Taciz böyle mi ifşa edilir?

Benim bildiğim, takma isim ve sahte profil resmi ile olsa olsa itibar suikastı, tehdit ve şantaj gibi tacizler yapılır. Cinsel taciz ifşası değil. 

Yine de 57 kadın örgütü, takma isim ve sahte profil resmi ile ifşa hareketini başlatan Leyla Salinger'e arka çıktı. Ortak bir açıklama yaptılar. 

Oysa, Salinger bile onlar kadar doğruluğundan emin olarak arkasında durmadı. 

İbrahim Çolak'ın intiharından sonra Salinger, Twitter hesabını askıya aldı ve ortadan kayboldu. 

Kendi kimliğini dahi saklayandan nasıl bir gerçeğin ifşası beklenebilir! 

Yöntem sorunu, bununla da kalmıyor. 

Taciz ifşasına dayanak gösterilen mesajlar, gerçeğin tamamını anlatmıyor bize.  

Çolak'a ait olduğu iddia edilen bu uygunsuz mesajlara, karşı taraf ne cevap verdi? Orası açıklanmıyor, gizlendi, hala muamma. 

Mağdur kim? Faili meçhul suç duyduk da kurbanı meçhul taciz de mi var? 

Bunlar tek taraflı yazılmış, rahatsızlık bildirimine rağmen durmayan, 'hayır'dan anlamayan ve istenmeyen mesajlar mıydı?  

Yoksa...Bittikten sonra kızdıran ve kullanılan ama vaktinde rızayla yaşanmış, karşılıklı bir yazışmanın parçası mı? 

Tek taraflı olmayıp da bir yazışmanın parçası ise ortada taciz değil, ancak tarafları ve ailelerini ilgilendirecek mahrem bir sırrın ifşası var demektir. 

Yetişkinler arasında karşılık gören, evlilik dışı cinsel söz veya davranış, bir taraf evliyse  utandırır. Öyle diye, tacize ve sarkıntılığa da girer mi? 

57 kadın örgütünün ortak açıklamasında, beni bu yazıyı yazmaya sevk eden şöyle bir cümle var: 

"Birçok edebiyatçının yanında Ankara’da yayınevi sahibi İbrahim Çolak’ın da taciz fiilleri ifşa oldu. Tacizi KABUL ETTİĞİNE ilişkin beyanlarını Twitter’da paylaşan fail intihar etti. Ardından Twitter üzerinden arkadaşımız Leyla Salinger, bu şahsın intiharının sorumlusuymuş gibi yüzlerce hesap tarafından hedef gösterildi"  

Taciz suçlamalarına hedef olan yazarlar Hasan Ali Toptaş ve Bora Abdo gibi, İbrahim Çolak'la da hiçbir tanışıklığım yok. Kimseye kefil de olmam. 

Fakat Çolak'ın veda mesajlarını ben de okudum. Bu 57 kadın örgütünün anladığı şeyi anlamadım. 

Yazdıklarında açık olan, evlilik ve ahlak anlayışıyla çelişen bir ayıbının itirafı, utanca boğan pişmanlığıydı. Gerisi muğlak, belirsiz. 

Tek taraflı bir suç üstlenmesiymiş, bir tacizin kabulüymüş gibi kesin ve büyük harflerle 'fail' ilan ediliyor. Bari arkadaşınız Salinger'den yazışmanın tamamını görmek isteyip öyle karar verseydiniz.  

Adı, sanı ile ortaya çıkan Pelin Buzluk ve Aslı Tohumcu gibi yazarları hariç tutuyorum. İddiaları elbette ciddiye alınacak ve üstüne gidilecek. 

Ama üstüne gitmek, yargısız infaza dönüştürmek midir? 

"Kadının beyanı esastır" demek; kadının beyanı kanun hükmündedir, yargı kararı yerine geçer mi demek? 

Karşı tarafın ne diyeceğine kulak vermeyen, savunma hakkı tanımayan yargılama mı olur? Vicdan mahkemesi  kurup tek sözle mahkum ederek hayat kaydıran, hayat karartan, hayatla oynayan adalet mi olur? 

Hayır! Gerçeğin tamamını bilmek istemek, kadınları susturma ve seslerini bastırma girişimi değildir. 

Tacizciler, ne zaman sıranın kendilerine geleceğini düşünmekten uyuyamasın, korkudan uykuları kaçsın, kim acır! 

Fakat taciz ifşasını sulandıranı, ucuzlatanı yanlış yerde aramaya kalkmayın. Arayacaksanız, takma isimlilerden ve yarım ifşalarla tacizi değil kendilerini konuşturan ilgi tüccarlarından başlayın. 

Kimsenin yanına kalmasın. Ama kimse de suçsuz yere kim vurduya gitmesin. 

Bu sınırı gözeten  her taciz ifşasını bütün kalbimle destekliyorum, yanındayım.  

Diğerlerine şüpheyle ve mesafeli yaklaşıyorum. 

İçişleri Bakanı geniş konuşursa

Bütçe görüşmelerinde, Bakan Soylu harareti yükseltti. 

“Teröriste de destekçisine de Demirtaş’a da, alayına terörist deriz” mealinde heyheylendi. 

Üstüne “Paralar artık PKK’ya gitmiyor” diyerek derin bir “oohh” da çekti. 

Kayyum atamalarının ne kadar haklı ve yerinde olduğunu ispata bir oh yeter mi peki? 

Belediyelerden PKK’ya para gittiği kanıtlıysa, idari kararla kayyum atamaya ne hacet. Yargı kararıyla yapardınız. 

Kayyum atanan onca HDP’li belediyenin kaçıyla ilgili böyle bir mahkeme kararı var? 

Adalet Bakanı Gül kaçtır uyarıyor. “Yargı teröristtir, suçludur demedikçe kimse terörist ilan edilemez, kanunlarımızda suçtur” diye. 

Devleti yönetenlerin uymadığı yasakları  kim takar! 

Nitekim profesör ünvanlı Ebubekir Sofuoğlu, “Amedspor bize ne diyor” yazıma Twitter’dan şöyle bir yorum yaptı: 

“Webo ‘PKK gibi’ Türkiye’den toprak, anadilde eğitim istemiyor ve biz Kürde değil PKK’ya karşıyız. Webo da toprak, anadilde eğitim isteseydi ona da karşı çıkardık. Türk de olsa Müslümanları bölüp zayıflatacak herkese karşı çıkarız.” 

“Laf söyledi bal kabağı, beş kuruşa bir tabağı” deyimiyle cevap verdim bu hezeyana.  

Liglerde serbestçe top koşturan yasal bir takımı PKK ile, anadilde eğitim talebini toprak istemekle bir tutmak, dini de buna alet etmek nasıl bir aymazlıktır! 

Webo olayında karşı çıktığımız, İslam’ın da reddettiği her bilinçsizliği bir batında yapıyor. 

Sapla saman, ancak bu kadar karıştırılabilir. 

O yazıda ikiyüzlülük diye yerdiğim tam da buydu. Kanunlarımızda suç olarak tanımlanan ırkçılık, ayrımcılık ve nefret söylemi tam da buydu işte. 

 

YORUMLAR (32)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
32 Yorum