Rishi Sunak'ın Başbakanlığa gelişiyle sterlin coştu, dolar karşısında son 6 haftanın zirvesine çıktı.

Demek ki oyunmuş. Liz Truss'ı Başbakanlıktan indirmek için oynanan bir kur oyunu.

Sterlini, çok da değil sadece yüzde 5-10 hafifçe düşürerek yaptılar üstelik. Orada uzun da tutamamışlardı. Üç gün sürmemiş, düştüğü seviyenin üstüne geri dönmüştü.

Bizde sayısız kere önlenen dolar darbesi, İngiltere'de yaşandı ve başarıldı demek. Bugünden geriye doğru bakınca şimdi daha net görülüyor.

Darbeci kur çetesiyle döviz lortları el ele verip Başbakan Truss'ı devirmişler. Vay be, kaderin cilvesine bak!

Sterlin, kaybettiği değeri geri kazandığı halde Truss, kaybettiği güveni geri kazanamamıştı.

İngiliz sterlini bu; düşerse onu düşüren başbakan yerinde kalır mı? İstediği kadar hızla geri toparlasın, olan oldu bir kere, Truss da peşi sıra düştü.

Kirli bir oyuna, karanlık bir kumpasa kurban gittiği nasıl da ortada yahu! Güneş, balçıkla sıvanır mı?

Öyle olmasa Truss'ın yerine Sunak gelir gelmez sterlin, niye düğün bayram etsin?

Anlaşılıyor ki Truss'ı devirip koltuğuna Sunak'ı oturtmak için oynamışlar kurlarla. Başka delile ne gerek!

Meşhur düşmanımız Londra bankerleri, bütün ekonomik tetikçileriyle uğraşarak Türkiye'de başaramadıkları kur darbesini, Londra'da denemeye karar vermiş. İlk denemede de başarmış görünüyorlar. Truss'ın pek ucuza gittiği dahi söylenebilir.

Komplonun bir ucu, Hindistan'a kadar uzanıyor, varın dış gücün boyutunu siz düşünün artık...

Siyaseti yakından izleyen Ankaralı bir dostum, hayretler içinde şöyle bir mesaj yazdı:

"1858’den 1947’ye kadar İngiliz parlamentosuna üye göndermesi yasak olan Hindistan’dan bir göçmen çocuğu, Britanya’ya Başbakan seçildi.

Oysa 1876’dan beri bizim parlamentolarımıza Kürtler, Aleviler ve daha nice azınlık mensupları girebildiği halde hala Alevi'den, Kürt'ten, ateistten kaymakam, vali, cumhurbaşkanı olur mu diye tartışıyoruz..."

Böyle de büyük işte oyun, çorabı örerler milletin başına, aklı şaşakalır!

Arkadaşımın aklına sığdırmak için şöyle yorumladım bu halimizi:

"Kendimizi, daha ileri olduğumuz bir geçmişte dondurduk; zamanı gelip inşallah ve maşallahla yüzyılımız başladığında genç kalabilelim diye..."

Bardağa, dolu tarafından niye bakmıyoruz?

Bize sökmeyen dolar silahıyla kendi ayaklarına sıkıyor şaşkalozlar. Eski Kraliçe'yle yeni Kral'ın adamları çok saftorikmiş meğer. Ne oyun bozabiliyor ne darbe püskürtebiliyorlar. Büyük resmi görebildikleri de yok. Yutturmak kolay. Yeter ki yave yumurtlansın; ağzı açık bekler gibi havada kapıp hemen yiyorlar.

Rakipler, kendini kandırma kabiliyetinden yoksun velhasıl. Türkiye Yüzyılı yaklaşıyor, alametler bir bir belirdi.

Sevinin, zafer yakındır. 2023'e ne kaldı!

CİDDİ Mİ ŞAKA MI!

AK Parti, "Türkiye Yüzyılı" tanıtım programına muhalefet partisi liderlerini de davet etmiş. Kılıçdaroğlu ve Akşener dahil.

Yalnızca DEVA ve Gelecek partileriyle HDP çağrılmamış; geri kalanların hepsi davetli.

Kim düşündüyse aklıyla bin yaşasın!

Seçim kampanyanız için bir PR çalışması yapacaksınız. Siz popülist şovunuzu sergilerken rakipleriniz de alkışlasın istiyorsunuz. Vitrininizde sebilhane bardağı gibi dizilmeye buyur ediyorsunuz onları.

Ne var canım bunda, geri çevirecek değiller herhalde.

Logosu bulunmuş bile, kala kala bir "Türkiye Yüzyılı" kaldı. O da bulundu mu tamamdır inşallah.

Böyle tarihi bir günü, adeta bir miladı, sureta bir şahlanışı kaçırmak; yerli ve milli muhalefete yaraşmaz. İktidarın kampanyasında konu mankeni olmayı, seve seve kabul edeceklerdir.

Bugün değilse ne gün, bunun için değilse ne için varlar!

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın forslu makam aracını karanfil yağmuruna tutturup halkın sevgi gösterisi diye sunmak kadar büyülü bir gerçekçilik. Bulutların üstünde, rüya gibi propaganda...

Muhalefet liderlerine davet bir şakaysa burada kesmem gerekir. Gülüp geçmeye yeter.

Ama ciddiyse şunu da eklemeden olmaz:

Muhalefet liderlerini, AK Parti seçim faaliyetine çağırmak; ötekileştirdikleri bazı gazetecileri çağırmalarına benzemez.

Hoş, 'kimi gazeteciler bile ikisini aynı şey sanıyor; AK Parti kampanyacıları rolleri karıştırmış, çok mu' derseniz... O da ayrı ya!