Beyazperdenin kaderi sinefillerin elinde

Beyazperdenin kaderi sinefillerin elinde

Sinema dünyasının nabzını tutan isimlere ‘2021’de son on yılın en düşük seyircisini gören Türkiye’de geleneksel sinemanın sonu mu geliyor?’ diye sorduk. Atilla Dorsay, Burçak Evren, Alin Taşçıyan, Kerem Akça ve Gökşen Aydemir KARAR okurları için cevapladı. Usta eleştirmenler beyazperde ölmez diyor ama sinefillere büyük iş düşüyor diye de ekliyor.

SALİHA SULTAN

Kültür sanat sektöründe pandemiden en çok etkilenen sektörlerin başında sinema salonları geldi. Bir kapandı, bir açıldı derken normalleşme sürecinin ardından verilere bakıldığında, 2020 yılında ancak 17 milyon izleyiciye ulaşan salonlar, 2021 yılını maalesef 9 milyon izleyiciyle kapattı. Son iki yılda büyük düşüş kaydeden yerli salonlarda izleyicinin 50 milyonun altına düştüğü 2013’ten beri görülmemişti. Salgının bütün dünyada getirdiği kapanmalar sırasında ise evde film izleme imkanı sunan Netflix, Amazon Prime, Disney Plus gibi dijital platformlar ise yalnız dünyada değil Türkiye’de de abonelerini ikiye katladı. Bu pek iç açıcı görünmeyen tablonun ardından salonların 2022’de neyin beklediği merak konusu. Akıllardaki soru ise dijital platformların pandemide bu kadar popülerleşmesi geleneksel sinema salonlarının, izleyicinin beyazperdede film izleme alışkanlığının sonunu mu getirecek sorusu. Bu soruyu, Türkiye’de yıllardır sinema dünyasının nabzını tutan isimlere sorduk. KARAR okurları için cevapladılar.

ATİLLA DORSAY

2kr2-atilla-dorsay.jpeg

‘UMUT VAR, YETER Kİ ŞU BELAYI BİR ATLATALIM!’

Öncelikle şunu söyleyeyim: benim gibi daha çocukluk yıllarında sinemaya götürülmeye başlamış, 10-11 yaşlarında özel Sinema Defterleri tutmaya girişmiş, birçok merakı, birkaç mesleği ve çok daha iyi gelir getirecek projeleri olduğu halde sonunda kesin olarak sinema eleştirmenliğinde karar kılmış birinin, hem de 80 yaşını aştığı şu günlerde, sinema salonlarının tümüyle ortadan kalkacağı ve yerlerini dijital platformlara bırakacağı haberi ciddiye alınamaz. Bu öylesine yürek kırıcı bir olasılıktır ki, ben ve yaşdaşlarım düşünmek bile istemeyiz. Evet, 2017’de zirveye çıkarak 71 milyona (sayıları yuvarlak olarak veriyorum) yükselmiş olan sinemanın geçen yıl 9 milyon seyirciyle yetinmesi, hüzün vericidir: Neredeyse onda bire yakın... Ama rica ederim, geçirdiğimiz şu ürkünç çağda insanların sokağa çıkmaya değil evde oturmaya çağrıldığı, hele yaşlı kuşaklara bunun neredeyse bir zorunluluk olarak empoze edildiği bir dönemde, başka nasıl olabilirdi ki? Bizler zamanında sinema salonlarına karşı çıkan başka rakipleri de görüp tanıdık. 1974’de açılan TRT, 1989’da kapılarını açan özel kanallar gibi olaylar da insanları az evlerine kapamadılar. Ama bunların hepsi atlatıldı ve normale dönüldü.

Ama şimdi, yaşanan ve artık atlatılması beklenen bunalım bambaşkaydı. Korkunç bir virüsün giderek artan varyasyonlarıyla boğuşan dünya, yalnızca sinemalara gitmemek için değil, evde de sıkıntıdan çıldırmamak için o dijital platformlara başvurdu. Gitgide çeşitlenen Digitürk’ün yanı sıra Netflik’den MUBİ’ye, Gain’den BluTV’ye birçok özel film izleme kanallarımız evimize dek geldi. Ve hepimiz oralardan filmler seçip izledik ve eleştirmen olarak da yazdık. Ama sinema sinemadır. Ve 125 yıl olduğu gibi, yine eski günlerine dönecektir. Bunun tek bir örneğini bize son Örümcek Adam filmi verdi. Batı’da çok izlenen film bizde de birçok rekor kırdı. Ve şimdiden 2 buçuk milyona erişip geçen seyirci sayısıyla, 2000’li yılların en çok izlenen yabancı filmi oldu. Bu bile (özellikle sinefiller için) salonların önemini herkese hatırlattı. Demek ki umut var. Yalnız Hollywood blockbuster’ları ve Marvel harikaları için değil; ama tüm sinema sanatı için bu olacak. Şu belayı bir atlatalım, yeter!..

