Gül eyyâmıdır, başka söze ne hâcet
Nihâyet kasım günleri bitiyor. İki gün sonra Hızır günleri başlayacak. Mayıs, baharın son ayı olarak bilinir ama halk takviminde yazın başlangıcıdır. Hıdırellez, yazın ilk günüdür.
Bizim oralarda mayıs havası için “Dışarıda gül üşümüyor.” denir. Gül üşümüyorsa insan da üşümez. Geçen sene iklim değişikliği sebebiyle değil üşümek, sıcaktan kavruldular. Bu sene keyifleri yerinde. Eskiden İstanbul’da ısıtmayan ama dondurmayan mart havası için “sünbülî hava” denirmiş. Şu inceliğe bakar mısınız? Havanın nasıl olduğunu çiçekle târif eden başka bir millet var mı acaba?
Yakıcı yaz günlerine yumuşak ve ılık bir geçiş zamanı olan mayıs için Tevfik Fikret, “Mayıs, bir köylü kızdır; sâf u dilber şûh u sevdâkâr” demiş. Şeyhülislâm Yahyâ Efendi’ye göre, hesap kitap işlerine ara verme zamanıdır.
Evrâk-ı bahârı görelim sahn-ı çemende
Gül mevsimidir deftere dîvâna bakılmaz
Gül, hemen hemen bütün medeniyetlerde kutsal kabul edilen bir çiçektir. Bizde Peygamberimizin terinin gül koktuğuna olan inanç sebebiyle bahçelerde baş köşededir. Rivâyete göre bir sahâbe kadın, Peygamberimizin uykuda terlediğini görmüş. Bu ter boncuklarını, bir şişeye koymuş. Asırlardır bu şişede biriken ter aşkına, gülâbdanlardan gül suları serpiliyor.
Kızanlık tarafına âit bir rivâyet ise şöyle: Mîrac gecesinin meşakkati sebebiyle Peygamberimiz (S.A.V), Cebrâil ve Burak terlemişler. Burak’ın terinden sarı gül, Cebrâil’in terinden kırmızı gül, Peygamberimizin terinden beyaz güller olmuş.
İşte bu rivâyetlere olan inanç, Türk milletini tam bir gül mübtelâsı yapmıştır. Bahçesinde, şiirinde, yemeğinde, nakışında, çocuklarının adlarında, her yerde gül vardır. Köylüsü de böyledir şehirlisi de sultanı da. Bâbürşâh’ın kızlarının isimleri Gülrenk, Gülbeden, Gülçehre’dir.
Adında gül olmayan dahî, adının îzâhını gülle yapma zarâfetine sâhiptir. Nâmık Kemâl, adını sorduklarında şu beyitle cevap vermiş:
Bir katre “mâ” düşünce “gül”ün kalb-i pâkine
İsmim yazıldı her varak-ı tâb-nâkine
(Gül, kef ve lam ile; kemâl ise kef, mim, elif ve lam ile yazılır.)
RUMELİ’NİN EN GÜZEL TÜRKÜLERİ MAYISTA SÖYLENİRDİ
Şimdi Bulgaristan sınırlarında kalan Kızanlık, Osmanlı zamanında gül bahçeleriyle meşhurdu. Mayıs gelince gülsuyu ve gülyağı çıkarılacak güller toplanmaya başlanırdı. Gülleri, genç kızlar toplar; çıkımcı denilen delikanlılar, onlara küfelerle eşlik ederdi. Sonra toplanan güller, gülâbhânelere taşınırdı. Bu esnâda genç kızlar ve erkekler, bülbülleri kıskandırırlardı.
Kırmızı gülün ali var aman aman
Her gün aylesem de yeri var
Bugün benim efkârım var aman aman
93 Harbi’nde Kızanlık’tan İstanbul’a, oradan da Isparta’ya göçen Rumeli Türklerinin ellerinde, tıpkı Rumeli fethine giden Gülbaba gibi gül fidanları vardı. Gülle gittiğimiz diyarlardan gülle dönmüştük.
HIDIRELLEZ
Hz. Hızır ile Hz. İlyas’ın yeryüzünde bir araya geldiği gün olarak bilinen Hıdırellez, 5 Kasım’a kadar süren hızır günlerinin başlangıcıdır. İnancımıza göre Hz. Hızır, dolaştığı yerlere bolluk ve bereket bırakır. Bu yüzden Hıdırellez’in gecesi ve gündüzü yeryüzüne bolluk bereket geldiğine inanılır ve bir çeşit bahar bayramı olarak kutlanır. Bereketinden mümkün olduğu kadar istifâde için bâzı gelenekler uygulanır. Evlenecek yaştakilere baht açma törenlerinden, gül fidanı altında dilek tutmaya kadar birçok ritüeli vardır. Pencere önlerine, kırmızı bez ya da keseler içinde bereket paraları asılır. Gündüz ise hıdırlık denilen yerlerde yemekli kutlama yapılır.
MAYIS ÇİÇEKLERİ
Mayıs ayında, her ne kadar gülün gölgesinde kalsalar da birbirinden güzel kokan rengârenk çiçekler açar. Leylak, mor salkım, şebboy, karanfil, süsen ve daha birçok çiçek, bu ayda yüzünü tam gösterir. Bâzısı kokusuyla, bâzısı görüntüsüyle mest eder. Şebboy gibi akşam kokanı vardır, leylak gibi her dâim kokanı vardır. Mor salkım gibi salkım salkım olanı vardır, süsen gibi tek başına dimdik olanı. Hepsi de güzeldir de bir gül âşığının dediği gibi;
Vazgeçme bû-yi gülden koklama sen süseni
Geçme nâmert köprüsünden ko aparsın su seni
Hayâtınızdan gül kokusu eksik olmasın.
