Dağların ardında kalan yâr
“atma garip anam beni dağlar ardına
kimseler yanmasın anam yansın derdime…”
Bu satırların yazarı Gesi bağlarında doğdu. Üzüm bağında, üzümlerin içine doğdu. Belki de o yüzden üzümü, “Kimseler yanmasın, anam yansın derdime”deki garipliği ve Türkiye’yi sevdi. “Sevgisi imandandır” diyerek bağrına bastı.
Türkiye, üzüm tadında bir ülke… Üzüm de, Türkiye de garip kılar insanı. Garipliğimiz Türkiye’den, garipliğimiz üzümden… Üzüm tadında bir gariplik.
Gesi bağları insanın içine işler de kolay kolay çıkmaz. Yalnız sözleri değil, ezgisiyle de kalbe bir yurt kurar.
Gesi bağlarında dolanıyorum
Yitirdim yârimi aman aranıyorum
Bir tek selâmına güveniyorum
Gel otur yanıma hallarımı söyleyim
Derdimden anlamaz ben o yâri neyleyim
Gesi bağlarında üç top gülüm var
Hey Allahtan korkmaz sana bana ölüm var
Ölüm varsa bu dünyada zulüm var
Atma garip anam beni dağlar ardına
Kimseler yanmasın anam yansın derdime
Orada anlatılan bir yâr değil sadece, bir yitiştir, bir gidiştir, bir iç hesaplaşmadır. Bağlarda dolaşan yalnızca beden değildir; bedenden çok, içindeki yangını söndürememiş bir ruh dolaşır o bağlarda.
Yitirdim yârimi, aman aranıyorum...
İnsan birini en çok ne zaman arar? Onu unutamayacağını anladığında mı? Yoksa geceleri her şey sustuğunda, kalbinin sesi yankılanmaya başladığında mı? Belki de bu arayış, hiç bulamayacağını bile bile yola çıkmaktır. Bir çift selama güvenmek, bir tebessümle yeniden dirileceğini sanmak…
Gesi bağlarında üç top gülüm var…
Gül, sevdayla anılır. Ama bu sefer başka… Bu kez gül, dallarında acıyı taşır. Üç top gül… Belki üç yıl, üç mevsim, üç bekleyiş… Her biri solmuş, her biri bir anının içine gömülmüş. O gülleri artık kim koklar? O yollardan kim geçer? Belki de kimse... Çünkü bazı yollar yalnız yürünür; bazı bağlar yalnızca içte büyür.
Ölüm varsa bu dünyada zulüm var…
Zaman, bir annenin iç çekişiyle çatlar: Atma garip anam beni dağlar ardına…
Dağlar ardına atılmak; yalnız bırakılmak, unutulmak... Ve bir annenin duasıyla var olmaya çalışmak. İnsan bazen yalnızca bir annenin yandığı yerde kendini diri hisseder. O yanışta bir anlam bulur. Çünkü bazen koca bir dünya bile sevdiğinin yerini tutamazken, bir annenin duası insanı ayakta tutar.
Gesi bağları, yitirdiklerimizin yankısıdır. Unutulmuş bir sevdanın, gurbetin ve içten içe kanayan bir yaranın sesidir. Sözleriyle ağlatmaz yalnızca; bir ney ahenginde erimiş bir çağrı, sizi içinizden kavrayıp bir yere, uzak, renkli, bilinmez ve esrarlı bir diyara götürür.
Ve orada, kendi yârini ararken bulursun kendini.
Bir de Germir bağları var. O da başka bir yazının kaderine…