BURÇAK EVREN

2kr2-burcak-evren.jpeg

‘ÖLMEYECEK AMA AYRICALIKLI KİŞİLERİN PAHALI BİR HOBİSİ OLACAK’

Salgın sırasında sinema alanındaki belirsizlik, iddialı projelerin ertelenmesi, gösterim ve dağıtım olanaklarının sınırlandırılması ve kimi salonların kapanmak zorunda kalması tüm bu olumsuzluklara karşın dijital film ve dizi platformlarının nitelik ve de nicelik olarak öne çıkması, sinemanın geleceğine ilişkin kimi olumsuz düşüncelerin filizlenmesine zemin hazırladı. Önce filmler ardından seyirci azaldı. Buna karşılık bilet fiyatlarında fahiş artışlar öne çıktı ve giderek bir zamanlar halkın tek ve de en ucuz eğlencesi olan sinema pahalı değil onun da ötesinde lüks olmaya başladı. Ama bu olumsuzluklar içinde sinemayı etkileyen en önemli olgu ise, salgının beraberinde getirip yeşerttiği ve yaşamımızın tam orta yerine oturttuğu dijital platformların atağı oldu; korumalı, rahat, ucuz, her beğeniye acık zengin seçenekli ve de yadsınmayacak denli tiryakilik oluşturacak bir cazibe…. Kısacası sinemaya giden en kısa yol….

Ama tüm günahı da dijital platformların hesabına yazmamak gerekir. Salgın sürecinde kimi sinemacılar bir yandan ‘film sinemada izlenir’, ‘sinemanın tadı başkadır’ sloganlarına yaslanırken, diğer yandan da ertelenen ve de ellerinden kayan şubat tatillerini de dijital platformlarla flört etmeyi tercih ederek sözüm ona kayıplarını bu yolla telefi etmeye yöneldiler. Sinema için en tehlikesi de bu oldu. Sinemayı gözden çıkarıp dijital platformların bir alışkanlık kazanmasına katkıda bulunma yanılgısına düştüler. Yani sinemaya gitme ritüelini zedelediler… Sonuç olarak sinema asla ölmez. Ama yaralı bir yaşam sürer…. Nasıl ki AVM’lerde film izleyen genç kuşaklar, kapıları sokağa açılan devasa salonlarda yüzlerce kişiyle bir arada film izleme olanağına sahip olmamışlarsa, şimdiki gençler de sinema salonlarını tanımadan dijital platformların izleme alışkanlığına sahip olacak… Evet sinema asla ölmeyecek ama, yalnızca ayrıcalıklı kişilerin biraz pahalı hobisi olacak…. Bu süreç sinema için bir kriz değil, daha kötüsü; yaşamın alışkanlıklarından çıkarma… Tıpkı gazetelerin, dergilerin çıkarıldığı gibi…

ALİN TAŞÇIYAN

2kr2-alin-tasciyan.webp

‘BU BİLET FİYATLARIYLA GENİŞ KİTLEYİ SALONLARA ÇEKMEK ZOR’

Sinema salonlarında izleyicinin azalmasında bana göre birincil etken ekonomi. Sinemada film izlemek bir aile için en alçak gönüllü eğlence. Bir çekirdek aile 40 liralık bir salona gitse, biletlere 160 lira ödeyecek. Daha çocukların canı patlamış mısır, içecek istese bu aile bütçesini sarsar. Art house filmleri büyük perdede izlemek isteyen, belirli bir eğitim ve gelir düzeyine sahip insanlar dışında geniş kitleyi sinemaya çekmek çok zor artık. Belki Örümcek Adam gibi blockbuster dediğimiz filmlere bile gidemeyecek insanlar. Kim istemez giyinsin, kuşansın, güzel sinemaya gitsin, yemeğini yesin vs. ama bunu yapacak güç kalmayınca, evlerinde bir bilet fiyatına bütün bir ay zengin bir içerik sunan dijital platformlarda izleme fırsatları var. Bütün aile kendi bilgisayarında ayrı ayrı şeyler izleyebiliyor. İnsanlar haklı…

Pandemiyle de tabii durumun çok ilişkisi var, dünyada ekonomiyi sarsan bir pandemi bu. O kadar çok insan işsiz kaldı, en sağlam işverenine devletler var mesela kanada, orada bile sarsıldı herkes. Nüfusun bir kısmı muhtemelen artık böyle bir yere girmek istemeyecek, haklılar da. Bir kısmı aldırmayabilir. Psikolojik olarak da sarsıldı insanlar, korkular kuşkular var. Her çağın bir koşulu var bu da özel bir dönem. Ama bence geleneksel sinemanın sonunu getirmeyecek bu durum. İnsanların belirli davranış kalıpları var çünkü. Diyelim ben ömrümün sonuna kadar ekonomim el verdiği sürece bir art hous filmi seyrederim. Küçük sinemalar küçülecek, daha büyük şirketler büyük salonları teknolojik açıdan dönüştürecekler, popüler sinemayı besleyecekler ve blockbuster’lar bir olay gibi sunulacak diye düşünüyorum. Hollywood gibi büyüklere bir şey olmaz. Devletin desteğini asla çekmeyeceği Fransız, Alman sinemasına bir şey olmaz. Onlar her türlü kendi kültür endüstrilerini desteklerler. Çin, Hindistan, Japonya’ya dabir şey olmaz. Kalabalık nüfuslar ve sinemaya her türlü giderler. Bizde de yeniden kalkınabilir, ne olacağını asla kestiremiyoruz, şu an bilemediğimiz bir pazarlama hamlesi tasarlanıyor olabilir. Felaket senaryolarına gerek yok bence. Çöküşten çok değişime bakmalı.

