Gözlerinizi kapatın adam öldüreceğiz!

Kapatın kapıları, gözlerinizi kapatın, kulaklarınızı, ağızlarınızı.

Susun! Çekilin.

Neden kapatalım? Neden susalım?

Adam öldüreceğiz!

Adamlar, kadınlar, çocuklar, ihtiyarlar, gençler…

Tanık olmayalım diye mi kapatalım gözlerimizi?

Tanık olursak size öfkeleneceğimizi mi düşünüyorsunuz?

Öfkelenmenizi umursamıyoruz. Yüz yıldır öfkelendiniz de ne oldu, kendi kendinize öfkelendiniz.

Hayber Hayber Ya Yehud, ceyş-i Muhammed sevfe ye’ud” dediniz durdunuz.

Hani? Gelmedi kimse?

Siz öfkelendiniz, ben bildiğimi yaptım, siz öfkelendiniz ben büyüdüm, güçlendim.

Yoksa liderlerimizin, emirlerimizin, sultanlarımızın, başkanlarımızın öfkelenmesinden mi çekiniyorsunuz?

Yook, hayır!

57 tane İslam ülkesi var. Korkmuyor musunuz?

Nesinden korkalım?

Onlar cüppelerinin, cellabiyelerinin, kefiyelerinin, varsa sarıklarının, takım elbiselerinin içinde mutludurlar. Bakmayın söylenmelerine.

Tahtlarını, koltuklarını çok severler.

Bütün yangınlarda, bütün yıkımlarda ilk kurtarılacak o koltuklar, o tahtlardır.

Merak etmeyin, her durumda kendilerine bir çıkış yolu bulurlar.

Diyelim gün oldu çıkış yolu bulamadılar.

Tökezlediler.

Düştüler.

Bana ne, babamın oğlu değiller ya, kendi dertlerine yansınlar.

Biz onların yerine uygun elemanlar bulma kabiliyetine her zaman sahibiz.

Ya Birleşmiş Milletler?

Birleşmiş Milletler sahibinin sesi. Bir çeşit sivil toplum kuruluşu. Kendi yazar kendi okur.

Onları umursamıyoruz.

O zaman niçin ajansları, haber kanallarını kısıtlamaya uğraşıyorsunuz? Gazeteci öldürüyorsunuz?

İnsanlar var, neler olup bittiğini bilmeyen. Sessiz, kendi halinde.

Avrupa’da, Amerika’da mutlu, memnun yaşıyorlar.

Onların konforunu düşünüyoruz.

Rahatsız olmasınlar. Kafaları karışmasın. Keyifleri kaçmasın.

Öldürmelerimiz sadece bizim göz zevkimize hitap eder.

Biz, içinde birçok insan ölmüş yanan bir apartmanın simsiyah dumanlarına saatlerce, keyifle bakabiliriz.

Başkaları bundan hazzetmeyebilir.

Bir çocuğun kafasının top mermisiyle parçalandığını görmek kendi halinde insanlar için rencide edici olabilir.

Üzülebilirler. Vicdanları yaralanabilir.

Ya da evinde, sofra başında çorbasını içen yoksul bir ailenin, annenin, çocuklarının bir anda korkunç bir patlama eşliğinde bir bombanın alevinde kavrulduğunu, yok olduğunu görmek.

Aslında beyaz fosfor kullanışlı. İnsanı içinden yakıyor. Ciğerlerini parçalıyor.

Düşünsene, kemiklerine kadar için için yanıyorsun. Korkunç bir ıstırapla.

Cehennem azabı gibi… Bombayla parçalanmaktan daha fena.

Fakat dışarıdan bakınca ecelinle ölmüş gibi görünüyorsun. Elbiselerinin ütüsü bile bozulmuyor. Eğer ütüsü varsa tabii.

Gazze’de kimsenin elbisesi ütülü değil.

Ütü bir konfor. Karnın açsa, tepende bombalar patlıyorsa elbisenin ütüsünü düşünemezsin.

Arada tek tük ütülü pantolon giyenler vardır belki.

Onlar da eğer bombardımandan sağ kurtulurlarsa İleride ütülerler. Şimdi elektrikleri kestik. Ütüleyemezler.

Suları da kestik.

İçmesinler. Zaten birazdan ölecekler, su nelerine lazım?

Yıkanmasınlar da…

Zaten çoğu esmer, kavruk. Bizim gözümüze kirli görünüyorlar.

Bir de ortalık toz duman. Yıkansalar yine kirlenecekler. İsraf!

Korkmuyor musun? Bir gün dünyanın vicdanı uyanır?

Teknolojinin tek icadı yapay zekâ değil.

Günümüz teknolojisiyle kendimiz ehlileştirilmiş vicdanlar üretebiliyoruz.

Yapay vicdan.

Like’lar, dislike’lar, gözyaşı, öfke emojileri, ileri teknolojinin nimetleri.

Hadi git, bir gözyaşı emojisi de sen at, iyi gelir, rahatlarsın.

Durumumuz yukarıdaki gibidir.

Ya da bugünkü ruh halim bana hal-i pürmelalimizi böyle gösterdi.

YORUMLAR (42)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
42 Yorum