Yüzleşme, Türkiye'deki Kürt sorununu Altan Tan ile birlikte tartıştı

Ahmet Taşgetiren ve Yusuf Ziya Cömert'in sunumuyla ekranlara gelen Yüzleşme, KARAR TV'deki yayın hayatına devam ediyor. 14 Aralık 2023 Perşembe günü saat 11.30'da yayınlanan bölümün konuğu, Eski Diyarbakır Milletvekili Altan Tan oldu. Kürt sorunu konusunda kritik açıklamalarda bulunan Tan, 'Türkiye İslamcıları Kürtlerin kimliğini tanımalıydı' ifadelerini kullandı.

KARAR TV ekranlarında Ahmet Taşgetiren ve Yusuf Ziya Cömert'in sunduğu Yüzleşme, yayın hayatına hız kesmeden devam ediyor. Her hafta çok değerli bir başka konukla önemli konuların konuşulduğu yapım, bu bölümde, Eski Diyarbakır Milletvekili Altan Tan'ı misafir etti.

Türkiye'deki Kürt sorununa ve tarihsel gelişimine dair önemli noktaların altını çizen Tan, 'Türkiye İslamcıları Kürtlerin kimliğini tanımalıydı' şeklinde konuştu.

İşte, Altan Tan'ın diğer kritik açıklamaları...

TAŞGETİREN: KÜRT SORUNU HALA DEVAM EDİYOR MU?

ALTAN TAN: Kürt sorunu dediğimiz meseleyi Osmanlı’nın son dönemlerinde Sultan Abdülmecit zamanından başlatabiliriz. Hatta Tanzimat döneminden itibaren şu anki yoluna girmiş diyebiliriz. 1839’a kadar Osmanlı’da bir adem-i merkeziyetçilik var. Yavuz Sultan Selim döneminde 25 Kürt Beyi ile yapılan anlaşma var. Kürdistan’ın yönetimini açık bir şekilde 3 yönteme bağlanıyor. Birinci olarak, Kürt beylikleri iç işlerinde bağımsız, dış işlerinde Osmanlıya bağlı. 2. statüde olanlar ise Kürt sancakları, bunlarda da bazı adli yetkililer medrese yapıyor ve aynı şekilde içişlerinde kendi Kürt beyleri ile yönetiliyor. 3.ise direkt Osmanlıya bağlı olan yapılar, merkezden atanan paşalar tarafından yönetiliyor. Genel yönetim bu şekilde devam ediyor. İttihatçılar gelene kadar bu dönemler fena değil, sorunun kangren haline gelmesi İttihatçılık ile birlikte başlıyor. Atatürk ve cumhuriyet kadroları başlangıçta ‘Ulus devlet kurmak için yola çıkıyoruz’ demiyorlar. 1923‘e kadar da yok ve 1924 Anayasası ile birlikte Türkiye ayrı bir yola giriyor. Türkiye’nin girdiği bu yol ne? İslam ile arasını açtı, Kürt meselesinde de sadece onlar için değil herkes için ulus devlet inşasına başladı. Buna karşı Kürtler’de iki ana damar var. Birincisi, buna karşı bir Kürt ulus devleti inşa etme fikridir. Bu mantık diğer tarafın mantığıyla aynı. Diğer tarafta da ‘Biz topyekun bir milletiz ve tüm halkların birlikte yaşayabileceği bir birlik istiyoruz’ diyorlar. Lozan’da ise Kürtler azınlık olarak görülmüyor ve çoğunluk olarak verilen hakları da alamıyor. Ne azınlığa ne de çoğunluğa verilen haklar Kürtlere verilmiyor. Şimdi geldiğimiz noktada Kürt halkı üzerinde iki ana damar var. Bunlardan birisi laik, seküler ve ulus devlet inşa etme düşüncesinde olan bir kesim. Bir diğer kesim de herkesin birlikte yaşayabileceği bir hukuk devleti isteyenler var. Ne yazık ki burada da en büyük sorun, Türkiye’deki İslamcı kesimden kaynaklanıyor. Bunu dile getiren Kürtleri bölücü olarak nitelediler. Benim hayatım Türkiye’deki İslamcılara ümmet mantığı içerisinde Kürtlerin de hakları olduğunu anlatmak ve Kürt ulusalcılarına da, Kürt ulus devleti inşa etmenin mümkün olmadığını anlatmakla geçti. İslamsız bir Kürtlüğün bölgeye kan getireceğini ve hiçbir işe yaramayacağını söyledik.

