Sol yanı boş kalanların toprağı
“Seni gelecek diye sol yanımı boş koydum…”
Gesi bağları, yitirdiklerimizin yankısıdır. Unutulmuş bir sevdanın, gurbetin ve içten içe kanayan bir yaranın sesidir. Sözleriyle ağlatmaz yalnızca; bir ney ahenginde erimiş bir çağrı, sizi içinizden kavrayıp bir yere, uzak, renkli, bilinmez ve esrarlı bir diyara götürür.
Ve orada, kendi yârini ararken bulursun kendini.
Bir de Germir bağları var. O da başka bir yazının kaderine…”
Geçen haftaki yazı bu cümlelerle bitiyordu.
Şimdi gözlerimizi Gesi’den doğuya çevirelim… Germir bağları çağırıyor bizi.
Orada, bağların hemen ardında, çukurda, başka bir yurt gibi sessizce bekler Germir.
Germir bağlarından yükselen o tanıdık çığlık:
“Arabaya taş koydum, ben bu yola baş koydum / Seni gelecek diye sol yanımı boş koydum.”
İnsan bazen bir yere değil, bir bekleyişe varır.
Germir, bekleyişin toprağıdır.
Sol yanını boş koyanların yurdudur bu bağlar.
Kimseye belli etmeden bekleyen anaların,
Gidenin ardına baka kalan çocukların,
Ve bir selam umuduyla duvar diplerinde susan yârlerin sesidir Germir.
Bir sabah serinliğinde,
Asmaların yapraklarında çiğ titrer.
Taş evlerin gölgesinde rüzgâr gezinir.
Toprak henüz geceyi üzerinden atamamıştır.
Germir bağlarında öğrenilir susarak sevmek.
Germir bağlarında öğrenilir sessizce beklemek.
Germir bağlarında öğrenilir içe içe yanmak.
Bir sevda, bir ömre nasıl sığmaz, Germir bağlarında öğrenilir.
Her bağ, insanın içidir biraz. Gesi’de içimiz ağlardı, Germir’de içimiz susarak anlatır.
Germir, susarak sevenlerin yurdu…
Germir bağları, susanların türküsü…
Bu bağlarda gezinirken, sadece geçmişimizi değil, sol yanımızda taşıdığımız eksikliği de hatırlarız.
Çünkü bazı bağlar yalnızca üzüm yetiştirmez.
Bazı bağlar, insan yetiştirir.
Bazı yollar yalnızca ayağımızın altından geçmez; kalbimizin içinden geçer.
Ve bazı yazılar, bir türkünün gölgesinden doğar.
Bu yazı da öyle.
