Kendini keşfetmek, özgürleşmek

Evet anneciğim, gitmeliyim.

- Ama sabahın köründe nereye gideceksin?

- Irmağın nereye kadar gittiğini görmek istiyorum. Biliyor musun anneciğim, aylardır bu ırmağın sonu neresi diye düşünüp duruyorum. Ama hala işin içinden çıkamadım. Dün geceden beri gözüme uyku girmedi. Nihayet, gidip ırmağın sonunu bulmaya karar verdim. Başka yerlerde neler olup bittiğini bilmek istiyorum.

- Ben de çocukken çok düşünürdüm böyle şeyleri. Yavrucuğum, ırmağın başı, sonu olmaz ki. İşte hepsi bu kadar. Irmak hep akar durur ve hiçbir yere de varmaz.

- Ama anneciğim, her şeyin bir sonu olmaz mı? Gece sona erer, gündüz sona erer, ay öyle, yıl öyle...

***

Yukarıdaki muhabbet Samed Behrengi’nin “Küçük Kara Balık” öyküsünde geçer. Öyküde küçük kara balığın yol hikayesi anlatılır.

Yol kıymetli. Yola gönlünü açanlar düşer. Yol da gönlünü açar, kendine gönlünü açanlara.

Her küçük kara balığın, her birimizin içinde garip bir yol hikayesi vardır. Hikayenin başı umut, sonu umuttur. Başı heyecan, sonu heyecandır. Başı yağmur, sonu yağmurdur.

Günler geceler boyu dolaşır, nice akşamlardan geçer yaslanırız sabahlara.

Dağlardan geçilir, geniş vadilerden, ovalardan, göklerden…

***

Küçük kara balıkla koyun koyuna birlikte söylersiniz içli türküleri. Özgürlük türkülerini de birlikte söylersiniz. Küçüğümüz, sevgilimiz yolda özgürlüğüne kavuşmuştur. Davet ettiği yer de orasıdır: ‘Öz’ü ‘gür’leştirmek. Sade ve sahici olana ancak özgür yürekler yönelir. Aynı özgür yürekler temsil eder asaleti.

Yol güzellerin, kendini keşfedenlerin, küçük kara balıkların yoludur.

H H H

Kendini keşfeden, özgürlüğü de keşfetmiştir.

Olağanüstü bir kişiliğe sahip olmanız gerekmez, olağanüstü şeyler yapmanıza da gerek yok.

Sadece öze/özüne koşacaksın. Kendi özünde var olanı arayacaksın. Yalnızca kendin olmayı deneyeceksin.

Kendin olabilmek… Tabulara, korkulara aldırmadan kendin olmak ve kendini keşfetmek… Yeniden yeniden kalbine dönmek, kalbini keşfetmek.

Yol uzun…

Yol yorar, hayat yorar, hataya zorlar.

Ama değil mi ki gönülden yapılan hatalarda bile insan samimiyetle doğru olanı bulur, bir adım daha ilerler.

Kendini keşfetme yolunda yaptıkların, söylediklerin başkaları için anlamsız ve gereksiz gelebilir. “Olmayacak işlerin peşinden koşuyorsun,” diye alaylı tenkitlerle karşılaşabilirsin. Dışlanabilirsin hatta. “Mahallenin delisi” olabilirsin. “Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar,” sözünü en çok sen işitebilirsin. Hatta umutsuzluklar içinde “Benden adam olmaz” psikolojisine kaptırabilirsin kendini.

Öyle söyler bilgeler: Hiç kimseye aldırmadan, doğru bildiklerini yılmadan savunursan geride kalır karanlık.

Çoğunluğa teslim olmamalısın. Onlara teslim olmazsan daha çok yaklaşırsın kalbine. O yanıltmaz seni.

Kendin olmak için bir adım atmalısın, özünü gürleştirmek için, kendine doğru, kalbine doğru.

***

Kara, küçük ve denizde…

Adımları küçücüktür fakat rüyası aleme sığmaz. Mütevazılığın asaletini küçükler, küçük kara balıklar taşır. Nasibine küçüklük düşmüştür.

Küçüktür kara balıklar fakat kocaman umutları vardır. Heyecan da iman da umut da küçüktedir.

***

Küçüğün bir de ‘kara’sı vardır. ‘Kara’lığı ve asaleti güzelleştirmiştir onu. ‘Kara’da aşk ve sır saklıdır. Küçüğümüz ‘kara’mız, sırlanmış, aşka düşmüştür.

Türkümüz de ‘kara’dır zaten.

“Evlerinde sular akar

Güzelleri göze bakar

Hublar yanağına sokar

Sümbül de kara değil mi”

YORUMLAR (18)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
18 Yorum