'Kayyım rektör' sorunları

Boğaziçi Üniversitesi’nde yaşananlar, siyasetin üniversiteye müdahalesinin zararları konusunda derslerle doludur.

Boğaziçi Üniversitesi, akademik ve kurumsal kimliği, akademik özgürlük düşüncesi güçlü bir yükseköğretim kurumudur. Buraya, üniversite dışından ve resmen AK Partili Prof. Melih Bulu atandı.

Açıkça ‘tepeden inme’ bir atamaydı.

Büyük tepki çekti. Öğretim üyeleri ve öğrenciler dirençli bir tepki gösterdi…

İKTİDAR PARTİLERİNİN TAVRI

İktidarın tepkisi sert oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan “Öğrenciler bu işin içinde değil. Bu işin içinde teröristler var” diye konuştu.

Erdoğan, ağır ithamlarda da bulundu: “Bu ülkenin üniversitesi olduklarını, bu millete hizmet etmekle mükellef olduklarını anlayacaklar.” (4 Şubat)

Üniversite kavramı üzerine böyle bir ayırımcılık vahimdir. BÜ elbette bu ülkenin bir üniversitesidir, ürettiği bilimle, yetiştirip mezun ettiği öğrencilerle bu ülkeye hizmet etmektedir.

28 Şubat karanlığında başörtülü öğrencilere kapıları açan birkaç üniversitemizdin biri bu üniversiteydi.

Protesto gösterilerine Bahçelinin tepkisi, her zamanki gibi ortağının da önündeydi: Üç beş şuursuz öğrenciyi paravan yapan terör örgütü mensupları ateşe körükle gidiyor. Eşkıyalar Boğaziçi’ne tutunarak ülkemize meydan okuyor… Sırtlarını ajanlara, zalimlere ve karanlık çevrelere dayamış olanlar evlat değil başı ezilmesi gereken zehirli yılanlardır.” (3 Şubat)

Öğrenciler gözaltına alındı, tutuklananlar oldu…

Bulu’yu kabul ettirmek niyetiyle içi boş Hukuk ve İletişim fakülteleri kuruldu ki bu anayasaya aykırıdır. (AYM, K: 2021/33)

Bunca zorlamaya rağmen, olmadı…

SORUN ÇÖZÜLDÜ MÜ?

Ve YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta Saraç, devreye girdi. Haberlere göre, sorunu çözmek için Bulu’yu istifaya davet etti, Beştepe’ye güvenen Bulu istifayı reddetti. Bunun üzerine tüm YÖK üyelerinin mutabakatıyla Prof. Saraç “üniversite yıpranıyor” diyerek Cumhurbaşkanı’na durumu anlattı, Bulu görevden alındı.

Sağduyu davranışı için Sayın Yekta Saraç’ı kutluyorum.

Melih Bulu, kullanılıp bir kenara atıldığını düşünebilir. İktidar Bulu’yu yüksek bir mevkiye atayarak teselli edebilir, sürpriz de olmaz!

Asıl önemli olan, iktidarın üniversitelere siyasi müdahalenin yanlış olduğunu görmesidir. Ama korkarım ki, iktidarın, “sözünü geçirmek” için, Melih Bulu’dan daha yanlı, daha sert bir ismi atama ihtimali vardır.

Rektör Vekili Prof. Mehmet Naci İnci’nin, ilgili bölüm ve fakültenin görüşünü almadan bir öğretim görevlisini işten atarak icraata başlaması endişe verici bir işarettir.

Şehir Üniversitesi de siyasete kurban edilmedi mi?

BÜ’de ‘kayyım’ değiştirmek sorun çözmez, bu anlayışı terk etmek gerekir. Üniversitelere ve genelde eğitim sorunlarına “bizden, sizden” gözüyle değil, sadece akademik ve etik kalite gözüyle bakmadıkça sorunlar çözülmeyecektir.

CB SİSTEMİNDE ÜNİVERSİTE

Temeldeki problem iktidarın üniversite anlayışında akademik değerlerin değil, “bizden” tercihinin ağır basmasıdır. CB sistemi, Merkez Bankası’nda, HSK’da, hatta yüksek yargı atamalarında da liyakat değil, “bizden” öncelikli atamalar yapıyor…

Bu anlayışla bir yıllık profesörler, indekste yayını olmayan profesörler rektör atandı!

Bunun yolu KHK’larla açıldı.

Rektör atama konusunda YÖK Kanunu OHAL döneminde 676 Sayılı KHK ile değiştirildi, seçim mekanizması kaldırıldı, bütün yetkiler Cumhurbaşkanına toplandı. (29 Ekim 2016)

Darbenin etkilerini silmek için ilan edilen OHAL döneminde, terör ve darbeyle ilgisi olmayan konular bile KHK kapsamına alınarak iktidar lehine bir çok düzenlemeler yapıldı.

CB sisteminde, sadece partili değil, partisinin lideri olan Cumhurbaşkanı’nın kamu görevlerine atamalarda partisinden yana davranmaması mümkün mü?

Bütün uluslararası göstergelerde Türkiye’nin “kurumsal kalite” notundaki vahim düşmeler bu yüzdendir.

Üniversitelerimize akademik ve etik değerler öncelikli bakmak, bunun için de özerkliği gerçekleştirmek zorundayız.

Büyük tarihçilerimizden merhum Prof. Osman Turan, kendi partisinin üniversitelere baskı yapmasını eleştirirken, Meclis kürsüsünde şöyle konuşmuştu:

Üniversitenin özerkliğine zerre kadar halel gelirse o memlekette ilim olamaz, ilim olmayan bir memleketin ise istikbali manen tehlikededir.” (21 Haziran 1954)

Aradan 70 yıl geçti; hâlâ bu sorunla uğraşıyoruz!

YORUMLAR (99)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
99 Yorum