Ölçüsünü veriyorsun eve gönderiyorlar

Mahalli seçimlere 196 gün kaldı. Muhalif seçmen hala depresyonda. Öfkeli. Kafası bozuk.

Bütün muhalif partiler kendisini lağvetse, bütün muhalif parti liderleri istifa etse kimse ‘vah’ demez.

Bırak vah demeyi, sorsan herkes ister bunu.

Başaramadılar, gitsinler.

Gitsinler mi gerçekten?

Giderseler gitsinler.

Böyle bir ruh hali yaşıyor muhalif seçmen.

28 Mayıs’taki sandık, bir kâbus gibi rüyalarına giriyor.

Kazara yolda izde bir sandığa rastlasalar taşlayacaklar.

Giderler mi 196 gün sonra sandığa?

Ayaklarını sürüye sürüye giderler. İştahsız. Fersiz.

Henüz hiçbir muhalif lider mağlubiyetin muhasebesini yapmadı.

Belki biraz İyi Parti lideri Akşener.

Bir muhasebe sayılmazdı Akşener’inki de. Kabul etti sadece. Lâmsız, cimsiz.

Nerede yanlış yaptık, diye sormadı hiçbiri.

Başkaları nerede yanlış yaptı? Sorusunun peşine düştüler.

Abi, başkasının yaptığı yanlıştan sana ne?

Başkası, yanlış dediğin şeyleri yaparak kazandı.

Sen, yanlış yaparak kaybettin.

Muhasebenin bir tarafı hesap vermektir.

Hesap vermediler.

Hesap ödemediler.

Mesela CHP lideri Kılıçdaroğlu Zafer Partisi lideri Ümit Özdağ ile yaptığı gizli anlaşmanın galiz bir hata olduğunu itiraf edebilirdi. Etmedi.

Ya da tersini yapsın, çaresizdim, anlaştım desin. Onu bile demedi.

Gelecek, Deva… Neden iki parti olduklarını hala izah etmediler.

Neden seçimde umduklarını bulamadıklarını kendi içlerinde bile tartışmadılar.

Şunu eksik yaptık demediler.

Muhalefet, bu haliyle, süklüm püklüm seçime gitse nasıl bir sonuç alır?

Yenilmeye gidersin, yenilir gelirsin.

Muhalefetin amiral gemisi CHP’ydi.

En büyük hasarı CHP aldı.

İBB Başkanı İmamoğlu’nun “Değişim” talebi CHP için bir çıkış noktası olabilirdi.

Fakat İmamoğlu ve çevresi değişime dayanak oluşturacak bir felsefe geliştirilemedi.

Aynı şeyleri yaparak farklı sonuç beklemeyeceğiz” cümlesi iyi bir cümleydi.

Devamı gelmedi.

Aynı şeyleri yapmayacaksın, peki ne yapacaksın?

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday olacağım. Eğer partim beni aday gösterirse…

Bu, değişim talebinin ilan edildiği kürsüden bir basamak aşağı inmek anlamına gelmez mi?

Gelir.

Haklıdır muhtemelen. Genel başkanlığa aday olsa mevcut genel başkana yani Kılıçdaroğlu’na büyük avantaj sağlayan delege yapısıyla galip gelmesi neredeyse imkânsız.

İmkansızı başarsa bu defa İBB başkanlığını bırakıp Ankara’ya, CHP’nin başına gitmesi gerekecek.

İstanbul ne olacak?

Ankara’ya partinin başına gitmeyi hesap ederken İstanbul’daki bulgurdan olmak var.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın İBB başkanlığından bugüne kadar gelen siyasi hikayesiyle İmamoğlu’nun hikayesi zaman zaman benzer temalarla seyrediyor.

Temaların benzeşmesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın katkısı var mı?

Eğer yargıya imaen de olsa bir telkinde bulunuyorsa var.

Telkinde bulunmuyorsa yok.

İmamoğlu’na siyasetin yasaklanması ihtimalinin yedekte tutulması talihin bir cilvesi mi yoksa siyasetin bir cilvesi mi?

Parti sözcüsü Özgür Özel’in genel başkan adaylığını açıklaması Erdoğan’ın siyasi hikayesiyle benzeşen ikinci bir tema olabilir mi?

Fazilet Partisi’ndeki ‘yenilikçiler’ gibi, CHP’deki ‘değişimciler’ de Kurultay’da güçlerini mi deneyecekler?

Eğer tarihin tekerrür edeceğini düşünüyorlarsa tarih şöyleydi.

Yenilikçilerin adayı Abdullah Gül kongrede seçimi kaybetti.

Sonra Ak Parti kuruldu ve tek başına iktidara geldi.

Sonra CHP’nin de katkısıyla Erdoğan’ın yasağı kalktı ve Abdullah Bey başbakanlık koltuğunu Erdoğan’a teslim etti.

Fakat tarihin tekerrür edeceği çok şüpheli.

‘Yeni Türkiye’de tarih artık imal ediliyor.

Ölçüsünü veriyorsun, eve gönderiyorlar.

YORUMLAR (19)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
19 Yorum