da –bu daha çok devlet okulları için- o derece doğru değil.
Bizim yapısal olarak çok daha ciddi problemlerimiz var.
Çeşitli vesilelerle yazıyorum, mevcut geçme sistemi ile öğrencilerden dayatılanlar ile başarı beklemek hayalciliktir. Mevcut sistem tüm kozu –olumsuz anlamda- öğrenciye verirken öğretmenin öğrenciyi etkileme ve yönlendirme gücünü tamamen elinden almış durumda. Öğretmenlerin yetersizliği belki de en son konu.
***
Sınıf geçme baskısını kaldıralım derken neredeyse bunu imkansızlaştırdık. Bu da olması gereken elemenin başka türlü yapılmasına yol açtı. Daha da kötüsü disiplin yönetmelikleri ile ödül-ceza dengesi de tamamen bozuldu. Başarılı, uyumlu, gayretli öğrenci ile uyumsuz, sorun çıkaran, verilen hiçbir görevi yerine getirmeyen hatta arkadaş ve de öğretmenlerine karşı şiddete kadar giden eylemlerde bulunabilen öğrenciler adeta korumaya alındı.
Ve böylece sistem adeta ekonomik olarak geri kalmış bölgeler için adeta sıfırlandı.
Bizim ilk ve orta kademede verilen eğitimin kalitesini arttıracak ve bu aşamada öğrencileri yetenek, beceri ve birikimlerine göre doğru şekilde yönlendirecek bir sisteme ihtiyacımız var. Akademik bir başarı gösteremeyecek öğrencilere “sen de bu sınavlara gireceksin” diyerek Fen Liselerine girecekmiş muamelesi yapmak öğrenciye zulümden başka bir anlam taşımıyor, daha kötüsü aileleri de kandırıyoruz.
Belki de bu çocuklar çok iyi birer usta olacaklar, teknoloji üretecekler, sanatçı ya da sporcu olacaklar ama biz bu çocukları mesleki eğitim alabilecekleri ya da yeteneklerini anlayabilecekleri en uygun zaman diliminde ulaşamayacakları bir akademik başarı peşinde koşturmayı marifet sanıyoruz.
TEOG kaldırılmalı ancak MEB’e ait Fen Liseleri ve Köklü Anadolu liseleri için Türkiye’nin en ücra köşesindeki başarılı öğrencilerin de buralara girmelerini sağlayacak adil bir sistem kurulmalıdır. TEOG beğenmesek de pek çok alt ve orta halli aile çocuklarının Galatasaray, Kabataş gibi köklü okullara ya da bulundukları yerlerdeki en iyi okullara yerleşmesine imkân sağlayabiliyordu.
Hâlbuki geçmişte bu okullar belli bir zümrenin çocuklarının tapulu malı durumundaydı. Geçmişte yayınlanan bir OECD raporu, Türkiye’deki Fen Lisesi öğrencilerinin % 90’nından, köklü Anadolu Liselerindeki öğrencilerinin de %75’inden fazlasının Türkiye’nin en zengin tabakasının çocukları olduğu tespiti yapıyordu. Ve bu gerçek bugün de çok değişmiş değil…
Sağlam bir ilk ve orta kademe eğitiminin öneminin herkes farkında ancak onca çaba ve müfredat değişikliğine rağmen hala bir türlü doğru yolu bulamıyoruz.
Bizim gelişmiş ülkelere göre eksikliklerimizde belli. Bu eksiklikleri gidermemiz gerekiyor. Örneğin Batı ve Doğu’da pek çok ülke yabancı dil eğitiminde çok başarılı iken biz neden başarısız bunu düşünmemiz gerek.
Bugün insanlar çocuklarını niçin bu seçkin okullara göndermek istiyor, gücü yeten neden özel okullara para harcıyor?
***
Açıkçası çoğunluk iyi bir yabancı dil eğitimi ve de iyi bir üniversiteyi kazanmanın yolu olarak görüyor bu okulları. Ancak burada gözden kaçan, bu köklü okulların çoğunun öğrencilerin akademik başarısından çok kişisel, sosyal ve kültürel gelişimine de önem verdikleri gerçeği. Çünkü bu çocuklar zaten akademik başarıyı elde edebilecek bir alt yapı ile buralara kadar geliyorlar. Buna sahip olmayanlar içinde alternatif yollar üretmeliyiz. Çocukları illa 12 yıl sınıfta tutacağız hastalığından da vazgeçmeliyiz.
TEOG’dan vaz geçerken biraz da bu noktalara da dikkat edilmesi kanaatimdeyim. Unutmayalım ki biz mal üretmiyoruz ve ürünümüz insan!