Hüsnü Güneş’e

Bir hayatın içindeyiz ve sürükleniyoruz. Hepimizi sürükleyen bir hayat var. Sürükleniyoruz, nereye sürüklendiğimizi bilmeden. Adına kapital çağı, zulüm çağı, tüketim çağı dediğimiz zamanları yaşıyoruz. Bu durumdan şikâyetçi olduğumuz söylenemez.

Garipliğimiz aklımıza gelmez artık. Yüzüne baktığımız zaman bize Hakk’ı hatırlatan insanları görmek istemiyoruz artık.

Muhabbetsiz bir dünyada yaşamak korkutmuyor!

***

Yıllar önce yetiştirme yurtlarında büyümüş bir kader arkadaşımla devletin bir genel müdürüne gitmiştik. Genel müdürün vazifesi, “o çocuğun” dünyasını anlamak ve ona iyi bir gelecek hazırlamak. On dakika kadar kaldık yanında. Adam bir kez olsun yüzümüze dönüp bakmadı. Benim yüzümü geçin, kendi “elemanının” yüzüne bile bakmadı. Bir çift soru sormadı, “derdiniz ne” demedi. Bir tek yardımcısını yanına çağırdı, “arkadaşlarla ilgilenin” dedi, biz de ayrıldık. Muhabbet bir yana derdimizi anlatamadık.

Geniş makam odaları, modeli yüksek otomobiller heyecanlandırıyor genel müdürümüzü ve fakat arkadaşımızın yüzü, sözü, hikâyesi heyecanlandırmıyor!

***

Asıl söylemek istediğimi unuttum. Ama işte devletin bir numaralı bürokratının vaziyeti bu. Ayın on beşini düşünen adam çocuğun yüzüne bakmıyor işte. Gözü hep yukarıda ve daha üst bir görevde. Kendine yeni iktidar alanları aramakla meşgul.

Devletin genel müdürü bir yana, biz sanki başka bir dünyanın, daha güzel bir dünyanın türküsünü mü söylüyoruz? Hayır. Biz de sisteme uyum sağlamaya talibiz. Gönle değil, vitrinlere bakmanın telaşı var gözlerimizde.

Çok paramız, çok çevremiz, yeni iktidar alanlarımız var. Ama kimsesiz çocuklar, mülteciler, garipler, dilenciler yok artık.

Yağmur da yok hayatımızda. İçimiz suya değmiş gibi ürpermez artık.

Yüksek yüksek binalarımız var. Demirden, altından kapıları, zümrütten kilitleri var evlerimizin. Dünyanın hazinesi ihtişamlı evimizde ama bir çocuğun şefkati yok artık. Bunca duvarların ardında bir hazine titizliğiyle koruduklarımız var ama bir gönle giremeyiz artık.

Gönüllerimizde kilitler, ellerimizde kilitler var.

Her gün daha sağlam, daha yeni kilitlerle dönüyoruz eve, azaltmak için korkularımızı. Anahtarları kaybedeceğiz diye uyuyamıyoruz. Kilitler güveni, şefkati, merhameti kaldırıyor. Altından, gümüşten kilitler, yağmuru, baharı, kışı, garipliği yok ediyor.

***

Dilimiz muhabbetli olamaz artık, halden hale yol alamayız artık.

Yükümüz ağır. Çok kilit var üstümüzde. Tedirginliğimiz ölümden değil, kilitlerden.

Değersizleşiyor, küçülüyor, çürüyoruz.

YORUMLAR
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.