Muasır medeniyet bize yaklaşıyor!
‘Muasır medeniyet seviyesi’ne doğru yükseliyor muyuz?
Cevabı basit görünüyor. Son tartışmalar ortaya çıkardı ki toplu iğne yapabiliyormuşuz. İha, Siha gibi aletler de yapabiliyoruz. En üstüne çıkamadıysak bile yakınlarına çıkmışızdır her halde.
‘Medeniyet’ dediğimiz şey ürettiğimiz aletler mi?
Bir kısmı öyle. Ama daha önemli kısmı değerlerle ilgili.
Mesela insana verdiğimiz değerle. Özgürlükle, hukukla, daha bir sürü değerle.
İnsanlık gitgide daha karmaşık, daha marifetli aletler icat ediyor ve üretiyor.
Ürettiğimiz alet ve edevat bizi daha medeni bir hale mi getiriyor yoksa iyilik yapma kapasitemizi arttırırken kötülük yapma kapasitemizi de mi bir o kadar arttırıyor?
İnsanlar, icat ettikleri alet-edevatla ne yapıyor? İyilik mi kötülük mü?
Son zamanlarda ‘muasır medeniyet seviyesi’nin düştüğüne dair kanaatimi teyid eden vakalarla daha sık karşılaşıyoruz.
Bir sürü misal sayabiliriz. Bu misallerin ilk sırasına İsrail’in Gazze’ye saldırmasını ABD’nin de bu saldırılara iştirak etmesini koyabiliriz.
Senin medeniyetin daha çok insan öldürmek mi?
Öldürdüğün insanlar ne kadar masumsa ne kadar savunmasızsa o kadar mı yükseliyorsun?
Gazze ‘muasır medeniyet seviyesi’nin düştüğüne dair verilebilecek çok ağır, çok şiddetli bir misal. Bütün aksi tezleri tartışmasız çürütebilir. Dozu biraz hafifletelim.
Hastanelerimiz gelişti, yoğun bakım ünitelerimizin sayısı arttı.
Fakat biz, yeni doğan bebekleri gereksiz yere yoğun bakımda yatırarak hatta kimi zaman o bebekleri öldürerek para kazanmanın yöntemini geliştirdik.
Bu da sert bir misal, biraz yumuşatalım.
Daha büyük, daha donanımlı, daha sağlam, daha temiz adalet sarayları inşa ettik.
Fakat adaleti düzgün tevzi edemiyoruz.
Bazen adalet, bazen de adaletsizlik tevzi ediyoruz.
Yazıya başlarken bunların hiçbiri yoktu aklımda. Hatta en baştaki ‘muasır medeniyet seviyesi’ bile yoktu.
Geçen hafta ABD’de bize bir an işlerin iyiye gittiğini düşündürebilecek bir hadise meydana geldi.
Müslüman, demokrat, solcu, Güney Asyalı genç bir adam, Zohran Mamdani, ‘muasır medeniyet’in simge şehirlerinden New York’a belediye başkanı seçildi.
Adam, Trump’ın ve ‘MAGA’cıların istemediği bütün nitelikleri taşıyor.
Göçmen, Müslüman ve solcu. Üstelik İsrail’in Gazze’de yaptığı soykırıma karşı.
Trump ifrit oldu. Ödeneklerini keserim falan dedi.
Bu hadiseyi New York şehrinin İslamofobiye verdiği güzel bir cevap olarak görebilir miyiz?
Hayır, göremeyiz. Öyle görmemiz için bu tutumun istikrar kazanması, süreklilik arzetmesi lazım. ABD’de İslamofobinin azaldığına dair bir veri yok. Aksine çoğaldığına dair veri var.
New York şehrinin İsrail’in Gazze’de yaptığı soykırıma cevabı olarak görebilir miyiz?
Belki kısmen. Aldığı oyların içinde soykırıma öfke duyanlar da vardır. Ama tamamen değil.
Hiç mi umursamayalım?
Umursayalım.
New York Demokratların kalesiydi. Demokrat bir adayın kazanması şaşırtıcı değildi. Ama Mamdani’nin kazanması bir kararlılık gösterisiydi. En çok da Trump’a karşı.
Bu gibi vakalar başka eyaletlere de sirayet ederse sadece ABD’de değil, dünyanın başka yerlerinde de bazı şeylerin değişeceğine alamet sayabiliriz.
Fakat, New York belediye seçiminden sonraki bazı girişimler ‘muasır medeniyet’in bizim seviyemize doğru yaklaştığına alamet olarak görülebilir.
Bizde İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yapılanların bir benzerini Cumhuriyetçiler Mamdani’ye yapmaya çalışıyorlar. Fakat onlar henüz başlangıç aşamasında. Başarıp başaramayacakları da şüpheli.
Haber şöyle:
“Washington’da bazı Cumhuriyetçi kongre üyeleri Mamdani’nin vatandaşlığa kabul süreci hakkında soruşturma açılmasını talep ettiler. Mamdani’nin komünist olduğunu ve terörist faaliyetleri benimsediği iddiasıyla ABD vatandaşlığından çıkarmayı ve sınır dışı etmeyi önerdiler.”
Cumhuriyetçi Andy Ogles’in açıklaması:
“Eğer Mamdani vatandaşlık belgelerinde yalan söylediyse vatandaş olmayı hak etmiyor. Büyük bir Amerikan kenti açıkça terörist bir ideolojiyi benimsemiş bir komünist tarafından yönetilmenin eşiğinde.
Florida temsilcisi Randy Fine:
“Barbarlar artık kapıda değil, içeri girmiş durumda. Mamdani sadece 8 yıl önce buraya taşınıp vatandaş olan bir örnek. Okuduklarıma bakılırsa vatandaşlık şartlarını karşılamıyor.”
Yani?
Hiçbir şey olmadıysa bile bir şey oldu.
Yanılıyor muyum?
Muasır medeniyet yavaş yavaş bizim seviyemize gelmiyor mu?
Rusya’nın Ukrayna’ya saldırması, İsrail’in Filistin’e saldırması
Bu bahsi felsefe yapmak için açmadım.
Halbuki bu sualin cevabı sualin içindeki üç kelimeyi, ‘muasır’ı, ‘medeniyet’i ve ‘seviye’yi nasıl anladığımızla çok ilgili.
‘Muasır’ medeniyetin mevcut olduğu ‘asır’la ilgili.
Bir ‘nitelik’ bildirme ihtimali var. Ama öncelikli anlamı nitelik değil. Herkes kötüyse sen de yeteri kadar kötü olabildiysen muasır medeniyet seviyesinde sayılırsın.
Seviye kelimesi ise düşük, aşağı seviyeler için kullanıldığı gibi yüksek seviyeler için de kullanılabilir.
Ancak bu nitelik asırda vaki olan medeniyetin niteliği.
Dünyada işlerin hep iyiye gittiğine dair düşüncenin modern zamanlarda ortaya çıkmış olma ihtimali yüksek.
Çünkü ‘antik’ itikatlarda dünya kötüye doğru gider.