1-16.jpg

KÜRT SORUNUNA DAİR ORTADA ÇÖZÜLMEYEN BİR ŞEY KALDI MI?

ALTAN TAN: Turgut Özal, İnönü veya Ecevit Kürt kökenliydi ama Kürt haklarının savunulması gerektiğini söyleyen bir Kürt vatandaş, bugüne kadar Türkiye’de Cumhurbaşkanı veya başbakan olamadı. Türkiye 50-80 sene önceki gibi değil belli şeyler oldu ve değişti. Bugün gelinen noktada Türkiye Cumhuriyeti hala bir Türk devleti olma vasfını devam ettiriyor. Bazı zamanlarda Kürtlere ianede bulunuyorlar, gerekli gördüklerinde. Şahsen benim böyle şeylerle sorunum yok, ailem Kürt-Türk pek çok farklı kökenden insanlar var. Ama bu tespitleri de yapmamız gerekiyor. İşte bu durumda Kürt kimliğini şiddetten, terörden ayırıp ana dilde eğitim, yerel yönetim ve seçmeli dersler ile bunların çözülerek her kademede halledilmesi gerekiyor. Ben seçmeli dersleri o dönemlerde destekledim ve PKK beni suçladı, seçmeli ders alanlar çok değildi ama alanları da hain ilan etti. Alabilen de fazla yoktu zaten. Bunların hepsinin çözülerek toplumsal barışın sağlanması gerekiyor. Resmi dil meselesi var. Bazı ülkelerde pek çok resmi dil var Türkiye’de olsa ne olur yani.

BUNLARIN YAPILMAMASININ ALTINDA NE YATIYOR, BÖLÜNME KORKUSU DEVAM EDİYOR MU?

ALTAN TAN: Türkiye halkının bir bölünme korkusu olduğu doğru. Koskoca imparatorluk bölünerek küçük bir coğrafyaya gelmiş. Ama bu korkular ülkeyi yönetebilmek için siyasette kullanılıyor. Bana göre Osmanlı’nın son dönemlerden bugüne kadar devlet aklında 2 güç çarpışıyor. Bunlardan birisi iktidarı bugün de elinde bulunduran işte o ittihatçı zihniyetin ulusalcı, laik, seküler ve İslam karşıtı zihnin ürünü olan var, her dönemde şekil veya renk değiştirerek varlığını korudu. Bu yapı, bugün Neo-Atatürkçülük, Neo-Kemalizm ile tekrardan kendini yeniledi ve tekrar mevziye oturdu. Maalesef İslamcı ve Müslüman kadrolar da bu yeni statükonun koltuk değneği oldular. Ben asıl ikinci damar üzerinde durmak istiyorum. Bunlar Abdülhamid’den bu yana Orta Doğu, Balkanlar ve Kafkasları bir bütün alan ve kültürel olarak Ermeni ve Süryanilerimizi de Müslüman sayarak bir millet kabul ederek birliktelik tasarlayan kanaldır. Benim de şu anki düşüncem böyle. Bu coğrafya bölünemez, etnik ve mezhep ayrımına maruz bırakılamaz. Bu coğrafyanın AB gibi siyasal bir birlikteliğe ihtiyacı var. Türkiye devlet aklının içerisinde böyle düşünen zihinler var. Ama bizim gibi düşünen bu zihin Türkiye Cumhuriyeti’nde tam olarak iktidara gelemedi. Ben kısmen Tayyip Erdoğan’ın da buna yakın olduğunu düşünüyorum. Ama neden dönem dönem yakınlaşıp dönem dönem uzaklaşıyor. Bunun nedeni entelektüel birikiminin olmayışı ve coğrafyayı bilmemesi diyorum. Sahaya hakimiyetleri yok. Bu zihne yakın olduklarını düşünüyorum, yani en azından düşman değiller. Peki, neden başarılı olamıyorlar? Entelektüel olarak birikime sahip değiller ve iktidar endişeleri var. Gönül isterdi ki bunlara Erdoğan ve İslamcı kadrolar öncülük etsin. Diyorlar ki ‘Çözüm sürecini PKK bozdu’ o zaman neden siz gereğini yapmıyorsunuz. Bu meseleleri biz Erdoğan ile 1991’de de konuştuk ama o zaman da ben ona 'zaman gelecek bizim gibi adamları bulamayacaksınız’ dedim.

