Küçük adamların hikayesi

Yazı hayatım boyunca “küçük insanın” “büyük hikayesi”ni anlatmayı denemişim hep.

Öyle önemli şeylerin mucidi olmadan, büyük sosyal devrimlerin lideri olarak anılmaya gerek duymadan, “büyük devrimler” yerine “küçük iyilikler” yaparak hayatı güzelleştirenlerin hikayesi ilgimi çekmiştir.

“Kerli ferli adam olmak zorunda değiliz”, “Dünyayı bir sözümüzle titretmek zorunda değiliz” diyerek hayatı yaşayanların, kimsesizlerin, gariplerin ve kimsenin “müridi” ya da “mürşidi” olmadan, kendileri olanların hikayesine yöneldim.

***

Kimseye minnet etmeden, Allah’ın yarattığı en güzel varlık “Adem” olarak yeryüzü macerasını yaşayanların hikayelerine ortak oldum.

“Hiçlik” makamında da “çok” olabiliriz, dünyada “önemsiz” ve “iyi” adamlar olarak da “hoş bir seda” bırakabiliriz diyenlerin hayatına sokuldum.

Yazarken, yaşarken, kahramanlarım sıradan diyebileceğimiz insanlar. İyi bir baba, iyi bir anne, iyi bir eş, iyi bir çocuk olmakla yetinenler. İşini doğru yapan bir memur, dürüst bir esnaf, işçisinin alın terinin hakkını veren bir iş adamı, fikri namusu olan yazar.

Bu “iyi” ve “önemsiz” insanlar tarihin yaldızlı sayfalarında yer almayacak belki, bu anne babaların, bu yazarların, bu işadamlarının, bu memurların, bu esnafın adını sanını çoğu defa benim sayfalarımı okuyanların dışında kimse bilmeyecekti. Belki de şairin dediği gibi şu fani dünyada “hoş bir seda bırakmak”tı yaptığım.

Önemsiz ama iyi insanların üzerinde yükselir insanlığın “kutlu” macerası… Derdimiz o kutlu maceranın içinde yer almak.

***

Evet yazı hayatım boyunca geriye dönüp baktığımda… Gariplerin, kimsesizlerin, sistemin itilmişlerinin, canı sıkılanların dertlerini, isyanlarını sayfalarıma taşımış, makam mevki, şan şöhret peşinde koşanların çoğu defa arsızca arşa yükselen seslerinin arasında mazlumların sesini dilim döndüğünce duyurmak gibi bir misyonu vazife edinmişim.

Bir dolu insanla -kerli ferli adamlar dahil- söyleşiler yaptım, ancak hiçbirisi koskoca bir Turan rüyasından haymatlosluğa evrilen hayat hikayesine sahip Ferit Merikof kadar içimi acıtmadı. Evlerin sıvasını yapan bir inşaat işçisinden duyduğum sözler, bugün “büyük Türkiye”yi inşa edeceğini milyon dolarlık reklam panolarına asanlardan daha samimiydi.

***

Biz “Harabat ehlini hor görme, defineye malik viraneler var” diyerek gerçek hazinelerin lüks rezidanslarda değil, bu ülkenin buram buram merhamet kokan köyünde kırında, mahallesinde olduğunu söylesek de bu bab-ı alinin koridorlarında “gariplerin kitabını” hatırlatanlara, “Türkiye sevgisi imandandır” diyenlere iyi gözle bakılmıyor.

Kadim değerleri hatırlatanlara burun kıvrılıyor, “merhameti olmayanın insanlığı da olmaz” diyenlere iflah olmaz adam gözüyle bakılıyor.

Kimse “dinle küçük adam” hitabına muhatap olmak istemiyor, çünkü onlar “büyük”ler. Küçük dağları ben yarattım diyen büyüklükleriyle Nemrut’tan bu tarafa İbrahimi olan her şeye karşılar.

İşte biz de bu “küçük adamların” hikayesini paylaşmaya devam edeceğiz.

YORUMLAR (9)
YORUM YAZ
UYARI: Hakaret, küfür, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. (!) işaretine tıklayarak yorumla ilgili şikayetinizi editöre bildirebilirsiniz.
9 Yorum