İktidarın model arayışları

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu sözünü biliyorsunuz. Mahalli seçimlerde büyük belediyeler muhalefete geçtiğinde, onların ekonomide bir şey yapamayacağını belirterek söylemişti bu sözü:

Türkiye ekonomisinin sorumlusu benim ben. Şu anda devletin başında kim var? Tayyip Erdoğan var.” (28 Mart 2019)

Çok doğru. CB hükümet sisteminde hiçbir bağımsız kurum kalmadığı için bütün kararlar Cumhurbaşkanı tarafından veya ona sorarak alınıyor. Bir denetimden de geçmiyor.

1946’dan bugüne hiçbir lider bu kadar devlet yetkisini elinde toplayamamıştı.

Ne bakanlar ve parlamento, ne Merkez Bankası ve diplomasi, hatta ne da piyasa… Tek belirleyen, Cumhurbaşkanıdır.

KURMUŞ MURMUŞ HİKAYE’

Cumhurbaşkanı Erdoğan üç buçuk yıl önce, Erzurum mitinginde, vatandaşların altın ve dövizlerini Türk Lirasına çevirmesini isteyerek şöyle konuşuyordu:

Geçen yıl 7,4 büyüme oranıyla dünyanın bir numarası olduk. Ey diğer adaylar... Çıkıyorsunuz yok kurmuş, murmuş. Ne kuru yaa. Hepsi hikâye bunların…” (26 Mayıs 2018)

Sayın Erdoğan böyle konuşurken dolar 4.7 lira civarındaydı…

Arada geçen üç buçuk yılda “tek kişilik hükümet” ikide bir politika değiştirdi, piyasalara güven veren kurumsal politikalar CB sisteminde söz konusu değildir zaten.

Ve… Erdoğan geçen Salı günü partisinin grup toplantısında şöyle konuştu:

Kur ve enflasyon dediğin bugün artar, yarın düşer… Üçüncü çeyrek büyümesi yüzde 7.4 olarak açıklandı. Bu büyüme oranıyla G-20 içinde ilk sırada yer alıyoruz. Yatırım, istihdam ve üretim odaklı büyüme stratejisi ile yolumuza devam edeceğiz.” (1 Aralık 2021)

Bu politikanın Türkiye’yi nereye getirdiği belli: Üç buçuk yılda dolar 4.7 lira civarından bu satırlar yazılırken 13.7 liraya çıkmıştı.

TL’nin erimesi alım gücü düşen milyonların fakirleşmesi, ekmeğimizin küçülmesi demektir.

Tabii artık “kurmuş murmuş” demek mümkün değil..

Bunu görmek için bugünlere mi gelmeliydik?! İktisat kitapları yüzyıldır yazıyordu.

RANT VE DOPİNG

Aslında ekonomide alarm işaretleri 2014 ve 2015 yıllarında ortaya çıkmıştı. Şevket Pamuk, Daron Acemoğlu, Selva Demiralp gibi iktisatçılar, Rahmi Koç gibi sanayiciler, Durmuş Yılmaz gibi Merkez Bankacıları ve derecelendirme kuruluşları o yıllarda uyarmışlar, buralara sürükleneceğimizi söylemişlerdi.

Fakat iktidar eleştirilere ağır suçlamalarla karşılık vermişti. Doğru yaptığını sanıyordu.

Sayın Erdoğan’ın yukarıya aldığım iki konuşmasında yüzde 7 gibi yüksek kalkınma hızından bahsetmesine dikkat ediniz. Bu sene yüzde 10 olması bekleniyor. Bunlar maalesef istikrarlı ve programlı ekonomi politikalarının sonuçları değil, geçici dopinglerin sonucudur.

Ucuz faizli tüketim kredileriyle şişirilen piyasalar, Merkez Bankası ihtiyat akçesinin bütçeye alınıp harcanması, imar affı gibi bir defalık gelirler ve… “128 Milyar dolar”ın harcanması…

Gecici bolluklar seçim kazandırdı ama bu rant ekonomisi kalıcı olamazdı, işte kriz içindeyiz.

Berat Albayrak “demir bir yumrukla doları 5 liraya indirdik” demişti. (2 Mart 2019)

Meğer o “demir yumruk” üretim ve ihracat değil, “128 Milyar Dolar”ın harcanmasıymış; sonradan anlaşıldı.

MODEL ARAYIŞLARI

İktidarın resmi Orta Vadeli Programları bile kağıt üzerinde kaldı. 2021 yılının son ayında keşfedilen “Çin böyle kalkındı” modeli Orta Vadeli Programlardan hiçbirinde yoktur.

İlk on yılda AB yönelişli ve rasyonel politikalarla kişi başına gelirimizi 3 bin dolardan 12 bin dolara yükselten iktidar, son 6-7 yılda yönü değişmiş ve istikrarsız ekonomi politikaları Türkiye’yi daralmaya, krize sürükledi.

Ekonomi politikalarıyla, hatta Türkiye’nin dünyadaki yeriyle ilgili olarak yapılan çeşitli önermeler oldu:

a- “Şanghay Beşlisi” (11 Kasım 2016)

b- “İslam iktisadı krizden çıkışın anahtarıdır.” (14.6.2020)

c- “Geleceğimizi Avrupa’da görüyoruz.” (21.11.2020)

d- “Yeni yol haritası: Çin de böyle büyüdü.” (3.12.2021)

Bu şıklarda doğru olan c’dir, yani AB standartları… Fakat demokrasi, hukuk, temel halk ve hürriyetler, konularında Batı’nın eleştirileri karşısında, bu değerleri önemsemeyen yerlere savruluşlar Türkiye’yi dış politikada yalnızlığa, ekonomide 8 bin dolara düşürdü.

En tehlikelisi “Çin modeli”dir. Umudum bundan da birkaç sonra vazgeçilmesidir. Gelecek yazım bu konuda.

YORUMLAR (189)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
189 Yorum