KEREM AKÇA

2kr2-kerem-akca.jpeg

‘SERİLERE MERAKLI BİR KİTLE GELİYOR’

Dijital platformların sinema salonlarını yeneceğine dair bir algı hakim. Ancak özellikle 17 Aralık'ta vizyona giren 'Örümcek Adam: Eve Dönüş', 1.5 ayda 2.5 milyon rakamını geçerek en yüksek seyirciye ulaşan Marvel uyarlaması oldu. 1989'dan bu yana tutulan hasılat rakamlarında yabancı filmlerin ilk üçüne girdi. ABD'de 735 milyon dolar ile tüm zamanların en yüksek hasılat getiren dördüncü filmine dönüştü. Tüm dünyada ise 1.7 milyar doları geçerek şu anda altıncı sıraya yerleşti. Yeni Örümcek Adam filminin rüzgarıyla Ocak ayı da hiç fena geçmedi. 'Kesişme: İyi Ki Varsın Eren' 1.5 milyon kişiyi solladı. Öte yandan 'Aslan Hürkuş Kayıp Elmas'ın 600.000'i solladığını gördük. 2021'in sonunda 'Aykut Enişte 2' ve 'Dayı: Bir Adamın Hikayesi' gibi devam filmi/yan bölüm örnekleri ise 400.000'in üzerine yerleşmişti.

Özellikle ABD'de ilgi olan serilere sinemada meraklı bir kitle geliyor. 'Venom 2' ve 'Matrix Resurrections' bu açıdan tatminkardı. 2022 içerisinde de bu durumu görebiliriz. Önümüzdeki iki ayın iddialı yerli filmlerinin rakamlarını ben de merak ediyorum. Sinema salonları yasal dijital platformlara karşı mücadelesini sürdürüyor.

GÖKŞEN AYDEMİR

2kr2-goksen-aydemir.jpeg

‘BÜYÜK STÜDYOLARIN TEKNOLOJİK YAPIMLARI KURTARACAK’

Ben her koşulda sinema salonunda film izlemenin yanında olan biri olarak salonda film izleme deneyiminin biteceğine inanmıyorum, inanamıyorum. Salonda film izlemek sadece film izlemek değildir. O bir kültür, bir sosyal etkinliktir. Bununla birlikte toplu seyir eylemi bugün akademik çalışmalara konu olacak kadar önemli bir deneyimdir.

Gişe rakamlarının bu sene oldukça düşük kalmasının en büyük etkeni uzun süre kapalı kalan salonlar sonrasında pandemi koşullarının halen yoğun bir şekilde devam etmesi, uzun süre istenen aşı kartı ve PCR testi gerçeğidir. Tabi ki dijital platformların bu süreçte yükselişe geçmesi kaçınılmazdı. Hatta bu platformlar belki on yılda ulaşacakları abone rakamlarına bu süreçte ulaştılar. Evde kapalı kalma durumunda ise bu çok doğal bence. Ama baktığınız zaman çeşitli denetim ve sansür unsurları haricinde bu platformlardan bir film ya da dizi izlemek televizyon izlemekten farksız. Sektörün en büyükleri son 3 yılda sürekli yeni özgün film ve dizilerle izleyici çekmeye çalışırken büyük stüdyolar halen salonlar İçin filmler üretmeye devam ediyorlar.

Türkiye özelinde bakarsak pandemi koşullarında dijital platformların yükselişe geçmesi, filmini vizyondayken dijital platformlara vermekten daha az tehlikeli. Sektöre zarar veren bence bu. Bakanlık süreç boyunca hem bağımsız salonları hem de zincir salonları maddi olarak desteklemeye çalıştı. Tabii ki yetersiz, bu desteklerin genişleyerek tabana yayılması elzem bir gereklilik. Ben bu süreci olağan üstü bir geçiş dönemi olarak görüyorum. Bununla birlikte bağımsız yapımların gişe rakamları önceki yıllara göre büyük düşüş yaşamadı ki, bundan anlamamız gereken gerçek sinefillerin salonları terk etmediği. Sanırım büyük stüdyolarda evde izlenmesi keyif vermeyen teknolojisi yoğun filmleriyle bu süreci aşmaya çalışacaklar.

Öne Çıkanlar
YORUMLAR (1)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
1 Yorum
Diğer Haberler
Son Dakika Haberleri
KARAR.COM’DAN