Gurbete ilk dokunuş

İnsan yeryüzüne düşünce başladı “düşünce.” Önceki hayatında düşünmeye hiç ihtiyacı yoktu. Cennette yaşayıp gidecekti. Kevser şarabını kana kana içecek, miski amber kokusu içinde Rıdvan ağacının gölgesinde sürdürecekti bitimsiz ömrünü. Oysa şimdi yeryüzüne düşmüş ve ömür boyu düşünmeye mahkûm edilmiş olarak çilesini doldurmayı bekliyor.

Gurbettedir artık insan.

Nereden bilebilirdi ki savaşlara, acılara düşeceğini? Nerede başlayıp nerede bittiği belli olmayan zamanlarla uğraşıp duracağını?

Nereden bilebilirdi ki zamanları dilim dilim böleceğini? Dilim dilim bölüneceğini nereden bilebilirdi?

Efkârla gelmişiz dünyaya. Yeryüzü efkârlıdır. Efkârlıdır, çünkü insanın zihni de gönlü de kuşatılmıştır.

Gurbeti efkârla derinleşir insanın, derinleştikçe sevgiliye özlemi artar. Gurbeti yaşayan, sevgiliye yakın olur.

Bir garip hikâyedir Âdem. Cennetten efkâra düşmüştür. Dünya sürgününü içinde, yabancı bir diyarda, geldiği yere dönme hasretiyle yaşar. Aslında bu Âdem’in aşka ilk dokunuşudur. Gurbete ilk dokunuşu, sılaya ilk varışıdır. Cennete dönünceye kadar da bu sürgün, bu gurbet, yatağını arayan nehirler gibi denizlere akmaya devam eder. Ondandır dünya gurbetinde nehirler gibi akışımız. Vuslat denizedir, hasret denize.

YORUMLAR (3)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
3 Yorum