BÖLÜNME KORKUSUNDA ULUS DEVLET İSTEYEN KÜRTLER’İN ORTAYA GETİRDİĞİ PSİKOLOJİNİN ETKİSİ YOK MU?

ALTAN TAN: Tabi ki var ama ben bir ifade kullandım. Bu işin en büyük müsebbibi Türkiye’deki İslamcı kesimdir. Niye? Eğer İslamcı kesim benim saydığım Said Nursi ve Seyit Abdülkadir gibi sağdığım şahısların çizgisinde giderek Kürtlerin kimliğini tanıyarak da bütünleştirici bir yapının içerisinde görerek birliği sağlasaydı, değil 1 tane, 10 tane PKK gibi örgüt olsaydı bugün bir mesafe kat edemezdi.

yeni-proje-21.jpg

KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜ

ALTAN TAN: Ben ulus devletin bir çözüm olmadığını düşünüyorum. Ama ulusalcıların tepkisini alıyorum, bunun için Orta Doğu’da bir altyapı yok. Ulus devlet daha büyük bir sorun doğurur ve zaten öyle de oluyor. İkinci olarak da etnik federasyonun Türkiye için bir çözüm olmadığını düşünüyorum. Kürtlerin çoğu batıda yaşıyor. Bunları ulus devlet olarak ayırmak zor. Ama coğrafi federasyon, eyalet sistemi buna müsaittir. Bölgesel federasyon olabilir. Bu yetkiler yerele verilir. Mesela resmi dil, bugün Sinop’ta Kürtçe resmi dil olmayabilir ama Diyarbakır da yapabilirsiniz. Biz CHP ve Ak Parti heyeti ile Fas’a gittik ve Berberice 2.resmi dil, ‘Bakın dedim hep Avrupa’dan örnek veriyoruz ama Fas bunu başarmış’ dedim.

Türkiye’nin 3 tane fay hattı var. Bence en büyüğü laik-dindar gerilimdir. Diğeri Kürt-Türk fay hattıdır. Diğeri de Alevi-Sünni fay hattıdır. Mesela Türkiye Cumhuriyet’i derin devleti Alevileri kıyı kesimlere sürdü. Biz öğrenciyken CHP Anadolu’dan vekiller çıkartırdı, ama şu an muhtar bile çıkartamıyor. Bu nedenle bilinçli olarak Aleviler kıyı kesimlere sürüldüler.

Ben Irak, Suriye, İran ve Türkiye’deki Kürtlerin ekonomik ve kültürel durumlarının bir olmadığını düşünüyorum. O yüzden 4 parçadaki Kürtlerin de farklı siyasal çözümlere ihtiyacı var. Bunun için Türkiye’de eşit vatandaşlık, yeni bir anayasa ve eşit vatandaşlığa dayalı bölgesel yönetimlerin güçlendirildiği bir çözüm istiyorum. Suriye ve İran’da otonomi, Irak’ta yani Güney Kürdistan’da ise, bağımsız bir devletin Türkiye’nin desteği ile kurulmasını çözüm olarak görüyorum. Bunun içinde Musul ve Kerkük vilayetleri de olmalı. İçerisinde yüzde 20 Arap, yüzde 10 Türkmen ve yüzde 70 Kürt olan bağımsız bir devlet. Sayın Barzani bu fikre çok yakın. Bunun bir zararı yok ki. Ondan sonra da bütün Arap bölgesi ile gümrüklerin kaldırılması gerekiyor. Bunu dediğimiz zaman ulusalcı ve laikçi kesim bize ‘Bizi Araplar ile bir yapacaklar’ diyor. Siz Azerbaycan’a ve Gürcistan’a kimlik kartı ile gidiyorsunuz ama Suriye’ye Halep’e gitsen ne olacak? Hepsini bozdular ama, dedim ya Türkiye’nin içerisinde iki büyük akıl çarpışıyor.

Kürt sorunu çözülürse bu sınırlar kalkar ticaret serbest hale gelir ve bir entegrasyon olur. Özetle bunu isteyenler de var istemeyenler de, yabancılar bunu neden istemiyor anlıyoruz am bizim kendi insanlarımız neden istemiyor? Hepsi farklı şeylere savruldu. Bu zihin oturduğunda Kürtler ve Türkler arasında bölünme korkusu da olmaz. Çözüm sürecinde halkta bölünme korkusu yoktu, barış sağlanacaksa onlar bu sorunun çözülmesini istiyorlardı. Bunun iki kırmızı çizgisi var, bir ayrılma bölünme olmasın, ikinci olarak da kan akmasın.